Olaylar Ve Görüşler

Cumhurbaşkanı’na yüklenen anlam - Adnan YILMAZ

07 Ağustos 2021 Cumartesi

“Cumhurbaşkanı denince bize Allah gibi geliyor” (AKP Elazığ Milletvekili Zülfü Tolga Ağar) diyeninden tutun da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı rüyada görmenin “mevki sahibi” olmaya işaret olarak yorumlanması, dahası “rüyada cumhurbaşkanı ile konuşmanın, devlet kapısındaki işi için yetkili biri ile görüşmeye ya da işinde çok yüksek bir rütbe almaya işaret edeceğine” dair yazı ve söylemler sürüp gitti.

Vaktiyle Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın’ın, Akit TV’de katıldığı bir programda, “Şu anda başkanlık sistemine gittiğimiz dönemde çok daha yetkili durumda Cumhurbaşkanımız... İslami olarak Cumhurbaşkanı’na itaat etmek farzı ayndır. Karşı gelmek de harpten kaçmak manasına gelir, haramdır. Biz itaat ediyoruz, cumhurbaşkanımızdır” şeklinde konuşarak işi getirip “farzı ayn”a bağlayıp çıkması da hafızalarda... (https://tr.sputniknews.com/turkiye/201810301035915714-turkiye-jharran-universitesi-rektor-ramazan-tasaltin/)

Galiba dini siyasa ederek neredeyse kendini peygamber ilan edecek “Fethullah Gülen Terör Örgütü Cemaati”nin sürecinden hiç ders almadılar! Yoksa dün Meclis’te, mescitte, meydanda FETÖ’ye övgü dizenler, alışkanlıklarını sürdürüp FETÖ’den vazgeçer göründükleri dinsel misyonları şimdi Cumhurbaşkanı’na mı yükler oldular.

Bu işlerin ölçüsü bir hayli kaçırıldı. Bu ölçü tarihte de oldum olası “güce tapan” ya da “gücüne taptırmak isteyenler” tarafından kaçırılmış ama çok daha önemlisi dini inançlar üzerinden yapılagelmiştir.

‘SULTAN ALLAH’IN YERYÜZÜNDEKİ GÖLGESİDİR’

Tarihte konumlarını, güçlerini sağlamlaştırmak ve yaptıkları her şeyin sorgulanmamasını, mantık süzgecinden geçirilmemesini isteyen sultanlar “Sultan Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir” imasını ve algısını hep oluşturagelmiştir. Esasen İslam âlimlerinin bile büyük çoğunluğu bu tabirlerin “sultana sınırsız keyfiyet sağlamasını düşündüklerinden” ürküp karşı çıkmışlardır.

Emevi ve Abbasi halifelerinin, bu tabirlerle mevkilerini güçlendirmek ve itibarlarını artırmak amacı güttükleri ve de “Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olma” şeklinde fetva verdirmeye meylettikleri de tarihsel bir olgudur.

Bilimadamları hükümdarlıklarını ve egemenliklerini sürdürmek için dini ve yüce Tanrı’yı kullanan bu uydurmacaya “Muaviye’den miras kalan, mızrakların ucuna Kuran sayfaları takma hilesi” olarak lanse etmekten çekinmemişlerdir. Esasen bu işin boyutu sadece “İslam Tarihi”yle de sınırlı değildir. Aynı zamanda “Ortaçağ Avrupa”sında, kendini “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi” olarak gören, “engizisyon günleri”nin papalık makamından kalma bir deyimdir. Buradan Arapçaya, oradan da Osmanlı’ya geçmiş, “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi”, “Allah’ın âlemdeki gölgesi” manasında “halifeler ve hükümdarlar” tarafından teşvik edilmiş, “Padişah-ı ruy-ı zemin zillullah-ı fi’l-arz” (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi) denmiştir.

Hatırlanırsa Kuvayı Milliyecilerin “din düşmanı” gösterilip öldürülmeleri için düzenlenen padişah buyruğuna, “irade-i zillullahi” yani “Allah’ın gölgesinin iradesi” denerek dinin siyasal güç kapışmasına pervasızca alet edildiği de görülür.

Türkiye’de de o büyük ve eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk laiklikle ve Cumhuriyet devrimleriyle aslında Tanrı ile insanı kucaklaştırdı, aracıları defetti. Tanrı ile insanları özgürce buluşturdu vicdanlarda.

‘YENİ OSMANLICILIK’ ALGISI 

Tarihçimiz Halil İnalcık “Biz Osmanlı değiliz. Osmanlı azınlıkların üzerindeydi. Aynı şeyi biz yapalım olamaz. Biz milli bir devletiz. Osmanlı bir imparatorluktu. Sultanın hâkimiyetini kim tanırsa, tebaası oluyordu. Bu bunalım (neo-Osmanlıcılık) çok kötü neticeler verebilir” diye neo-Osmanlıcıları uyarır.

Halil İnalcık, Osmanlı’nın yıkılış nedenleri arasında birinci neden olarak “padişahın kimseye hesap vermeyen sorumsuz otorite sahibi olmasını” gösterir ve bu durumu Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinin başında sayar.

Kaldı ki günümüzde denetlenemez bir tekçi siyasal rejimin özendirmesi ve de Ortadoğu’da ve bölgede etkin olmanın bir kuru hayali olarak “hilafetli ve saltanatlı” bir ideolojik kılıfa sokulan “neo-Osmanlıcılığın”, Ortadoğu’da başarılı olacağını ispatlamaya çalışanlar kendi ülkemize “yıkım ve hüsran” getirmekten öteye gidemeyeceği gibi, emperyalist güçlerin “paralı askerleri” haline gelerek oradan oraya sürülen “cihatçı kiralık unsurlar”ın ülkemize oldubittilerle ihraç edilmesinin ve baş edilmez bir kaosun önünü tümden açacaktır.

ADNAN YILMAZ

GAZETECİ / YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları