Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi. Çin’den gönderilen tayınla yetinmeyen askerler, Mikronezya’nın kendi nüfusuna bile yetmeyen besin kaynaklarına dadanmışlardı.
İşgal uzayınca zaten Çin hükümeti de gurbette yan gelip yatan askerlerini beslemekten bezmiş, önder yoldaş Cin Sek Sake makamdaşı Potin’i arayıp “Yetti gayrı, ordumu isteyenler beslesin ya da geri çekerim” demişti.
Ayıboğan Valdemir de tabiidir ki Çinlileri beslemeyi anında Muktedir Makropiç’e yıkmış; Ulu Çoban da kendi cebinden harcayacak değil ya, derhal yıllardır beslediği Şeş Taahhüt Kumpanyası müteahhitlerine “Pamuk eller cebe!” buyurmuştu.
Betonit Saray’ın paydaş ihalelerinden zengin olan yoz, yoldaş ve Yolcu inşaat vampirleri, 100 bin işgalci askere sağladıkları her tayında sararıp soluyor, yıllardır emdikleri kan sanki şırıngayla çekilmiş gibi oluyorlardı. Alışık oldukları tüm şatafattan kısmaya, itibardan bile tasarrufa başlamışlardı.
Oysa Şeş Taahhüt’ün en iri müteahhidi Cenabet Cenginski’nin metresi Olga Salbana’nın da akıllı saate aşereceği tutmuştu. Metreslikteki ikinci yıldönümü için Cenabet’ten en pahalı ve en akıllı saati istiyordu.
Yoz yoldaş Cenginski, Makron asıllı güzel Olga’ya pek düşkün ama hovardalık zamanı değildi.
“Geçen yıl aldığım altın saat çok pahalıydı, daha eskimedi. Biraz daha tak, aşkım!” dedi, metresine.
Aradan bir kaç gün geçmişti ki en pahalı akıllı saat Olga’nın kolundaydı.
Cenabet, şaşırmıştı. “Bu nereden çıktı?” diye sordu.
Olga Salbana, güzel omuzlarını silkti.
“Dün geldi senin Şeş yoldaş Mikron Mikropiç. Ben verdim ona bir saat, o verdi bana bir saat!”
---
Y.N.: Yarın 5 Ekim Pazar saat 15’ten öteye ATO’daki Ankara Kitap Fuarı’nda Kırmızı Kedi standında olacağım. Ankara’daki değerli okurlarımı beklerim