Kürsü...

18 Ağustos 2024 Pazar

Keşke konu yüce Meclis değil de...

Yüce Külliye, makam tayyarelerinden üçünü-beşini satsaydı da...

Yerine 20-30 yangın helikopteri-uçağı satın aldırsaydı...

Evi barkı, tarlası bahçesi cayır cayır yanan yüzlerce, binlerce aile aç ve açıkta kalmasaydı...

Boş yapmanın âlemi yok! Geçelim.

***

Konu yüce Meclis’in cüce karakterleri ile cüce hesapları.

Soru ise net:

- Tarih kendini tekrarlar mı?

En kestirme yanıtı Mehmet Akif vermiş:

“Evet!”

***

Tarih, önceki gün gözümüzün önünde tekerrür etti.

19 Şubat 1968, TBMM: Türkiye İşçi Partili milletvekili. Yine bir gazeteci. TİP milletvekili Çetin Altan’a, İçişleri Bakanı Faruk Sükan laf atıyor:

Nâzım Hikmet’i milli şair, vatan şairi olarak gösterdiniz mi?”

“Evet, Nâzım Hikmet en büyük şair idi!”

Genel Kurul’da kızılca kıyamet kopuyor.

Adalet Partili vekiller koşarak üstüne yürüyor.

Sonrası Çetin Altan’dan:

“AP’liler sıraların üstünden atlayarak, kenardan fırlayarak çığlık çığlığa üstüme geliyorlar... İlk geleni ittim. İkinci geleni de. Biri arkamdan çekti o anda sıraların arasına düştüm. Tostoparlak olmuş, başımı sıraların alıtna saklamıştım. Tekmelerle vuruyorlar. Ve nasıl vuruyorlardı. Bir an üstüme bir tabancanın doğrultulduğunu gördüm. O an Yunus Koçak (TİP mv.) üstüme kapandı. Tabancanın kabzasıyla onun başına vuruyorlardı. Ortalık kan içindeydi. Nermin Neftçi (CHP Muş mv.) 'Adam öldürüyorlar!' diye çığlık attı. Bu çığlık ve kan AP’lileri biraz ayılttı. Ortalık biraz mayna bulur gibi oldu.”

(Ben Milletvekili İken, Ankara, Bilgi Y., 1971 s. 432.

***

Önceki gün Meclis’te benzer sahne yaşandığında, henüz ne saldırıya uğrayan Ahmet Şık (1970) doğmuştu ne de saldırgan Alpay Özalan (1973)...

Demek muhafazakâr partilerin de DNA’sı ve cibilliyeti var.

Yarım asırdan fazla zaman geçmiş, tellaklar dahil, eski tas eski hamam.

Hatip kürsünün yeri müstesna.

Onun hikâyesi ilginç!

***

Bugünkü TBMM’nin yapımına Atatürk döneminde karar verildi.

1937 yılında planlandı. Ancak 1961 yılında hizmete açılabildi.

Yıllarca TBMM’nin dışı aynı kaldı.

Nedense aniden 1997 yılında “iç dekorasyonu”nun aniden değiştirilmesine karar verildi.

Gerekçe mi?

Çağdaş demokratik anlayışa ve işleyişe uygun düşmüyor.

İngilizler 1801’den beri Fransızlar ise 1789’dan bu yana parlamentolarının iç düzenini “çağdaş demokrasi”ye uydurmadan ayakta tutmayı beceriyorlar.

Çok şükür, biz risk almayı göze alamadık. Demokrasiyi daha iyi becermek çabasına düştük.

Parlamentomuzun oturma düzenini ve milletvekili koltuklarını “modernize” edip turuncuya boyamakla yetinmedik, ceylan derili koltuklarla bezedik.

En büyük devrimi ise “hatip kürsü”sünde gerçekleştirdik.

Eski kürsü yüksekteydi.

Yanlardaki iki ayrı merdivenlerden çıkılabiliyordu.

Dönemin Meclis başkanı Yassıada sanıklarının eski avukatı Hüsamettin Cindoruk, idealist bir hukukçu ve siyasetçiydi. Hatip kürsüsünün işporta tezgâhı gibi ortalık yerde konuşlanmasını uygun buldu.

Ama uygun bulmayanlar çoğunluktaydı.

Başta DYP, “Bu düzen bizim yerli ve milli fıtratımıza uygun değil” diye itiraz etti.

Genel Kurul salonunda tansiyonun yükselmesi durumunda konuşmacı her an saldırıya uğrayabilecekti.

Başvurulardan sonuç alınamadı.

Proje müellifi mimar Nuh diyor peygamber demiyor, “Eserime de kürsüme de kesinlikle dokundurtmam!” diye de ihtar üstüne ihtar çekiyordu.

***

Basiretli bir arkadaşmış.

Helal olsun.

Kürsünün yeri, tam da “cumhurbaşkanlığı hükmetme sistemi”ne göre imiş.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tanrı’ya bin şükür! 15 Aralık 2024
Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları