Fatiha hak eden ABD Başkanı...

01 Aralık 2015 Salı

Herbert Hoover ismini R.Tayyip Erdoğan belki de hiç duymamıştır, ama danışmanları bu satırları kendisine aktarırsa, ABD’ye ilk gidişinde Mr. Hoover’in mezarını ziyaret edecek... Ve tercüman refakatinde mutlaka kendisine bir fatiha okumak isteyecektir.

*** 

1929 Büyük Buhranı sırasında Amerikan Başkanı idi.
Ekonomik kriz ve ikinci kez seçilmek için girdiği seçimi kaybetmesi dahil, ülkedeki tüm olumsuzlukların nedeni olarak, o da hep medyayı görüyor ve gösteriyordu.
Öfkesini bir gün şaka ile karışık şöyle ortaya koyması ile ünlenmişti:
“Amerikan başkanlarına, hiç gerekçe göstermeden, yılda iki gazeteciyi öldürme hakkı tanınmalıdır!”
O da bizimki gibiydi.
Gazeteciliğe bir itirazı yoktu.
Bütün öfkesi, “basın özgürlüğüne!” idi!..
Kayıtlara geçmemişti. Ama belki de tarihin yabancı uyruklu ilk “Türk Tipi Başkan”ı idi.
Böyle bir başkan İngilizce bir fatihayı hak etmez de kim eder?

*** 

Hukuka, demokrasiye boş veren, kafasına göre takılan bir iktidarın en büyük hasmı siyasi muhalefetten çok hep gazeteciler oldu.
Mesleği mühendislik olan Mr. Hoover’in, medyayı toptan silip süpürmeyip de “yılda sadece iki gazeteci” demesi hiç rastlantı değil.
Çünkü gazeteci milleti genellikle, iktidarların başına ikişer ikişer bela oluyorlar:
Nixon’un rakip partinin genel merkezini dinletti?ini de iki gazeteci ortaya çıkarmıştı (Washinton Post; Carl Bernstein - Bob Woolward).

***

Öteden beri bizde de “müesses nizam” gazetecilerle ikişer ikişer uğraşır.
Ahmet Şık ve Nedim Şener ikilisi, Ergenekon bahanesi ile uzun süre içeride tutuldular.
Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan ikilisi onların rekorunu birlikte kırdı.
Gazeteciler Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca birlikte “terör suçlusu” ilan edildiler.

***

Belki de gazetecileri ikişer ikişer tesirsiz hale getirme gelenekselleşmiş bir despotluk klasiğidir.
12 Mart 1971 darbesinde de İlhan Selçuk’la Genel Yayın Müdürümüz Oktay Kurtböke birlikte hapse tıkılmıştı.
AKP ilk seçimleri “DP’nin, Menderes’in devamıyız!” diye kazanmıştı.
Doğru; o zaman da ikişerli içeri tıkma modası vardı:
Akis dergisinden Metin Toker ile Kurtul Altuğ hep birlikte yargılandılar. Çoğu kez birlikte hapis yattılar.
Bu bizim yetmiş yıla varan ve savaş, darbe, ara dönem demeden dursuz duraksız süren bir geleneğimizdir.
Ve Allah’ın izni..
“Asrın Lideri - Ümmetin Önderi”nin kavli sayesinde aynen devam etmektedir...

*** 

“Devlette devamlılık” bu olmalı.
Sıra şimdi de Can Dündar ile Erdem Gül’de.
Gazetecileri “ikişer ikişer etkisiz hale getirmek” belli ki pratik zorunluluk.
Bu iktidar başka pratikleri de yerine getiriyor.
Vatan ve milletin bekası için, “vatansever” bile olabiliyor...
Bunun da en kestirme yolunu gazeteciden “vatan haini” ve “casus” üreterek yerine getiriyor. Bunlar için siyaset bir tür akrobasi... İktidarda ve dengede kalmak için verdikleri sözlerin tam tersini yapıyorlar. Tıpkı ip cambazları gibi.

*** 

Can Dündar da Erdem Gül de meslekte 20 yılı çoktan geride bırakanlardan. Eskiden bu kıdemdekilere “Basın Şeref Kartı” verilirdi.
Orhan Erinç de Altan Öymen de bu kartı taşıyanlardan.
Ama artık verilmiyor!
Ya şerefi ile gazetecilik yapma olanağı kalmadığı için ya da bu kartı verecek şerefli bir makam artık bulunmadığı için!..
Basın Şeref Kartı’nı artık mahkemeler veriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları