‘Unutursak... Yüreğimiz Kuruyacak’

27 Aralık 2014 Cumartesi

Uçak Şırnak’a doğru bir alçalıyor bir yükseliyor. Aşağıda dağlar, dağların arasında kıvrılarak akan Dicle. Yer yer tarlalar. Sınırları görmeye alıştığım tarlalardan çok farklı. Eğri büğrü çizilmişler. Geometrisi başına buyruk. Çocuk elinden çıkmışçasına...
Sınırlar...
Bir sınır köyüne gidiyorum.
Bir gece yarısı, çocukların resmi deyişle kaçakçılık yaparken, yerel deyişle sınır ticareti yaparken “yanlışlıkla” öldürülüverdiği bir köy.
Üç yıl öncesine kadar adını hiç duymadığımız bir köy. Üç yıldır adı kulaklarımızdan ve kalbimizden çıkmayan, vicdanımızı yakan bir köy.
Her yere çok uzak sınıra yakın; her şeye çok uzak bir sürü şeye çok yakın bir köy.
Roboski.
Havaalanından köye varmak saatler sürüyor. Hafta sonu, katliamın üçüncü yıldönümü için anmalar düzenlenecek. Bir kez daha hep bir ağızdan “unutursak kalbimiz kurusun” denilecek. Gerçeklerin peşine düşülecek. Gerçeklerin peşinde yine yorgun ve yılgın düşülecek.
Çünkü herkesin gerçeği başka.
Araba Cizre’den geçiyor. Az önce biber gazı atılmış. Genzimiz ve gözlerimiz yanıyor. Araba nehrin kıyısından gidiyor. Üç gün boyunca evinde konuk olacağım Veli Encü Roboski’nin ne anlama geldiğini anlatıyor.
Ro Kürtçe nehir demekmiş. Boski de taşlara basarak geçmek anlamına geliyormuş. Bu bilgi hiçbir yerde yazılı değil. Yaşlılar anlatıyor, gençler hatırlıyor.
Bir yandan onu dinliyorum bir yandan da Roboski’ye dair yazılan kitapları düşünüyorum. Hiçbir şey unutulmasın diye kâğıda kaleme sarılanların anlamlı telaşı belleğin kaderini değiştirmeye çalışıyor. Unutulmasın diye herkes bildiğini, hissettiğini yazıyor.
Kitaplardan birinin ismi “İstenmeyen Çocuklar”. İletişim Yayınlarından yeni çıkmış. Müge Tuzcuoğlu’nun hazırladığı “unutmamak, hatırlamak” üzerine bir bellek çalışması.
Diğeri Hülya Tarman’ın hazırladığı“Roboski’de Yazdık” isimli kitap. Roboskili kadınlar bu kitapta kendi yaşadıklarını anlatıyorlar.
İkisi de olanları farklı açılardan kayda geçirme çabası. Unutulmasın diye, hep hatırlansın diye. Gerçekler dağlarda kaybolmasın, nehirlerde boğulmasın, kar altında donmasın, ateşlere atılmasın diye. Kitaplara mıhlansın, yok olmasın diye...
Hava kararıyor. Dağlar kıpkırmızı. Kar henüz sadece yükseklere yağmış. Veli anlatıyor. Roboski kelimesinin anlamını, hâlâ köyde düğün yapılmadığını, dokuz aylık kızı Rojbin’in diş çıkarmaya başladığını, kurdukları “Roboski İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği”nde nasıl çalıştıklarını, başını kaşıyacak vakti olmadığını, yeğenlerin büyüdüğünü, kimilerinin köyden göçtüğünü, geçen yıl bu mevsim bu yolda bir metre kar olduğunu... anlatıyor.
Roboski’ye gidiyoruz.
Arabanın arkasındaki afişte “Unutursak yüreğimiz kurusun” yazıyor.
Veli anlattıkça anlatıyor. Köydeki herkesin yüreği yaş, kadınlar çocuklar, erkekler, gençler, yaşlılar... Üç yıldır herkes ölülerine ağlıyor.
Üç yıldır Roboski’de herkes adalet arıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları