Gerçek koleksiyoner-sözde koleksiyoner farkı

Gerçek koleksiyoner-sözde koleksiyoner farkı

30.05.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Bu hafta 29. kitabım çıktı, “Sistem Eleştirileri”. İlk kitabım “Boyanın Beyni” 1990’da gün yüzü görmüştü. Şimdi baktığımda, çağdaş Türk sanatının kuruluş tüzüğü ve dünyaya açılma senedi gibi bir belge görüyorum.
Yeni kitabım, üç ana konu üzerine sanat polemiklerini gündeme taşıyor. “Piyasa ve Müzayedeler”, “Küratoryal Eleştiriler” ve “Devlet-Sanatçı İlişkileri”. Sanat dünyasının içinde olan, dış dünyanın pek bilemediği yoğun tartışmalar...
Dışarıdan görülen, ışıltılı fotoğraflar, kalabalık açılışlar, kahkahalar eşliğinde boşalan kadehler ve büyük fiyatlara satılan birbirinden çarpıcı eserlerin yarışıdır.
Gerçekte olan ise kavgalar, tartışmalar, polemikler, dedikodular, çelmeler, seviyesiz piyasa oyunları, iftiralar, yalan hikâyeler ve daha neler neler...
Müzayedeciler, Türk sanatının geleceğini umursamaz şekilde yok edercesine, sanatçıları resmen onursuzlaştırarak intihara sürüklemek ister gibi bir tutumdalar. Sanat eseri satmayı, sanatçıların varlığını ve tüm kariyerlerini yok sayarak sürdürdükleri bir aktivite haline getirmeye çalışmaları ve onlara “gönüllü olarak kanan” sözde koleksiyonerler, beni her zaman dehşete düşürdü.
“Sistem Eleştirileri”ni tüm sabotajlara rağmen yoluna kararlılıkla devam eden Türk çağdaş sanatçılarına ve onları destekleyen sanat insanlarına ve gerçek koleksiyonerlere ithaf ettim.
Kanser gibi sanat ortamımızı adım adım kuşatan bu amansız hastalığın yok olması ise, basit bir kaideye riayet etmekten geçiyor: UPSD’nin bu yılın başında çıkardığı Epiveron Belgesi (Eser Piyasaya Veriliş Onayı) olmayan hiçbir sanat eserini satın almamak. Ama bu ancak onurlu koleksiyonerlerin kararlılığıyla gerçekleşebilir.

Kim gerçek kim değildir?
Gerçek koleksiyoner, ister müzayede, ister galeri veya atölyeden olsun, Epiveron’u olmayan hiçbir sanat eseri almaz. Sözde koleksiyoner ise ucuz “mal”ların teşhir edildiği müzayedelere akın eder, bozuk düzenden nasibini almak üzere hamlesini hazırlar.
Gerçek koleksiyoner, müzayede rayiçlerinin, sanat yaşamının gerçekleriyle hiçbir şekilde örtüşmediğini bilir, bunu gündeme getirmeyi aklından bile geçirmez. Sözde koleksiyoner ise durmadan bu noktaya dönüş yapar, bel altı vurarak kendine pazarlıkta avantaj sağlamaya çalışır, küçüldükçe küçülür.
Gerçek koleksiyoner, bir sanat eserini almadan önce bu sanatçının fikirlerini, geçmişini, dönemlerini, bulabildiği her şeyi araştırır, sergisine ve atölyesine gider. Sözde koleksiyoner, müzayedelere gitmeden önce, bol bol dedikodu dinler, kim neyi nerden kaça almış, kaça satmış, salt bu rakamlarla ilgilenir. Sanatı bir borsa oyunu gibi görür.
Gerçek koleksiyoner, sanat eserini milletin önünde, kumar oynar gibi para yarıştırma keyfi için almaz. Kendi zevkine, ruhuna hitap eden ve inandığı bir sanatçının eserlerini alır. Hem genel sanat tarihini, hem yaşadığı ülkenin sanatçılarının tarihini öğrenmek için emek harcar, gezer, kitap okur. Gösteriş budalası sözde koleksiyoner, müzayedelerde kalkan ellere bakıp bunların ve çevresindeki dedikodu eksperi tacirlerin çıkarcı yönlendirmeleriyle “kârlı mal” almaya bakar.
Gerçek koleksiyoner, kendi gözüne, zevkine, düşüncelerine güvenir. Bir eseri çok sevdiği veya yapılış nedenini anladığı veya sanatçısını desteklediği için alır. Sözde koleksiyonerler, zoraki ithal fikirlerin yönlendirmeleriyle “kazanan at”a oynamaya çalışırlar. Ana hedefleri sanat üstünden “üstün işadamı vasıflarını” sağa sola kanıtlamaktır.
Gerçek koleksiyoner, bir sanatçının, bir dönemin en önemli kilit işlerini almaya gayret eder, bir dönemin başyapıtlarını bulmaya gayret eder. En beğendiği eseri almak için konuşurken makul ölçüde pazarlık yaparak o resmi koleksiyonuna katar. Sözde koleksiyoner, uyduruk danışmanların yönlendirmesiyle, piyasadan- müzayedelerden ünlü ressamların “ucuz” işlerini toplamaya çalışır, çoğunlukla 3. sınıf koleksiyonlara ulaşır.
Gerçek koleksiyoner, sanatçı ve sanat tarihine saygı duyar, o tarihin bir parçasına sahip olmaya çalışır. Sözde koleksiyoner, evine taşıdığı bu süs eşyalarına gösteriş parçası mücevherler gibi bakar. “Kimin pırlantası daha büyük?” diye birbiriyle yarışan sonradan görmeler gibi...
Gerçek koleksiyoner, resim satmak için koleksiyon yapmaz. Çocuklarına, torunlarına veya kentine muhteşem bir koleksiyon bırakmak için bu zahmetli işe girişir. Desturu “Allah sattırmasın” cümlesidir. Sözde koleksiyonerin kafasında yalnız rakamlar vardır. Herkesten daha kurnazca bu “yatırımı” nasıl değerlendirdiğini etrafa anlatarak kimliğini kanıtlama yoluna girişir.
Gerçek koleksiyoner, ne kadar parası olursa olsun, bundan bin yıl sonra karşısında duran o ressamın toplumlar tarafından hatırlanma şansının olduğunu bilerek, düğmesini ilikler, güven ve dostluğunu kazanmaya çalışır. Aldığı eserlerin fiyatından kimseye söz etmez. Sözde koleksiyoner, parasıyla şımarmış bir hava atma yarışçısıdır. Sanatçıyı ezmeye çalışıp fiyatını nereye kadar düşürebileceğini görmeye çalışır. Çevresine de yaşayan sanatçılara ödediği paraların azlığı veya vefat etmiş olanlara çokluğunu sızdırarak el altından reklam yapar. Gerçek koleksiyoner, bir sanatçı veya galerici ile el sıkıştığı andan itibaren, vade ne olursa olsun, artık o paranın kendisine ait olmadığını bilir. Aynen sanatçının da artık o resimlerin kendisine ait olmadığını bildiği gibi.
Gerçek koleksiyoner için bitmiş bir satış, onur üstünden bir sözleşmedir. O noktadan sonra “ölmek var, dönmek yoktur”. Sözde koleksiyoner için ise, el sıkışmalarının veya sözlerin bir anlamı yoktur. Sanatçılara bin bir zarar verme pahasına “şeref kelimesi unutularak” sözlerden dönülür, anlaşmalar çöpe atılır. Gerçek koleksiyoner olmayacaksanız, resim işine pek girmeyin. Çek-senet-borsa-arsa işlerine takılın. Gerçek koleksiyonerler ve sanatçılar ise, bu listeyi istedikleri kadar genişletebilirler... Hepinize iyi bayramlar!

Yazarın Son Yazıları

Hangi hatalar zinciri bu uçurumu hazırladı?

İnsanlarımız şaşkın.

Devamını Oku
11.12.2025
CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025