Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye buna layık değildir!

20 Mart 2022 Pazar

Sevgili okurlarım, ben bütün ömrüm boyunca, (bana verilen ve hükmünün açıklanması ertelenen, haksız ve hukuksuz cezaya rağmen) yargı mensuplarının, hekimlerle birlikte, en eğitimli, en güvenilir ve en ahlaklı grup olduklarını düşünmüşümdür.

Erdoğan/AKP iktidarı döneminde, seçimler öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılan bütün “Anayasa ve Rejim ihlallerinin” ve 16 Nisan 2017’de yasalara aykırı oy sayımıyla “Parlamenter Demokratik Rejim’in tümüyle lağvedilmesinin” de YSK kararlarıyla gerçekleştirilmesine rağmen, bu düşüncemi korumak istiyorum.

Fakat gerek yerel mahkemelerin gerekse üst mahkemelerin siyasal içerikli davalarda sürekli olarak iktidarın telkinleri ve/veya doğrudan müdahaleleri doğrultusunda aldıkları haksız ve hukuksuz kararları hem yargı mensuplarımıza yakıştıramıyorum hem de hazmedemiyorum...

Ayrıca kadınlara ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz, şiddet ve cinayet davalarında sanık erkekler veya dini istismar edenler lehine “hafifletici sebeplerle” verilmiş olan kararları, hem yargıya güven hem de halkın güvenliği, toplumsal ahlak ve Hukuk Devleti açılarından çok sakıncalı buluyorum.

Bugün öldürülen kadın evlenmeyi kabul etseymiş katil cinayeti işlemeyecekmiş anlamına gelen gerekçeye dayalı bir skandal kararın öyküsünü aktaracağım sizlere.

***

Ben olayı Gökçer Tahincioğlu’nun T24’te yazdığı 13 Mart 2022 tarihli yazısından öğrendim.

Bu yazımdaki bilgileri de onun yazısından derleyerek aktarıyorum:

Katil, daha önce kardeşini de öldüren Orhan Munis adlı bir erkek.

Yanına 19.9 santimlik bir bıçak alarak TRT sanatçısı Hatice Yılmaz’la buluşmaya gidiyor, daha önce yaptığı evlenme teklifinde ısrar ediyor ve tekrar reddedilince de kadın sanatçıyı 15 kere bıçaklayarak katlediyor.

Sonrasında bütünüyle “Erkek Egemen Gerici Feodal Kültür” ürünü olan bir süreç yaşanıyor...

Bu olay bence Türkiye’nin hukuk tarihine bir kara leke olarak geçecektir!

***

Yerel mahkeme sanığın tutkulu sevgisinden dolayı Kaçmaz’ı öldürdüğünü belirterek “tasarlayarak öldürme” suçundan ceza vermemiş:

“Maktule ile evlenmeyi isteyen sanık, maktulenin bir türlü kabul etmemesi, ayrılma düşüncesini kendisine açıklaması sonucu içindeki tutku derecesindeki aşırı sevgiden kaynaklı duygusallığın etkisi ve ruh hali üzerinde yarattığı hiddetle yanına bıçak alarak, o hiddetin sonucu olarak maktuleye bıçak darbelerini vurmuştur.”

Mahkemenin bu kararı Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onanmış.

Yargıtay Başsavcılığı ise bu karara itiraz etmiş:

Tebliğnamede cinayetin öfke patlaması altında işlenmediği, düşünme, karar, planlama ve icra safhalarının bulunduğu ve “tasarlanarak” işlendiği kaydedilmiş ve kararın bozulması istenmiş.

***

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise başsavcılığın bu itirazını, şu skandal ifadelerle reddetmiş:

“Maktulden ayrılmayı aklından geçirmeyen, tersine maktulle bir an önce evlenmeyi arzulayan sanığın, kendisiyle evlenmeyi kabul etmeyen ve ayrılma düşüncesini kendisine hissettirip açıklayan maktule duyduğu hiddetle yanına tedbiren aldığı bıçağı, maktulle konuşmalarının olumlu geçmesi halinde kullanmayacağı düşüncesiyle sağ bileğine bağladığı...

Maktulün kendisinden ayrılma konusunda ısrarcı olması üzerine kapıldığı hiddet duygusunun etkisiyle maktule vurduğu birden fazla defa bıçak darbesi ile ölümüne sebep olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde...

Sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntü ve hiddetin etkisi altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği...

Telefon görüşmeleri ve buluşmaları arasında yaklaşık bir saatlik zaman dilimi olduğu, tasarlamanın kabulü için gerekli makul bir sürenin geçmediği...

Diğer yandan olay yerine evlenme isteğinin reddedilmesi ihtimaline bağlı olarak suçta kullandığı bıçağı sağ bileğinin içerisine bağlayarak gelen ve bu nedenle şarta bağlı olarak hareket eden sanığın eyleminde tasarlamanın koşullarının oluşmadığı ve kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”

(Tek cümle halinde yazılmış olan kararı ben, hiç değiştirmeden, paragraflara böldüm. E.K.)

***

Tahincioğlu yazısını şu satırlarla bitiriyor:

“Cezaevleri düşünce suçluları ile doldurulurken, katillerin sırtı sıvazlanıyor.”

Gözleminde haklıdır...

Bu tür kararlar toplumun, özellikle de kadınların hem güvenliklerini hem de yargıya olan güvenlerini tümüyle yok etmektedir:

TÜRKİYE BUNA LAYIK DEĞİLDİR!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları