Dünya nereye gidiyor? - İlker Başbuğ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Dünya nereye gidiyor? - İlker Başbuğ

15.04.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

B.H. Liddel Hart’a göre harpte asıl hedef daha iyi barış durumuna ulaşmaktır.

24 Şubat 2022 günü başlayan Rusya-Ukrayna savaşı nasıl sonuçlanacaktır? Savaş Rusya’nın dikta edeceği barış şartlarının kabul edilmesiyle sonuçlanırsa, bunun özellikle Avrupa ülkelerine ve NATO’ya ne gibi etkileri olacaktır? Zaman hiç tereddütsüz Rusya’nın lehine işlemektedir. Rusya başlangıçta strateji körlüğü yaşamasına karşın bunun sonuçlarından ve Rusya’ya karşı uygulanan uluslararası ekonomik ambargolardan fazla etkilenmedi, yıkılmadı.

Rusya-Ukrayna savaşı konvansiyonel savaşa yeni boyutlar getirdi. En önemlisi de güçlü ateş desteğinin ve bunun yarattığı personel kayıplarının ne kadar önemli ve büyük olduğunun görülmesidir. Savaşın süresini tayin edecek husus mühimmatın ve personel gereksinimlerinin taraflarca nereye kadar ne ölçüde karşılanabileceğidir.

Putin 24 Şubat 2022 günü Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden önce Pekin’e gidip Şi Jinping ile bir ortak açıklama imzaladı. Bu açıklamada iki devlet başkanı görmek istedikleri yeni dünya düzeninin ana hatlarını çizdi. Dünya iktidarının yeniden dağılmasını talep ettiler. Bu ABD’nin dünyada tek süper güç olduğuna karşı çıkılmasıdır.

"SAATLİ BOMBA"

Her anlamda dünya artık ikinci “Soğuk Savaş” dönemine girmiştir. Bazılarına göre bugün Rusya Avrupa için saatli bombaya dönüşmektedir. Halbuki 1989’da Soğuk Savaş’tan çıkılırken Rusya’nın dünyada bambaşka bir rol üstlenmesi, demokratikleşmesi ve kalkınması bekleniyordu. Ne yazık ki bu fırsat kaçırıldı. Bu sorumluluk kime aittir? Elbette sorumluluk ABD’ye aittir. Amerika 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da ve Japonya’da oynadığı rolü, 1989 yılı sonrasında oynayamadı. ABD, Gorbaçov’un istediği gibi bu büyük ülkenin yeniden inşa edilmesine ve demokratikleşmesine destek verebilirdi.

Buna karşın ABD büyük hatalar yaptı. Rusya’nın Batı’dan uzaklaşması ABD Başkanı Clinton’ın NATO’nun genişlemesi kararını almasıyla başladı. Boris Yeltsin Batı ile olan ilişkileri geliştirmeye çalışıyordu. Hatta o günlerde Rusya’nın da gelecekte NATO üyesi olabileceği bile gündemdeydi Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan 12 Mart 1999’da NATO üyesi oldular. Rusya’nın o günkü şartlarda bu olaya ciddi tepkisi olmadı. Putin bu olaydan kısa bir süre sonra; 9 Ağustos 1999’da Rusya’da başbakan oldu.

IRAK MÜDAHALESİ

Rusya’yı yalnızlığa ve Çin’e karşı iten asıl gelişmeler ise George W. Bush döneminde yaşandı. Amerika’nın 2003 yılında Irak’a haksız şekilde müdahale etmesine maalesef Rusya dahil hiçbir ülke karşı çıkamadı. Bunun sonucu, Amerika’nın kendisine aşırı güven duyması ve Amerika’nın kendisini dünyadaki tek süper güç olarak görmesi oldu.

2007 yılında Amerika’nın 1972 Sovyet-Amerika arasındaki Antibalistik Füze Antlaşması’ndan tek taraflı olarak çıktığını açıklaması iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi. Rusya Devlet Başkanı Putin, buna şiddetle tepki gösterdi.

Ancak ABD Başkanı Bush durmak bilmiyordu. 3 Nisan 2008’de Batı Avrupalı NATO üyesi ülkelerin karşı çıkmasına rağmen Bush, Gürcistan ile Ukrayna’yı NATO’ya davet ettiğini açıkladı. Bu bardağı taşıran olay oldu. Putin karşılık olarak Gürcistan’a müdahale etti. Daha da önemlisi Rusya giderek artan bir hızla Çin’e yaklaşıyordu.

2013’te Ukrayna’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini, Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç kazandı. Ancak, ülkede olaylar başladı. Çıkan kaos üzerine Yanukoviç ülkesinden ayrıldı. İktidara Batı yanlısı bir rejim geldi. Bunun üzerine de Rusya Ukrayna’ya müdahale etti. Müdahale 18 Mart 2014’te Rusya’nın kabul edilemeyecek bir şekilde Kırım’ı ilhak etmesiyle sonuçlandı. Ukrayna sorunu burada durmadı. Ukrayna’nın NATO üyeliği tekrar gündeme geldi. Bunun Ukrayna’ya faturası çok ağır oldu. Putin Ukrayna’nın askerden ve Nazizmden arındırılması amacıyla; 24 Şubat 2002’de Ukrayna’yı işgal etmek üzere “özel bir askeri operasyonu” başlattı. Ukrayna’da bir insanlık trajedisinin yaşanması böylece başlamıştı.

Amerika’nın Ukrayna’nın NATO üyeliği yaklaşımıyla, Putin’e açık bir koz verdiği açıktır. Buna rağmen, elbette Rusya’nın Ukrayna’yı işgale kalkışmış olması hiçbir şekilde savunulamaz. Amerika’nın özellikle Gürcistan ve Ukrayna’yı NATO üyeliğine taşıyacak, NATO’nun genişletilmesi projesiyle büyük bir hata yaptığı ileri sürülebilir.

Zaten; Amerika’nın Ağustos 2021’de Afganistan’dan adeta kaçar gibi ayrılışı, Amerika’nın uluslararası ilişkilerdeki siyasi ve askeri görünüşüne ve algısına büyük bir darbe vurmuştu.

24 Şubat 2002’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşının nasıl sonuçlanacağını bugün söyleyebilmek zordur. Ancak, aleyhte bir sonuç Amerika’nın kendisinin dünyada tek süper güç olduğu iddiasını yerle bir edebilir.

Amerika, Yeltsin dönemindeki Rusya-Amerika ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik davranışlar içinde olsaydı, Rusya belki de Çin’e bu kadar yakınlaşmazdı. Amerika da Çin ile olan sorunlarına daha güçlü olarak odaklanabilirdi. Bu ihtimali kabul etmeyenlere şunu hatırlatmak yararlı olur. Çin lideri Mao, Sovyet lideri Kruşçev’den atom bombasına sahip olmak için yardım istediğinde, Kruşçev evet demişti. Ancak, bunun Amerikalılarla yapılacak nükleer silahların çoğaltılması çalışmasına zarar vereceği endişesiyle, Kruşçev 1958’de geri adım atarak Mao’ya hayır demişti. Çin de kendi başına gerçekleştirdiği atom bombasını ancak 16 Ekim 1964’te deneyebilmişti.

Bugün dünya nereye gidiyor? Quo Vadis?

Bazı kaynaklara göre; Rusya 3-5 yılda gayri safi yurtiçi hasılanın (GDP) yüzde 7.1’ini savunmaya ayırmıştır. Bunun sonucu ise gelecek 10 yıl içinde NATO’nun çok güçlü bir Rus silahlı kuvvetleri ile karşı karşıya kalabilme olasılığıdır.

SAVUNMA HARCAMALARI

NATO ülkelerinin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırması istenilmektedir. Geçen sene on ülke bu hedefi gerçekleştirdi. Savunma harcamalarında ilk üç ülke şöyle sıralanmaktadır: Polonya yüzde 4, ABD yüzde 3.5 ve Yunanistan yüzde 3. Türkiye’nin savunma harcaması ise yüzde 1.5’in altındadır. Bu konuda ilginç olan; NATO’nun Avrupalı 28 ülkesinin toplam savunma harcamalarının yaklaşık 380 milyar dolar olacağıdır. Bu rakam Rusya’nın savunma harcamaları ile neredeyse eşittir. Şimdi Rusya’nın GDP’nin yüzde 7.1’ini savunmaya ayırmasından endişe edebilenler olduğu gibi sevinenler de olabilir.

Tarih şunu göstermektedir: Bir büyük gücün ekonomik yükselişi ve çöküşü ile, önemli bir askeri güç olarak gelişimi arasında bir bağlantı vardır. Geniş çaplı bir askeri yapının desteklenebilmesi için, ekonomik kaynaklar gereklidir. Ekonomik çıkarların savunulması için de askeri güce ihtiyaç vardır. İşte burada, ekonomik güç ile askeri güç arasındaki dengenin korunması önemlidir. Aksi takdirde, ekonominin taşıyamayacağı büyüklükte bir askeri gücün oluşturulması ve korunmasının bedeli ağır olabilir. Putin’in bunları hesapladığı kabul edilmelidir. Ancak ortada bir sorun vardır:

Putin fırsatlar oluştuğunda; NATO antlaşmasının NATO üyesi ülkeye yapılacak bir saldırının, bütün NATO üyelerine yapılan bir saldırı olarak kabul edilmesini öngören, meşhur 5. maddeyi test etmek ister mi?

Kim ne derse desin, dünya iyi bir noktaya gitmiyor. Bu gidişatı değiştirebilecek politikalar ve davranışlar içine girilebilmesi için acaba çok mu geç?

NOT: Yazıda kullanılan fotoğraf yapay zeka tarafından oluşturulmuştur. 

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025