Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

20.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum. “Bakalım 10 Kasım barometreleri ne durumda?” diye görmek için o gün ulaşabildiğim her gazeteyi aldım. Yandaş basın ikiye ayrılmıştı; Yeni Şafak/Takvim gibi bir kutucukla idare edenler, Sabah gibi kapaktan haber ve içeride birkaç sayfa ile Atatürk’ü seçtiği yorumlarla ananlar. Adını anmak istemediğim bir yobaz gazeteyi ise bulamadım, ama tavırlarını tahmin edebiliyorum! 

Bu anlattıklarımda sürpriz yok. Ama mesela BirGün ve Evrensel gibi sol-sosyalist gazeteler de aynen yandaş gazeteler gibi işi kutucuklarla savuşturmayı başarmışlardı. BirGün’de ayrıca bir köşe yazısı da vardı. 

Yandaşların veya yobazların Atatürk’ü neden sevmediklerini ve yok saydıklarını anlamak mümkün. Ama kendisini “sol-sosyalist-muhalif” olarak tanımlayan herhangi bir yayının Atatürk’e aynen yandaşlar düzeyinde yaklaşmasına “pes” dedim. 

Acaba Atatürk’ün suçu Osmanlı’nın çöküşünden bağımsız bir devlet kurmuş olması ve hilafete son vermiş olması mı size göre? Yoksa derdiniz, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşarken de laiklikle beraber demokrasinin de tüm altyapısını hazırlamış, kurduğu rejimin de sonunda çok partili sisteme geçmeyi başarmış olması mı? Onun için mi hazmedemiyorsunuz? “Biz cahillerin, üniversite mezunu olmayanların oy vermesine karşıyız, bu demokrasi o yüzden işlemiyor” deseniz, hadi diyelim bu sizin görüşünüzdür, onu tartışırız. Ama öyle bir duruşunuz da yok! Yani ne dediğiniz belli değil. 

Belki tek parti rejimi istiyorsunuz. Hemen hatırlatayım size onları, Stalin-Hitler-Franco-Humeyni… Ortak noktaları milyonlarca insanı yok etmek. Mesela Stalin ve Hitler birbirleriyle savaş halindeydiler. Ama ülkelerinin içine baktığımızda maalesef gördüklerimiz birbirinden çok farklı değildi. 

Belli ki Atatürk’ün, Sovyet Bloku’na dönüşecek Bolşevizm’e boyun eğmeyişini,  

Onlarla olan çeşitli işbirlikleri ve ortak düşmanlara karşı mücadele kararlılıklarına rağmen onların düşüncelerine ve siyasi iradelerine iltihak etmeyişini hazmedememişsiniz. Zaten bu yüzden hep “Devrimleri tam yapamadı, sosyalizme geçemedi” şeklinde eleştirirsiniz kendisini. Onu “nihai cesur adımı atamamış biri” olarak görürsünüz!

MUSTAFA KEMAL NİYE SOVYETLERE YANAŞMAK İSTEMEDİ?

Halbuki Atatürk o adımı, büyük bir farkındalıkla ve berraklık içinde bilerek “atmadı”. Çünkü tek partili sosyalist rejimlerin, düşünce özgürlüğüne ve kendi deyimi ile “serbest münakaşa”ya karşı olduğunu biliyordu. Lenin’le olan karşılıklı saygı dolu mektuplaşmalarına karşın, böyle bir sistemin tıkanacağını, teoriyle pratiğin örtüşemeyeceğini öngörebilmişti. Sovyetler de zaten buna bağlı nedenlerle, Stalin döneminde ve ötesinde kendi ülkesinde esir gibi yaşayan, tek parti rejiminin diktasına boyun eğmeye mecbur kalan bir halkın, yani “yitirilmiş kuşakların” adım adım on yıllar içinde yükselen tepkisi ile çöktü. Berlin Duvarı bir günde yıkılmadı. Mustafa Kemal ise karma ekonomiyi seçerek devlet sektörü ve özel sektör arasında bir denge yolu seçti, halkının dünyaya açılmasını ve medeniyetle kucaklaşmasını istedi. Çelik tellerle örülmüş sınırlar içinde yaşayan ve Komünist Parti üyelerinin ve yöneticilerinin ayrıcalıklı yaşamına imrenmekten başka bir çıkış yolu göremeyenlerin acısıydı bu. “Proletarya iktidarı” adeta ayrıcalıklı bir dar “Parti” sınıfının imtiyazları arasına sıkışıp kalmıştı. Nazizm ve faşizmin korkunç dünyasından tek farkı, önerdiği güzel teorik felsefe ile gözü ve ruhu okşayan duvar afişleriydi. Atatürk ise sevgi, eşitlik ve bilim-sanat ikilisini yücelterek sloganlarında barışa ve ulusun egemenliğine işaret etti. 

Bugün sosyalizm, tabii ki iyi niyetli teorileri dışında konuşuyorum, fiili olarak dönemini bitirdi. Herhalde bugünkü Putin rejimini kimse sosyalist olarak tanımlamıyor! Çin’de ise eski Maoist tavırlar artık yok. Dünyanın en büyük zenginlerinin Amerika ile yarıştığı bir ülkeden söz ediyoruz. Apayrı bir konu. Onların gelişme modelinin de bir açıdan nasıl Atatürk’e benzer yollardan geçtiğini ele alan çok güzel makaleler var.

Milyonlar her yıl Lenin veya Stalin’i mezarı başında hasretle anarak onların ideolojisine olan bağlılıklarını ısrarla anlatmaktan çok uzaklar! Ama Kemalizm hem de 20. yüzyıldan dik ve ayakta kalmış tek ideoloji olarak gururla yaşamaya, milyonları etkilemeye devam ediyor. Çünkü felsefesinin temeli çok sağlam. Egemenliğin halkta olması, kadın erkek eşitliğinin vazgeçilmez değeri ve bilim ile sanatın bizi gelecek yüzyıllara taşıyacak ana faktör niteliği taşıması! Ayrıca hiç kimse, Kemalizm’in arkasında durduğu evrensel barışın getirdiği vazgeçilmez kıymeti de küçümseyemez. 

Unutmayalım ki Atatürk, emperyalizm ile savaşan ülkelerin hala hayran olduğu bir lider. Gandhi, Habib Burgiba, Castro ve Che onun izinden yürüdüler. Deniz Gezmiş ve arkadaşları en çok ona duydukları hayranlıkla, emperyalizme karşı kazandığı zaferlerle beslenmiş ve kendi yollarında ilerlemişlerdir. 

SİZ KİM, ATATÜRK’Ü KÜÇÜMSEMEK KİM?

Atatürk’ü küçümseyenler, onu hiç anlamamış olanlardır. 20. yüzyıldan faşizm, Nazizm, komünizm sönmüş ideolojilerdir. Sosyalist-komünist bakış açısı çağa uyum sağlayamamıştır. Vahşi Kapitalizm ise, bencilliğin tavan yaptığı, dünyaya reva gördüğü vahşet sahnelerini ve umursamazlığı yayan yüz kızartıcı bir rejimdir. Gurur duyabilirsiniz: Onların aksine, Kemalizm dimdik ayaktadır.

Kendisini sosyalist olarak tanımlayan ve böyle bir 10 Kasım tavrı ile Atatürk’e ve Atatürkçülere üstten bakabileceklerini düşünenlere sesleniyorum: Reel politika ve gerçeklerle hiçbir ilişkiniz yok. Halktan kopuksunuz. Hedef kitleniz olan halkın nelere değer verdiğinin farkında değilsiniz. Bütün haksızlık ve hukuksuzlukların bilincinde olarak, Mustafa Kemal’in yanında duran kitleyi göremiyorsunuz. 10 Kasım’da şayet rahatsız olduğunuzu iddia ettiğiniz konu bu ise, bilin ki ortada bir “tapınma” yok. Her dediği doğru çıkmış büyük bir lidere saygı var. Coğrafyada tek Müslüman, demokrat ve çağdaş toplumu yaratabilmiş insana hayranlık var. Aydınlanma devriminin büyük önderi, anti-emperyalist mücadeleden ordularıyla muzaffer çıkmış, bağımsızlık yolunda ilerleyen saygın bir ulus yaratmıştır. Kimi sosyalistlerin “burjuva devrimcisi” olarak küçümsemeye çalıştıkları bu büyük insan, toplumun her sınıfını aynı derecede kucaklamış, herkese eşit fırsatlar sunan bir halk insanı olarak tarihteki yerini almıştır. 

BirGün’de 10 Kasım günü bir makaleyle bu durumu izah etmeye çalışan Selçuk Candansayar, bana sorarsanız bunu denedikçe daha fazla batmış. Öncelikle buna benzer tuzaklara takılan arkadaşların en büyük sorunu 12 Eylül döneminin “Kenanizm”i ile Kemalizm’i karıştırmak. Koca Mustafa Kemal, bir generalin 12 Eylül’den sonra yaptığı raydan çıkmış uygulamalarından sorumlu tutulabilir mi? İnsaf! Öte yandan mesela dostum Örsan Öymen, sosyalist bir CHP’li olarak, Atatürkçülüğü tüm değerleriyle algılamış ve topluma anlatarak kucaklayabilmiştir.

Sosyalizm, insancıl bakış açısıyla ve bütün iyi niyetiyle kurulduktan sonra, kendi kendini nefessiz bıraktı. Tabii sosyalizm derken, demokratik parlamenter rejimi kabul eden “sosyalist” partilerin yaklaşımından bahsetmiyorum. Çünkü demokratik ortamlarda sosyalizm, hümanist ve eşitlikçi geleneği ile birleşen yaşanmışlıkları sayesinde sendikalaşma, işçi, memur, emekçi sınıfı için verdiği demokratik mücadeleye çok ciddi içerik katmıştır. Her ne kadar Komünist tek Parti ütopyası kendini bitirmiş olsa da, bu ideolojinin kökeninde yer alan değerler dünyayı beslemeye devam etmektedir. Faşizm, ırkçılık, köktendincilik ve yolsuzluklara karşı süren mücadele, bugün Mustafa Kemal’i ve onun mirasını yok saymayı değil, tersine en kuvvetli şekilde sahiplenmeyi gerektirir. 

Türkiye açısından işin siyasi anlamda üzücü tarafı, Merkez/sağ Partiler bile her gün Atatürk’ün değerini giderek daha fazla anlayarak siyaset yaparken, kimi “sol” düşünceli insanların bu tavırlarla Atatürk’le ve saldırı altında varoluş savaşı veren onun Partisi ile dayanışmadan kaçarak, tersine, aralarına mesafeler koymaları ve iktidarın ekmeğine yağ sürmeleridir. Karşı-devrimcilerin Cumhuriyet’i her geçen gün daha yoğun tehdit altına almaya çalıştıkları bu ağır dönemde, bu gafletler daha da sorumsuz ve akıl-mantıktan yoksun duruyor. Ne kadar acıdır ki, ezberledikleri üç-beş cümlenin ötesine geçemiyorlar ve bu tavırla, savunduklarını iddia ettikleri işçi-köylü-memur-emekli-işsizlerin de feryatlarına kulak tıkamış oluyorlar…

Yazarın Son Yazıları

Twitter’ın utanmaz zorbaları ve Manifest!

Merak ediyorum, özellikle Twitter’da cirit atan bu siber zorbaları kimler yetiştirdi?

Devamını Oku
18.12.2025
Hangi hatalar zinciri bu uçurumu hazırladı?

İnsanlarımız şaşkın.

Devamını Oku
11.12.2025
CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025