Taşlar ve köpekler

19 Haziran 2019 Çarşamba

Nasreddin Hoca, halk zekâsının mizah alanında eşsiz denebilecek örneğidir.
Böyle bir zekâyı yaratabilen bir halkın bugün zekâ yoksunu bir konuma savrulmuş olması ise yürekler acısıdır.
Halk insanlarının bulunduğu yerlerdeki konuşmalara kulak kabartın...
Oralarda da mizahın, zekânın yerini; korkunun, çekingenliğin, medyadan kapılmış ya da fısıltı gazeteciliğinin ürünü ezberlerin almış olduğunu göreceksiniz.
Bereket sosyal medya var. Özellikle gençlerin ürünü zeki ve cesur buluşlar, toplumun üzerine kapatılmış olan zekâ durgunluğu örtüsünü bir ucundan da olsa zaman zaman aralayabiliyor...

***

Nasreddin Hoca fıkralarını şiirle söylemeyi deneyen pek çok şair olmuştur. Bunlar arasında bizim kuşağımızın ve toplumcu şiirimizin en değerli şairlerinden sevgili Metin Demirtaş’ınkiler özellikle özgün ve başarılıdır. Ben de bu sütunlarda “Hoca ve Despot” başlığı ile Nasreddin Hoca’yı günümüz siyasetinin bazı tuhaflıkları konusunda şiir diliyle konuşturmayı denemiştim. Kaçırmış olanlar bunları “Ne Çok Hain” adlı kitabımdan okuyabilirler. Bugün ise kuşkusuz çoğunuzun bildiği bir Hoca fıkrasını, “Taşlar ve Köpekler”i, şiir olarak değil fıkra olarak sizlerle paylaşmak istedim...

***

Hoca bir gün bir köyden geçerken köpeklerin saldırısına uğruyor. Kendini savunacak sopa vb. bir silahı yok. Bunun üzerine taşa davranmak istiyor, fakat elini attığı her taş toprağa öylesine gömülü ki kımıldatmak olanaksız... O koşıllarda bile mizah duygusunu kaybetmeyen Hoca, “Hay Allah!” diyor, “Nasıl bir memleket bu! Köpekleri salıp, taşları bağlamışlar!

***

Nereden geldi bu fıkra Behramoğlu’nun aklına” diyenleriniz olacaktır. Gazetelere, haberlere göz gezdirirken geldi... Öyleyse onlardan aklımda en çok iz bırakanları yorumsuz sıralayalım. Yorum okura kalsın...
İşkenceyi protesto edince yargılandı” başlıklı haberde, şu anda halen Tekirdağ Cezaevi’nde tutuklu bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukat Engin Gökoğlu’nun -neyse ki beraat ettiği- bir başka davadan söz ediliyor. Habere göre 2017’de cezaevinde (eskiden gardiyan dediğimiz) infaz koruma memurlarının saldırısına uğrayıp kolu kırılan ve yerlerde sürüklenirken “İşkence yapmak şerefsizliktir. Bu yaptığınız işkencelerin hesabını bir gün vereceksiniz” diye “slogan atan” tutuklu avukat hakkında “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla dava açılmış. Mahkeme, “Gökoğlu’nun doğrudan ithamda bulunmadığı, sloganları hücrede bulunan kameraya bakarak söylediğine kanaat getirerek” beraat karar vermiş... Bu mahkemeyi içtenlikle kutluyorum. Fakat şu soruyu sormaktan da kendimi alamıyorum: Acaba bir tutukluya kolu kırılacak ölçüde şiddet uygulayan bu “kamu görevlileri”ne karşı bir dava açılmış mıdır?

***

Dikkatimi çeken bir başka haber İmamoğlu’nun Ordu Valisine “hakareti” konusunda iktidar partisi başkanının söyledikleri.
İmamoğlu, validen ve milletten özür dilemedikçe İstanbul’a belediye başkanı olamazmış...
Şu andaki ortağıyla birbirlerine karşılıklı olarak en ağır hakaretler etmeyi bulundukları mevkiye ve konumlarına aykırı bulmayanlar, söz konusu valiye (makamına değil, o makamda bulunan kişiye) yönelik olarak söylendiği iddia edilen bir sözcüğe can simidi gibi sarılmış, bir bardak suda fırtına koparmaktalar.
Buna karşılık valiye hakaret ettiği ileri sürülen kişiye iktidar partisinin her kademesinden ve medyasından gelen alçakça hakaretler konusunda söz konusu genel başkandan tık yok. Vali konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti en büyük şehrimizin belediye başkanı adayına yönelik hakaretler konusunda da gösterseniz ya, diyen de yok!

***

Nasreddin Hoca’nın köpekli taşlı fıkrasıyla başladık, bu satırların yazarının yine taşlardan ve köpeklerden söz eden “Satranç” başlıklı bir dörtlüğüyle sözümüzü tamamlayalım:

Elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale
Düştü birbiri ardına atlar, filler
Ama şah hâlâ ayak diremekte
Yeni taşlar bulundu çünkü: Köpekler  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkem için korkuyorum 24 Nisan 2024
Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları