Demokrat ve uygar bir burjuva

Demokrat ve uygar bir burjuva

22.01.2016 05:37
Güncellenme:
Takip Et:

Burjuvazi, çağdaş insanlık tarihinin ilk devrimci sınıfını oluşturur:

Din-tarım devletine ve onun temelini oluşturan toprak ağalığına son vermiştir.

Üstelik orada da durmamış, kendi gelişmesine koşut biçimde zorunlu olarak yarattığı işçi sınıfı ile demokrasinin de önünü açmıştır.

Aslında demokrasi, burjuvazinin toprak ağalarına karşı mücadelesi ile değil, işçilerin burjuvaziye karşı olan savaşımı ile kurulmuştur.

İşçi sınıfının ortaya çıkışı Marksizmi üretmiş, Marx’ın haber verdiği çelişkilerle dolu dünyayı ise işçilerden önce burjuvazi idrak etmiş ve bu çelişkileri hafifletmek için kendine çekidüzen vermeye koyulmuştur.

Demokrasi ve insan hakları, teknolojik ilerlemeler sonunda ortaya çıkan bütün bu sınıfsal mücadeleler sırasındaki kanlı olaylar ve siyasal devrimlerle gelişmiştir.

Bu gelişmede, çöken bir rejimin altında kalarak tümüyle yok olmamak için, elindeki sermayenin sömürüsünü kabul edilebilir sınırlara çekmeye razı olan “akıllı” burjuvazinin rolü büyüktür.

***

Osmanlı İmparatorluğu, yukarda kısaca özetlediğim Endüstri Devrimi’nin gelişme çizgisini kaçırmış, din-tarım imparatorluğu aşamasında patinaj yaparak, yozlaşarak ve yıpranarak sonunda yok olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının mucizevi bir biçimde kazandıkları Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, altyapısı olmadığı için yine mucizevi diyebileceğimiz bir biçimde kurdukları Türkiye Cumhuriyeti, nihai olarak, Batı’nın Endüstri Devrimi sonrasında ulaştığı “demokratik çağdaş ulusal devlet” aşamasını amaçlıyordu.

Ama siyasal ve ideolojik olarak kâğıt üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kendisini üretecek olan iki çağdaş sınıftan, burjuvaziden ve onun güçlenmesinin sonucu olarak gelişen işçi sınıfından yoksundu!

İşte dün genç yaşta, ani ve sırasız bir ölümle aramızdan ayrılan Mustafa Koç, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bu eksikliğini devlet yardımıyla giderecek olan burjuvazinin çekirdeğini oluşturan ilk öncü ailenin, Koç ailesinin üçüncü kuşak yöneticisiydi.

***

Koç ailesi, Ankara’daki bir bakkaldan, bir kereste tüccarı, bir kereste tüccarından bir çatı tamircisi inşaatçı, bir çatı tamircisi inşaatçıdan bir müteahhit tüccar, bir müteahhit tüccardan bir sanayici yaratan Türkiye Cumhuriyeti’nin mucizevi kuruluşunun sınıfsal temellerini oluşturan bir simgedir:

Genç Cumhuriyet’in dayanacağı ulusal burjuvazinin simgesi!

Nitekim kurucu dede Vehbi Koç, firmasının (sonradan holdinginin) varlığının Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik ve refahına bağlı olduğunu idrak etmiş bir sermayedardı.

Koç ailesi, kendisini var eden Atatürk Cumhuriyeti’ne olan bağlığından hiç sapmamıştır.

Kuruluş dönemindeki devletle iç içeliği, 1950 seçimlerinden sonra sona ermiş, ama artık palazlanan Koç ailesi, kendi başına, üstelik de siyasal iktidarın bütün baskılarına karşın, gelişerek yoluna devam etmişti.

Sermaye birikimi yeterince büyüyen dede Vehbi Koç, bir süre sonra “insan sermayesi” üzerine yatırım yapmaya başlamıştı:

Aile planlaması ve eğitim konularındaki vakıf kuruluşları bütünüyle, Türkiye’nin insan sermayesini geliştirmeye yönelik projelerdi.

Elbette bu arada oğlu Rahmi Koç ve kızları Semahat Arsel, Suna Kıraç ve Sevgi Gönül artık burjuva sınıfının bütün olanaklarından yararlanarak yetiştirilen, çağdaş ve uygar ikinci kuşakuşağı oluşturmuşlardı.

Kurucu dede Vehbi Koç, ikinci kuşak evlatlarıyla birlikte bir yandan sermayesini büyüttü, öte yandan eğitim, kültür ve sanat konularına yöneldi.

İkinci kuşak Koç’ların temsilcisi olan Rahmi Koç, çok iyi bir karikatürist olmasının yanında, Türkiye’de tarih ve arkeoloji konularında öncülük yapmış bir koleksiyoner ve bir mesendir.

Yine ikinci kuşak Koç’ların bir başka temsilcisi olan Suna Kıraç ve eşi İnan Kıraç, aynı biçimde, tarih, arkeoloji, sanat ve müzecilik konularında öncülük yapan komple kültür insanlarıdır.

Sonuç olarak, dünya çapında başarılı üniversitelerden biri seviyesine yükselmiş olan Koç Üniversitesi, Sadberk Hanım, Rahmi Koç Endüstri ve Pera müzeleri, Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Bizans pavyonu, Türkiye’nin en önemli bilim ve kültür ödüllerinden biri olan Vehbi Koç Ödülü, Türkiye’de burjuvazinin çekirdeğini oluşturan bir öncü ailenin kültür, eğitim ve sanatına yaptığı katkılardan hemen akla gelenlerdir.

***

İşte daha annesi ve babası hayattayken, sırasız ve ani bir biçimde aramızdan ayrılan Mustafa Koç, bu ailenin özenle yetiştirilmiş üçüncü kuşak temsilcisiydi.

Dünyayla bütünleşen Türkiye’de burjuvazinin sahip olduğu bütün eğitim olanaklarından yararlanmıştı.

İyi bir yöneticiydi. Holdingi ileriye taşıyordu.

Geniş kültürlüydü. İşletmecilik kadar, siyaset ve sanatla de ilgilenirdi.

Gerçek bir sportmendi. Golf ve (baba mirası olan) denizcilik başta olmak kaydıyla pek çok alanda aktifti.

Sportmenliği kişiliğine de yansımıştı. Ahlaken de sportmendi.

İyi bir evlat, iyi bir kardeş, iyi bir eş ve iyi bir aile babasıydı. Ailesini hiç ihmal etmezdi.

Ve iyi bir insandı! Sevecendi, iyilikseverdi, bence en önemlisi de güvenilirdi. (Bence bir insanın erişebileceği en yüksek mertebe güvenilirliktir.)

***

Mustafa Koç, yukarda kısaca özetlediğim, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki burjuvazinin çekirdeğini oluşturan ailenin bütün olumlu birikimini de tevarüs etmişti:

Babası, annesi, halaları ve kardeşleriyle birlikte Türkiye’de çağdaşlığın, demokrasinin, laikliğin, insan haklarının gelişmesinin öncülüğünü yapıyordu.

Çok kısa bir süre önce ülkedeki gelir adaletsizliğine dikkat çeken kardeşi Ali Koç ve gerçek bir kültür emekçisi olan öteki kardeşi Ömer Koç’la birlikte, babası Rahmi Koç’un çizgisinde, dedesi Vehbi Koç’un ruhunu şad edecek bir uygar insan olmuştu.

Zamansız ölümü Türkiye için büyük bir kayıptır.

Kendisine rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Yazarın Son Yazıları

Tarihi geri götürmek olanaklı değildir!

Orta Doğu’da İsrail’in güvenliği için bir Kürt Devleti kurmak isteyen ve bu nedenle Suriye’de, Terörist Radikal İslam’la uzlaşan ABD, Çağdaş bir Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de, İktidarla el ele, Suriye gibi Orta Çağ’a, dinler, mezhepler ve aşiretler bazında örgütlenmiş olan Merkezi Feodal bir yapıya geri götürmek istiyor!

Devamını Oku
14.12.2025
Devlet çökertildi ama yenisi kurulamadı (7)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı yapmasından sonra, geçen hafta başında yazmaya başladığım yazıların yedincisi.

Devamını Oku
12.12.2025
Stockholm sendromunun kaynağı (6)

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, HDP’li ve onun devamı olan DEM Partili politikacılar ve belediye başkanları görevlerinden alınır ve bazıları hapse atılırken, DEM Parti’nin “Süreç” bağlamında iktidara destek vermesindeki çelişkiyi vurgulamak için zekice dile getirdiği “Stockholm Sendromu”, Türkçemizin bütün çarpıcı güzelliğiyle, “Celladına âşık olmak” biçiminde ifade edilen bir durumdur.

Devamını Oku
11.12.2025
Açılım, Stockholm sendromu ve toplumsal şok (5)

İktidar, kamuoyundaki yaygın izlenime göre, “Açılım Süreci”ni, ilan ettiği gibi “Barış” “Demokrasi” ve “Terörsüz Türkiye” için değil, başarısızlıklarından dolayı siyaseten biten ömrünü uzatmak için içeride DEM Parti’den, dışarıda Emperyalizmden destek aradığı için yapıyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Açılım: Stockholm Sendromu ve şok doktrini (4)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı üzerine, geçen hafta Salı günü başladığım yazıların dördüncüsü.

Devamını Oku
07.12.2025
Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025