Ermeni terörü, aralarında, kaybına hâlâ alışamadığım dostum Bahadır Demir’in de bulunduğu onlarca meslektaşımı öldürdü. Batı, yıllarca kol kanat gerdiği ASALA-Ermeni terörüne desteğini ancak 1983 Orly Havaalanı baskınından sonra kesti.
PKK terörü ise 1984 Siirt-Eruh baskını ile başlatıldı. Arkasında yine Batı vardı.
Batı’nın bu tutumunun nedeni, Mustafa Kemal Atatürk’ün, Batı’nın, Sevr Antlaşması ile Türkleri ve Türkiye’yi, Orta Anadolu’ya hapsetmek ve ekonomik kurtuluşunu önlemek amacını boşa çıkarmasıdır. Batı emperyalizmi, Kemalizmin ve Türklerin bu başarısını hiçbir zaman kabullenemedi, sindiremedi.
Bu gerçeği gördüğümüzde, her yıl 24 Nisan öncesindeki sıkıntılı bekleyişin de ABD başkanının hangi sözcüğü kullandığını tartışmanın veya buna tepki göstermenin de bir anlamı yoktur. Ermeni ve Kürt terörü, Türkiye Cumhuriyeti’ni meşgul etmeye, enerjisini verimsiz alanlarda tüketmesini sağlamaya yönelik planlardır. Ciddiye almaya değmez. Halk değişiyle “Erkekseniz gelin, alın!” demek yeter.
Günümüzde üzerinde durulması gereken konu ise farklıdır ve önemlidir.
DEĞERLİ MADENLER
Batı’nın değerli madenlere gereksinimi, özellikle bilişim teknolojilerindeki ilerleme nedeniyle bugün büyük ölçüde artmıştır. Bu madenler için yapmayacağı yoktur. Bunun en son kanıtı, Trump’ın, Ukrayna’nın değerli madenlerine zorbalıkla el koymasıdır.
Osmanlı’nın son döneminde, “padişahlarımız, efendilerimizin!” gösteriş ve ihtişam merakı nedeniyle devletin borç batağına saplanması sonrasında da Batı, alacaklarının tahsili için Düyunu Umumiye aracılığı ile Türkiye’nin başta tuz gelirleri olmak üzere, büyük gelir kaynaklarına el koymuştur.
Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’na sokmaya çalışan Batı’nın -İttifak ve İtilaf devletleripeşinde olduğu da Türkiye’nin krom madeni rezervleriydi.
YENİ DÜYUNU UMUMİYE
Türkiye bugün yine, 2002’den bu yana Cumhuriyetin bütün varlıklarını yabancılara satan yöneticilerinin dirayetsizliği, yanlış ekonomi politikaları ve ihtişam-gösteriş merakı nedeniyle bir kez daha borç batağına saplanmıştır. Tarih tekerrür etmekte, Türkiye’nin, başta altın olmak üzere, tüm değerli madenleri, kişisel çıkar peşindeki içerideki işbirlikçilerin desteğiyle çıkarılıp yurtdışına götürülmektedir. Bu arada Türkiye’nin zenginlikleri -ormanları, denizleri, meraları, turizm alanları hatta tarihi ve arkeolojik sit alanları- amansızca yok edilmektedir.
BATI EMPERYALİZMİNİN AMACI
Batı emperyalizmi, onu dünyada ilk kez alt eden, Sevr’i çöpe atan, sonra da onca yoksulluk içinde bile Batı’nın kapısına gitmeyen; Cumhuriyetin ilk 15 yılında, dünyada eşi görülmedik bir ekonomik kalkınmaya imza atan, bazı hadsizlerin küçümsedikleri Atatürk Türkiye’sine, her ne pahasına olursa olsun diz çöktürmek, böylece Kurtuluş Savaşı’nın intikamını almak amacını tek bir gün bile aklından çıkarmamıştır.
Batı emperyalizminin, geçmişte olduğu gibi bugün de araçları aynıdır. Kürt ayrılıkçı hareketini teşvik eder, destekler. Türkiye’yi, ekonomik tutsak haline getirmeye çalışır. Gerek duyduğu destek, ülke içindeki işbirlikçilerdir.
TÜRKIYE GÜÇLÜDÜR: SORUN, YÖNETİM ZİHNİYETİDİR
Batı’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne böylesine diş bilemesinin nedeni, Türk ulusunun, Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında gösterdiği direnç, sergilediği başa çıkılmaz güç, bunu her an tekrarlama potansiyeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ni o dönem yöneten Kemalist iradenin, kendisini kanıtlamış, emperyalizmi alt eden niteliği ve gücüdür.
Türkiye ancak 1950’lerde başlayan ve son 23 yılda en üst düzeyine varan, Atatürk Türkiye’sinin kurucu değerlerinden kopan yönetim zihniyetinden kurtulduğu takdirde Batı’nın kurduğu tuzağı ve onun, Cumhuriyeti, ulusuyla, ülkesiyle ortadan kaldırma planını boşa çıkarabilir.
Yapılması gereken, egemenliğin tek kişiye değil ulusa ait olduğu; laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti; ülke sınırlarının Misakı Milli ile belirlendiği; yurtta ve dünyada barış ilkelerine bağlı olarak başta komşular olmak üzere, NATO, AB, Rusya ve Çin ile her zaman ülke çıkarlarını titizlikle koruyan iyi ve dengeli ilişkiler politikasına dönmektir.
Türkiye’nin, bilinçli olarak içine düşürüldüğü duruma ve bunun nedenlerine bu gözle bakmadıkça ve umarın, bu yönetim zihniyetini her ne pahasına olursa olsun değiştirmekte olduğunu görmedikçe, Batı emperyalizminden kurtuluşu yoktur.