Salda Gölü’nde sabah...

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Çocukluğum Salda Gölü’ne 15 kilometre kadar uzakta, Sivri Tepe’nin eteğinde, bereketli bir ovanın kıyısında geçti.

O yıllar çok tanınmış değildi Salda. Yaz ayları kamyon iç lastiğini lüks bir deniz aracı yapıp göl sefasına giderdik. Göller yöresinin incisiydi. Ama yüzme bilmeyeni affetmez, kendisini tanımayanı o hiç tanımazdı. Çevre köylerden de pek çok çocuk boğuldu. Yine de bizi çekerdi. Kıyısındaki en tanınmış yer Sultan Pınarı idi. Ama ne pınar... Yazın en sıcak günlerinde bile suyu çelik gibiydi.

Etrafı dağlarla çevriliydi. Eşeler Yaylası bizim köyündü. Temmuzda yaylanın pınarlarından taş toplama yarışı yapardık. Su o kadar soğuktu ki en çok beş taş toplayabildiğimizi anımsıyorum.

***

Geçtiğimiz günlerde Salda kıyısında 24 saat kalma fırsatımız oldu. Sabah gün doğarken Kayadibi’nden Doğanbaba yönüne doğru koşmanın tadı, güzelliği nasıl anlatılır ki!

En büyük ressam, ışık. Güneşin ilk ışıkları çamların üzerinden süzülüp göle doğru inerken su renkten renge giriyor. Koyu lacivertle açık mavi arasında bu kadar çok ton mu olur; tonlarca...

Kıyıdaki bembeyaz kumların suyla birleştiği yerde başka bir doğa olayı yaşanıyor sanki. Beyaz nasıl bu kadar maviyle birleşip sarmaş dolaş olabilir...

Usul usul kıyıya vuran dalgalar suyun nefes alışı mı ne? Öylesine canlı, öylesine genç ve diri bir beden havası veriyor.

Ortalıkta bir gürültü ki sormayın; keklikler... İnsanın dikkatini nasıl dağıtıyor... Keklik sesleri kayalardan dans eder gibi inip gökyüzüne havalanırken insanın kanatlanası geliyor. O keklik seslerini çocukluğumdan hatırlıyorum. Bize uçsuz bucaksız gelen harman yerimiz koca çayır, onların sesiyle güne başlardı.

Hikmet Birand’ın Alıç Ağacı ile Sohbet kitabından anımsıyorum; denizden karaya ilk çam çıkmış. Kayaların bitimiden sonra bayrağı devralan çamlar beyaz kumların az ötesinde ormanlaşıyor. Çam ağacı yaşı çok ilerlediyse daha fazla kozalak dökermiş, türünü devam ettirmek için. Fazla kozalaklı çamlar insanı hüzünlendiriyor. 

Gölün kıyısı bir başka zenginlik. Dibinin ayna gibi olduğunu söylemeye gerek yok. İnsan suya dokunmaya kıyamıyor. Sanki ipek bir kumaş... Sayılamaz bir renk okyanusu. Suyun dibini görmek, sevdiğiniz bir insanın gözlerine bakmak gibi... Öylesine çekici...

Gün yükselirken makiliklerin arasından doyup gelen keçiler beyaz kumların suyla buluştuğu hatta dizilip tatlı suyu midelerine indiriyor. 

O beyazların oluşumunu Prof. Dr. Doğan Kantarcı’dan bir dinleseniz, dokunmaya kıyamazsınız.

***

Göl kıyısında bir turu da Yeşilova Belediye Başkanı Mümtaz Şenel’le yaptık. Bölgeyi doğallığını bozmadan korumak, rant çetelerini temizlemek için ölümü göze alan Mümtaz başkan uğradığı saldırının bacaklarındaki izlerine ve kalıcı yürüme zorluğuna karşın büyük bir yürek ve irade taşıyor. 

Gölün olabildiğince doğal kalması için çok önemli rol üstlenen Mümtaz başkan, genel iktidarla diyalog kapılarını kapatmadan, bilim insanlarının rehberliğini ihmal etmeden Salda ile nefes alıp veriyor. 

Mümtaz başkan yalnız olmadığını hissetmeli ki göller yöresinin kuruyan, küçülen, kirlenen göllerine Salda da eklenmesin. Bu güzellikler bize atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç.

Salda gölü kıyısında bir sabah düşünün...

Az ötede de lavanta bahçeleri!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları