Celladın Ekmeği
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

Celladın Ekmeği

30.06.2013 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Fransa’da idamların “zanatkârca” yapıldığı krallık dönemiydi. Kelle vurularak infaz edilen idamları ince el işi olmaktan çıkarıp, sınai bir tekniğe dönüşterecek giyotin aleti henüz icat edilmemişti. İdam cezası infazlarında seri üretim, daha doğrusu tüketime geçilmemişti. Dolayısıyla kol gücüne daha çok ihtiyaç vardı ve cellatlar kol geziyordu ülkede.

\n

Kafa kesilerek idam cezası ve baltalı infazcı bolluğuna karşın, cellatları maaşa bağlamamıştı, Fransa kralları. Yani devlet bu mesleğe kadro açmamış, cellat beslemiyordu.
Cellatların geçimini
“halk” sağlıyordu. Çok ince siyasal bir hesap vardı, düzenekte: Kral idam cezasını kesiyor, ama infazından halkı sorumlu tutuyordu. Eğer toplum, infazlardan yanaysa besliyordu mahallenin celladını, yok karşıysa, kendi bilirdi. Halk, cellat besleme geleneğini bozmadığı sürece kralın kararını onaylıyor ve devlet önündeki boynun kıldan ince olduğunu da kabulleniyordu.

\n

***

\n

Fransız halkı, yazılı olmayan bu kurala 1775 yılına kadar uydu. Eliyle besledi saflarından kelle alan cellatlarını, yüzyıllar boyunca. Ama dışlardı. Öylesine dışlardı ki, Katolik Kilisesi halktan kimsenin kız vermediği cellat soyunun tükenmemesi için, tüm müminlere yasakladığı aile içi evlilik ve çocuk yapabilmek hakkını cellatlara tanımıştı.
Bırakın evlenmeyi, cellatlarla kimse konuşmazdı. Celladın geçtiği sokakta bir sessizlik olur, herkes başını öne eğerdi. Güneşin batmasına yakın çıkardı mahallenin celladı, ortaya. Pazaryerine gelir ve kasabın, manavın tezgâhın ucuna bıraktığı
“cellat payını”, şarapçının kenara koyduğu testiyi sessizce alır, uzaklaşırdı.
Fırında ise, özel bir ekmek beklerdi kendisini. Fırıncının, tersine çevirdiği bir ekmek. Halka satılacak tüm somunlar, yarık yüzleriyle sırtüstü sıralanırken tezgâha, biri yüzüstü konulurdu köşeye.
“Celladın payı” demekti ters çevrilmiş ekmek.
Fransız devrimiyle birlikte Doktor
Josephe Ignace Guillotin’in adını taşıyan giyotin aleti devletin resmi infaz aracı kabul edildikten öteye; cellatlar Fransa’da idam cezasının kaldırıldığı 1981 yılına kadar maaşa bağlandılar, memur oldular.
Ama Fransa’daki ekmek fırınlarında, evlerde, davetlerde, ekmeğin ters konulmamasına hâlâ dikkat edilir. Çünkü ekmeğin tersi uğursuzluk işareti, ölüm habercisidir.

\n

***

\n

Oysa bizim cellatlarımızı, geçmişten günümüze hep devlet besledi, sevgili okurlar. Osmanlı’nın resmi cellat kadrosu vardı, Türkiye Cumhuriyeti de infazcıların emeğini hep devlet kesesinden ödedi. Halka doğrudan besletmedi.
Dolayısıyla halk arasında gezinen cellatlara da kız vermemezlik, konuşmamazlık edilmedi. Âli devlet anlayışımız, celladını dışlamadı, ötekileştirmedi. Osmanlı’nın dilsizi, Cumhuriyet’in Çingenesi, cellat cellat yuvarlanıp gittiler aramızda.
Hatta yuvalanıp, çoğaldılar…
İdam cezası kalkınca, cellatlığa değgin ne toplumsal algı değişti, zaten ne de cellatlık. İnsafsız cezalar verip infazını emredenlerin vicdanı hep aynı karalıkta kaldı. Ama karaya
“Ak” dediler, o ayrı.
Salt infaz yöntemleri değişti. Kol gücü, oldu size kolluk gücü. İnsan canı alabilenlerin genetiği, kelle kesmek değil de öldürme olmadan kurşun sıkmaya, acımasızca vurmaya, dövmeye, bazen işkence ederek kazayla hacamata programlandı.

\n

***

\n

Ama bunları biliyorsunuz, siz.
Ruhlar cellat kaldı, kollar uzmanlaştı: Sade memur, acul kuvvet, özel harekât, terörle savaşım, muhbir vatandaş, ajan provokatör, özel muhaberat, sivil istihbaratçı, peşin hükümlü hukukçu falan oldular. Hatta biri, 1970’lerin deşifre muhbiri
Mahir Kaynak, profesör doktor unvanıyla işin bilgesi sayıldı…
Şimdi bunlardan bir ordu kuracak, Başbakan. Halkı sorgusuz sualsiz izleyecek, kışkırtacak, tuzağa düşürecek, içeri tıkacak, 15 bin infazcı ordusu.
Ve her infazın altında bizim mührümüz olacak. Çünkü onları biz besliyoruz ve cellatlarını dışlamayan bir millet olarak ekmeklerini ters çevirmiyoruz. Yediğimiz ve yedirdiğimiz her lokma ekmek, hep uğursuz.

\n

G NOKTASI

\n

İtiraz Görmez Kelimeler Bulamadık

\n

ayrılık hattında 

\n

büyüdük biz
aynı dil’de
itiraz görmez kelimeler bulamadık
yanlış dizilince harfler
ne yazık.
ayrı konuştuk
ayrıldık
bu tercih
bu seçilmiş yazgı
dünyanın
bir iyi tarafı 
bir az’da kaldık
çocuklar siz yaşayın 
cennetler kalsın diye size
ne kadar cehennem varsa 
tüketiyoruz biz.

yeni bir
“şafak türküsü”
söylenir belki
bir şairin 
çatlamış yiğit sesinden
aynı yıldız’da 
aydınlanmış saçları

\n

aynı anaç ağlamış
savaş analarının
mahkûm analarının ellerini
tuttu ellerimiz ilk
yürümeyi eteklerinde öğrendik.
büyümesin diye çocuklarımız aynı
yetim 
yaralı
kırılmış camlar gibi
iz taşımasın diye anıları
ve
tüketmek için bütün hastalıkları
aşısız büyüdük biz.
ALİ GÜNEŞ

\n

“Celladın suratındaki maske, adaletin yüzüdür.”

STANISLAW JERZY LEC

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin ilk kitap müzesi: FKE

Fethiye, yurttaşların ormanları yanmasın diye nöbet tuttuğu ve olağanüstü güzellikte kıyı şeridine çöken muktedirlere, muktedir torpillilerine karşı kazanamayacaklarını bile bile mücadeleye girmekten korkmayan çevreciler ile yurtsever Yörüklerin diyarıdır.

Devamını Oku
30.11.2025
Karar ve tavır

Türkiye artık ulusal bir toplum değil.

Devamını Oku
23.11.2025
Onlar SAFE, bizler saf..

Hayhuy arasında kaynadı gitti...

Devamını Oku
16.11.2025
Yangın önlemek mi, keriz silkelemek mi?

Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri.

Devamını Oku
09.11.2025
Panik atak mı, panik aşk mı?

Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir.

Devamını Oku
02.11.2025
İster zart, ister zurt, illaki zort

Dünyada pek çok devlet ve yönetim biçimi vardır.

Devamını Oku
26.10.2025
Yılanların yalanı

Türkiye’nin yalanları, tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.

Devamını Oku
19.10.2025
Hayaller Riviera, gerçekler Gazze

ABD’nin en hafif deyimle en tuhaf başkanı Trump’ın Gazze’ye ilişkin bir projesi var.

Devamını Oku
12.10.2025
Siter yalha züdü çekger dirmi?

Çocukken çok sevdiğim bir oyun vardı. Belki siz de oynamışsınızdır...

Devamını Oku
05.10.2025
Al saat ver saat

Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi.

Devamını Oku
04.10.2025
Bir muhtarın çığlığı

11 Eylül 2025 tarihinde Kadıköy ilçesindeki Caferağa Mahallesi’nin kalbindeki tek mazbut (tahrip edilmemiş alan), Ali Oğlu Hüseyin Vakfı’na ait 12 dönümlük arsa için bir ihale düzenlendi.

Devamını Oku
28.09.2025
Hatırla sevgili, o makus tarifi

100 bin Çinlinin 100 bin nüfuslu Mikronezya adasını işgali, iştah ve sefayla sürüyordu.

Devamını Oku
27.09.2025
Eğriliğin ederi, doğruluğun bedeli

Dünyanın tüm kedileri aynı dili konuşur, aynı tınılarda hırlar ve miyavlarlar.

Devamını Oku
21.09.2025
Kayyum devşirme

12 Haziran 2011 genel seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak girdiği ikinci, oy kullanabildiği ilk seçimdi.

Devamını Oku
14.09.2025
Sal gideyim, salla geleyim

Yalnız ve güzel ada Mikronezya’nın uyuşuk ahalisi, her şeye alıştığı gibi savaşsız gerçekleşen Çin işgaline de alışmış, minnak adayı nüfusu kadar işgalciyle paylaşmayı da kabullenmişti.

Devamını Oku
13.09.2025
Hayaller dolgun fon, gerçekler yırtık don

Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.”

Devamını Oku
07.09.2025
Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü’nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Devamını Oku
31.08.2025
Yarım insan hakları

Mısır, nüfus çoğunluğu Müslüman bir ülkedir.

Devamını Oku
24.08.2025
我们身后还有十五亿

Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.

Devamını Oku
23.08.2025
Bir vasiyetin ağırlığı

“Toplum olarak fikirdüşünce gelişmesi ve vicdan bilinçlenmesi gibi nimetlerden yoksun kalmışlığımızın iki sorumlusu vardır...

Devamını Oku
17.08.2025
Çin işi, asker dişi

Mikronezya ile Yutania’nın şöyle ağız tadıyla bir türlü kapışamayan ordularının sahillerde pineklediği bir sabah; olan oldu.

Devamını Oku
16.08.2025
İsyan hakkı

İnsanlar niçin anneye, babaya, düzene isyan ederler?

Devamını Oku
10.08.2025
Yanık toprak taktiği

Türkiye, artık ağır yaralı bir ülke.

Devamını Oku
03.08.2025
Satamam derdimi kimseye

Mikronezya’nın Yutania ile nihai kapışması beklenirken Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in de askeri ve sivil ahalinin moralini elbette yüksek tutması gerekiyordu.

Devamını Oku
02.08.2025
Patria Nostra’dan Madara Mostra’ya

Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır.

Devamını Oku
27.07.2025
Emekli açlık, emeksiz tokluk

Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim...

Devamını Oku
20.07.2025
Son dilek, yok çörek

Mikronezya ve Yutania’nın yaz sıcağında çöle dönüşen kumsallarında düşman beklerken sivrisinek avlayan, sevdiklerinden aylardır uzak kalan askerler, depresyona giriyorlardı.

Devamını Oku
19.07.2025
Yüreğimiz sızlar, ciğerimiz yanarken...

Canlılar arasında bir canlı türü olan insanın, ait olduğu memeliler sınıfındaki diğerlerinden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir.

Devamını Oku
13.07.2025
Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025
Organize işler

Antik Yunan tarihinin “Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu.

Devamını Oku
15.06.2025
Doğal cennetten parasal cinnete: Türkiye

Jeolojik olarak yaklaşık 300 milyon yıl önce oluşan ve şairin dediği gibi Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, birçok ilkleri barındıran bir coğrafya olmasının yanı sıra çok çeşitli bitki ve hayvana da ev sahipliği yapar.

Devamını Oku
08.06.2025
Yalan patolojik, savaş psikolojik (2)

Dünyada halen “iftira yoluyla algı operatörlüğü” yapan pek çok hükümet ve istihbarat kurumu, Edgar Hoover’ın yasadışı COINTELPRO yöntemlerini izliyor.

Devamını Oku
01.06.2025
Yalan patalojik, savaş psikolojik

İster muktedir olsun ister muhalif, tüm politikacıların yalan söylemesine dünya halkları da alışıktır, biz de epeyce idmanlıyız.

Devamını Oku
25.05.2025
Konuşmayan bizden değildir

Savaşmak için toplanıp savaşmaya koşullanan ama küçük muharebelerle yetinip topyekûn saldırıya geçemeyen tüm ordular gibi, vatanla ada karışımı “vadan” kıyılarında pinekleyen Mikron ordusuna da sıkıntı çökmüştü.

Devamını Oku
24.05.2025
Osmanlı’dan Osmancık’a

Türkiye’nin müzelerini gezmeye başladığım 1970’li yılların başında, Yunan ve Roma döneminden günümüze kalan erkek heykellerindeki sistematik bir eksiklik dikkatimi çekerdi.

Devamını Oku
18.05.2025