Boğaz kıyılarındaki küçük Byzantion yerleşkesini Nova Roma’ya (Yeni Roma, bugünkü İstanbul) dönüştürecek yıkım-yapım çalışmaları 324 yılında başladı.
İmparator Büyük Konstantin, yeni başkenti beklerken mülkünü İznik’ten (Nikaia) yönetiyordu. Hıristiyanlığı, yüzyıllardır pagan Roma’nın resmi devlet dini ilan etmişti. Birinci Ekümenik Konsil’i 325 yılında, İznik’te topladı. 300’den fazla din bilgininin katıldığı bu İLK konsile bizzat hakemlik yaptı.
Ana tartışma konusu, Mesih İsa’nın gerçek Tanrı olup olmadığına ilişkin İskenderiye ruhbanı arasında başlayan hizipte; ruhban Arius ile Athanasius taraftarlarının çatışmasıydı.
Büyük Konstantin’in ustalıkla kişisel görüşünü kabul ettirdiği konsilde, kilise önderlerinin çoğu Mesih İsa’nın gerçek tanrı olduğu fikrinde birleştiler. Konsilde onaylanan İnanç Bildirisi, MS 325 yılından öteye tüm Hıristiyan mezheplerinin kabul ettiği ortak metinlerden ilki oldu.
LATİN ROMEN’E KARŞI GREKO ROMEN
İznik’in Hıristiyanlık tarihindeki önemi, hiziplerin tek otorite altında birleştiği yer olmaktan ibaret değildir.
En kanlı bölünme Ortodoks ve Katolik ayrılığından sonra papanın Katolik Haçlı orduları, 1204 yılında emperyal başkent Nova Roma’yı işgal edip Romen İmparatorluğu diye bir Latin devleti kurduğunda... Ortodoks hanedan soyluları Fener Ekümenik Patrikliği’yle birlikte İznik’e kaçmış, yerleşmiş ve burayı Greko Romen İmparatorluğu başkenti ilan ederek işgalci Latinleri geri püskürtmeye buradan başlamışlardır.
Başka bir deyişle İznik, Hıristiyanlığın devlet dini olduğu kadim adrestir. Katolik ve Ortodoks bölünmesinden sonra da Ortodoks dünyanın başkenti!
MOSKOVA KORKUSU BİRLEŞTİRİR
Yukarıda verdiğim bilgilerin tümü, 2014’te yayımlanan Bir Hıristiyan Masalı* başlıklı tarih kitabımda yer alır. Şimdilik bizim topraklarımız olan coğrafyanın salt geçmişini değil, geleceğine ilişkin gizli emelleri de irdelediğim kitap; Türk devletinin bekası açısından önemlidir.
Çağdaş Rusya’nın Ortodoks dünyasının liderliğini iddia ettiği “Üçüncü Roma, Moskova” savı, bu tarihçeden damıtılmıştır. Katolik papanın Ortodoks Fener patriğini evrensel demek olan “ekümenik” unvanıyla kabul ve ilanı; keza Fener patriğinin papayla yakınlaşması, Moskova Patrikliği’nin Ortodoks dünya liderliğine karşı bir ittifaktır.
Başına buyruk diyebileceğimiz “otosefal” patrikliklere bölünen 260 milyon dolayında Ortodoks nüfusun yüzde 57’si Moskova Patrikliği’ne bağlı. Sanılanın aksine, Fener Rum Patrikliği’ne bağlı Ortodoks nüfus 3.5 milyondan ibaret ve tüm Yunanları bile içermiyor. Patrik Bartholomeos’un Türkiye’de kıyamet kopartan “ekümenik” ısrarı, işlevsel değil tarihsel bir simge olarak meşru bir sav; ülkemize turistik yararı bile olabilir.
AMERİKAN GÖBEK BAĞI
Ancak Bartholomeos’un Washington ziyaretinde Heybeliada’daki ruhban okulu için Trump’tan destek istemesi tam bir skandal. Türk hükümetinin ABD’ye göbekten bağlı olduğunu alenen ilan demek.
Katolik papanın, bu skandaldan yalnızca bir buçuk ay sonra Türkiye’ye gelmesi, elbette rastlantı değil.
Resmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şahsen de Fener Rum patriği tarafından Türkiye’ye davet edilen papa; ziyaretini Birinci Ekümenik Konsil’in yıldönümüne denk getirdi. İznik’te yönettiği ayin Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümenik önderliğini vurguluyor ve verdiği barış mesajı, Hıristiyan dünyanın mezheplere ayrışmamış olduğu birlik zamanına gönderme yapıyor.
Katoliklerle Ortodokslar arasındaki bu barış, “Üçüncü Roma Moskova” riskine karşı yapılıyorsa iyi, güzel, bize ne?
KADERİMİZ TOM’UN BARAKASI MI?
Ama ABD’nin hadsiz büyükelçisi Tom Barrack’ın, hem de Bartholomeos’la görüştükten sonra Yunan basınına verdiği demeçte: “Başkanımızla (Trump) bu iki tuğlayı (Ortodoks ve Katolik kiliseleri) bir araya getirmekte harç görevi görebilir miyiz dedik”, “1919’dan beri ulusdevletler tarafından engellenmiş durumdayız” açıklaması ve KKTC’den “sağlıklı vücuttaki apse” diye söz etmesi işin rengini değiştirdi.
Çünkü Türkiye’ye yönelik bu sözlerin işaret ettiği makus geleceği de ta 2008’de öngörüp tarihsel bilim kurgu romanı Destina’yı yazdım ben. Destina kader demektir ve yakın gelecekteki konusu “birleşik” Kıbrıs’ta geçer. Türkiye yoktur, Türkçe yasaklanmış, Türkler göçe zorlanmıştır.
Bilen bilmeyen konuşuyor, denir ya...
Ülkemizde okumayanlar devlet yönetiyor, bilmeyenler konuşuyor. Acaba devletler “sehven” mi parçalanır, “kasten” mi?
---
* Kırmızı Kedi Yayınevi