Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.
Ayıboğan Potin, bıyıkaltından gülüyordu. Mikronezya ile Yutania arasında beklenen savaş Germania müstebiti Yuhanna Herkel’in vetosuna takılınca, Potin çareyi Çin’deki önder yoldaşlarını işin içine katarak büsbütün çıkmaza sokmakta bulmuştu.
Çinlilerin tek seferde ve sessizce adaya 100 bin asker çıkarması birinci muammaydı. İşgalcilerin hiç bir saldırgan tutum göstermemesi ise ikinci muamma...
Çinli askerler tüm meydanları, sokakları doldurmuş, hasır yataklarını serip yayılmış, kendi getirdikleri tayınları yiyor içiyor, aralarında sohbet edip horul horul uyuyorlardı.
İşgalciler kadar kalabalık Mikronlar ise çevrelerine toplanmış, aval aval onları seyrediyorlardı.
Kimse, hiçbir Çinliye “Yahu niye geldiniz, burada ne arıyorsunuz?” diye sormaya cesaret edemiyordu. Çünkü Çinliler, işgal ettikleri her sokak ve meydana birer pankart asmışlardı. Üstünde, 我们身后还有十五亿 yazıyordu. “Vömen şenşu hay yu şivu yi” diye okunan bu yazıt, anlayana dehşet verici bir uyarıydı: “Arkamızda bir buçuk milyar daha var.”
Dolayısıyla 100 bin nüfuslu Mikronezya ahalisi eli böğründe, 100 bin işgalci Çin askerine öylece durup bakıyordu.
Tabiidir ki sahillerde düşman gözleyen Mikron ordusu, artık bir yıkıntıdan ibaretti. İşgali ruhu bile duymayan subayların saçları bir gecede ağarmış, askerlerin morali sıfırlanmış, eksiden hiçliğe doğru inmekteydi.
Acemi er Morti Mer, iyice dibe vurmuştu. Belindeki el bombasını çıkarmış, pimi çekeyim de bu çile bitsin diye düşünürken aklına dâhiyane bir fikir geldi. Aşırı genç kendisine ve aşırı yaşlı büyükannesine bir şans tanımaya karar verdi. Bir koli hazırladı, içine el bombasını ve kısa bir not koyup postaladı.
Notta, “Ninecim, küçük çengeli tutup çekerek üç gün izin almamı sağlayabilirsin” yazıyordu.