Olaylar Ve Görüşler

Savcı Kiraz sır kalmasın

31 Mart 2016 Perşembe

Aslında her şey daha önceden planlanıp çalışılmaya başlanmıştı ama İdare Mahkemesi ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararlarına karşın 27 Mayıs 2013 tarihinde gece vakti, yerine Topçu Kışlası yapılması için Taksim Gezi Parkı’nın yıkımına başlandı. Hakkını teslim etmek gerekir; başta Taksim Dayanışması üyeleri olmak üzere birçok duyarlı insanın tepki vermesi ve bu tepkiyi çoğaltması sonucunda yıkım (mecburen) durduruldu ama, protestolar Ahmet İnsel’in deyimiyle çoktan “Haysiyet Mücadelesi”ne dönüşmüştü.

 

Gezi Direnişi ve Berkin

Protestoların sebebi elbette sadece ağaçların sökülmesi, parkın yerine başka bir şeyin yapılması değil, siyasi iktidarın halkın yaşam tarzına yönelen şiddetini artırmasıydı, tek tipleştirmeye, siyasi iktidarın belli bir yaşam biçimini dayatmasına karşı koymaktı. Bu nedenledir ki eylemler tüm Türkiye’ye yayıldı.

Ülkenin her yerinde polis protesto eylemlerine çok sert şekilde müdahale etti. İnsanlar yerlerde sürüklendiler, gaza boğuldular, yaralandılar, uzuvlarını kaybettiler, hatta öldürüldüler. Bu ölümlerin en acısı da ekmek almak için sokağa çıkan 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölümüydü.

Protestoculara “çapulcu”lar denildi, çapulculara reva görülen muamele avukatlarına da aynen uygulandı ve Gezi’de uygulanan şiddete Çağlayan Adliyesi’nde tepki veren avukatlar da sürüklenerek gözaltına alındılar. Avukatlara destek veren yargıca da “Çapulcu Hâkim” adını verdiler.

Tüm ülkede meydana gelen ölüm olaylarının failleri belirlendi, yeteri kadar tatmin edici olmasa da soruşturmalar açılıp yargılamalar yapıldı. En azından failler belirlenmişti. Sadece Berkin Elvan’ı öldüren gaz fişeğinin çıktığı silahı kullanan tespit edilemedi. Emniyet Müdürlüğü yetkilileri soruşturmaya ciddi defans uyguladı. Soruşturma savcıları değiştirildi. En son Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz görevlendirildi. Savcının fail olabilecek kişileri üçe kadar indirdiği ve Emniyet’ten bu üç kişinin isimlerini istediği ama, Emniyet’in polis isimlerini göndermediği söylenmeye başladı.

 

Paradokslu terör eylemi

Bu söylentilerin çoğaldığı bir gün 31 Mart 2015 günü iki DHKP-C militanı savcı Mehmet Selim Kiraz’ı üçe kadar indirdiği ve adlarını öğrenmek istediği polislerin isimlerinin açıklanması için rehin aldı. Kuşkusuz bu eylem, akıl ile izah edilebilir olmayan ve içinde paradoksları barındıran bir terör eylemiydi.

Polisin müdahalesi sonucunda iki terörist ölü ele geçirildi, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz ise şehit olmuştu. Aynı zamanda faili meçhul olmayan, failleri devlet tarafından daha cinayet anında ölü yakalanan bir soruşturma sonlandırıldı. Sonlandırıldı diyoruz çünkü, aksi halde bugüne kadar, yedisinde, kırkında, elliikisinde mevlit okutup kompozisyon yarışması açmaktan daha anlamlı bir şey yapılabilirdi. Bizi böyle böyle ölüme alıştırıyorlar. Tıpkı, 38 yıl önce öldürülüp bizzatihi yargı eliyle faili meçhul hale getirilen Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, faili hakkında hiçbir bilgimiz olmayan Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun ve çözüm süreci denilen zamanda failinin yakalanmasına tevessül dahi edilmeyen Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç’ta olduğu gibi. Kulp ve Solhan’da şehit edilen meslektaşlarımız, tıpkı Ali Günday, Tahir Elçi ve daha nice avukat meslektaşlarımızda olduğu gibi.

 

Bugün 31 Mart 2016

Meslektaşımız, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın katlinden bu yana tam bir yıl geçti. Soruşturmayı bir Cumhuriyet Başsavcı vekili seyrediyor, soruşturmayı yürüten başka savcı var mı bilinmiyor. Şimdiye dek İstanbul Başsavcılığı’nı defalarca açıklama yapmaya davet ettiğimiz halde hâlâ, otopsi raporu, balistik incelemesi sonuçları, olay yeri tespit tutanağı açıklanmadı.

Failler öldü ama soruşturmada bir arpa boyu yol alınamadı. Failler öldü daha ne olacak diyemezsiniz. Yedisini, kırkını, elli ikisini yaptık daha ne yapacağız diyemezsiniz. Yeteri kadar mevlit okuttuk, dua ettirdik, tören düzenledik, kompozisyon yarışması yaptık, Çağlayan Adliyesi’ne adını dahi verdik, daha ne yapalım diyemezsiniz. Sorumluluktan kurtulamazsınız. Bu hain ve erken ölüm, devletin sırrı olarak kalmasın.

Bizler de ülkenin saygın ve onurlu yurttaşları olmayı hak ediyoruz. Bu ülkede neler olup bittiğini bilmek istiyoruz. En az, bu soruşturmayla ilgili iddianame düzenlendiğini dilekçelerinde yazabilen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun avukatı kadar bilgi sahibi olma hakkımızın olduğunu düşünüyoruz. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nı, ilgili başsavcı vekilini ve soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısını bir kez daha göreve çağırıyoruz.

Bizim acımız gerçekler ortaya çıkarılıncaya kadar dinmeyecek. Bizler, ölümlere ve öldürülmeye alışmayacağız.

MUSTAFA KARADAĞ
Yargıçlar Sendikası Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları