Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.” Sosyal medya platformu X’te beni çok güldüren bir dolandırıcılık öyküsüne denk geldim. Çoğu ikinci cumhuriyetçi ve “yetmez ama evet”çi, birkaçı da nahif diyebileceğimiz onlarca yazar; tam da onları silkelemek için kurulan bir yayımcılık tezgâhında tufaya gelmişlerdi.
Olaya ilgim, yakından tanıdığım birinin önce anlam veremediğim duyurusuyla başladı.
Gazeteci Hasan Cemal, bir kadının Fırat Acar adlı yayımcıya ilişkin ifşaatını alıntılayarak: “SRC ile ilişkilerimi kesiyorum, yayımlanan iki kitabımı da çekiyorum” diye bir ileti yayımlamıştı.
Cehaletime verin, SRC diye bir yayınevi olduğunu böyle öğrendim ve Fırat Acar kimin nesiymiş, bir bakayım dedim.
Okuduklarıma, gördüklerime inanamadım.
YÜKSEKLERDE ETNİK RÜZGÂR ESİYOR
Fırat Acar’dan şikâyetçi olanların ifadelerinde yok, yok. Gizli kayıt, şantaj, adı kötüye çıkarma, susturmak için tehdit iddiaları var.
Sanki yayımcı değil, minyatür bir Adnan Hoca örgütü!
SRC yayınevi, 2022’de kuruluyor.
İlgi alanı “Azınlıklar ve Ötekiler” olarak saptanıyor. Zaten yayımladığı ilk kitap, Hasan Cemal’in 2003’te yazdığı “Kürtler” kitabının yeni basımı. Yayınevinin hedefi AB fonundan hibe almak.
Fırat Acar, yakın zamanda katıldığı bir YouTube kanalında şunları söylüyor: “Önceliğimiz ötekileştirmemek”, “farklılığımız esas”, “hiç kimsenin hayal edemeyeceği yazarları bir araya getirmek”... Vay canına! Nasıl da güzel, nasıl da günün yüksekten esen rüzgârlarına uygun sözler, değil mi?
PEKİ ALÇAKLARDA NE TOPLANIYOR?
Projeye ağzının suyu akan tüm foncu yazarlar, birkaçı (belki) masum sazan ve Fırat Acar’a şimdi taciz suçlamasında falan bulunan bazı kadınlar...
Kimin çevresinde toplanıyorlar?
Selahattin Demirtaş’la aynı dönemde İÜ Hukuk Fakültesi’ni bitirdiğini, doçentliğini İsveç’te aldığını, zaten İsveç Bilim Kurulu üyesi olduğunu, eski eşi ve kızının İsveç’te yaşadığını, Türkiye’de tüm mallarına ve banka hesaplarına el konduğunu, hatta dolandırıldığını; dolandırılan milyon dolarlık varlığını kurtarmak için Türkiye’ye karşı Avrupa Tahkim Mahkemesi’nde dava açtığını, tam da bu yüzden şimdilik banka hesabı açamadığını söyleyen bir “KHK mağduru”nun çevresinde toplanıyorlar.
AB’nin hibe edeceği Avrocuklar projesinde ve Dünya Bankası’na bağlı IFC’nin kültür sanat hibe projesi adı altında 3 milyon US Doları ödeme yapacağı hayali altında toplanıyorlar!
TOPLANIP DA NE ALIYORLAR?
Kimi hava alıyor, kimi aldığı havanın üstüne para kaptırıyor, iyi mi?
Özellikle şimdi Fırat Acar’a “Taciz etti” iddiasında bulunan kadınlar. Bunlardan biri, hem kendisinin 2 milyon TL dolaylarında dolandırıldığını ifşa ediyor bugünlerde hem de bazı yazarların dolgun fon yerine yırtık don buldukları tezgâhı!
SCR’nin rahlesinden geçen epeyce yazar var. Acaba nasıl güvendiler, hangi sözlere kandılar da böyle kolay, portatif dekor oldular?
“Siz çok derin bir yazarsınız”, “O ne roman öyle, bu ne şiir böyle” mi dendi bunlara; yoksa “Bize hem numaracı cumhuriyetçi hem de numaralısı lazım. İkinci cumhuriyetçi falan...” diye mi ikna edildiler?
Fondan paralar gelecek, telifler kat kat ödenecek, afiyetle yenecek mi sandılar?
SIĞ SULARDA DERİN SİLKME
Dolandırıcı takımının ikna yöntemi, FETÖ’den beri hiç değişmedi. Oltaya hep aynı yemi takıp sallıyorlar. Maliyeti, bedeli sıfır para...
Bir zamanlar yanakları kodamanlar tarafından okşanan yandaş yazarlar, sığ sularda beslenen derin romancılar, öykücüler, nedense hep tufaya geliyorlar.
“Yes be annem”den, Ergenekon ve Balyoz kumpasları güzellemesine ve unutulmaz finalleri “yetmez ama evet”e, hiç mi hiç akıllanmadılar.
Hele kadınlar... Eski Türk filmlerindeki Nuri Alço kılığına girmiş zibidilere, üstüne para verip etnik aşkla bağlanıyorlar ya?
Gerçekten anlayamıyorum, anlamadığım için de empati kuramıyorum.
Ama çok eğleniyorum.
SRC’nin dip gerçekteki açılımı, acaba “Silkeleyeceğim Rahatlayın Canlarım” mı?