Ne yereli genel genel...

31 Mart 2024 Pazar

Haftalardır ortalık toz duman, tozutan tozutanaydı.

Kimse yiğitçe haykıramadı:

“Ne yereli... Genel bu genel, genel!”

Geçmiş “özel” defterleri karıştırıp oruç sakatlamanın âlemi yok.

Anayasadan hukuktan söz edip komik olmanın hiç gereği yok.

İslamın “ululemre itaat!” hükmü var.

Bugün “özel”, “yerel” değil, izninizle “genel” yazacağız.

Mevzu seçim ise önce ve çok düşünmek gerek. İşin garibi düşünmenin de ilk adımı seçmek!

Siyaset ve seçim söz konusu ise bizde akıl fikir değil, duygular baskın çıkıyor. (İnanç falan demeyelim, bugün yasak!)

Parti ve oy aidiyeti erken yaşlarda tıpkı takım tutmak gibi aile ve mahalle etkisiyle gerçekleşiyor. Tuttuğun takım sana galibiyet yaşatmasa da yediği, atamadığı goller seni kederlere boğsa da beğenmeyi oy vermeyi sürdürüyorsun. Gönül vermişsen, seçmişsen, seçtiğini beğenmeye artık elin mahkûm. “El alışkanlığı” deyimimiz de bundan olmalı.

SEÇ BEĞEN AL

Seçmek beğenmekten önce geliyor. Bu “gerçeği” bizim pazarcı esnafı, literatüre ilk geçiren Fransız felsefeci ve ilahiyatçı Jean Guitton’dan (1901-1999) önce keşfetmiş zaten.

Tarihin son katolik filozofu Guitton, pazarcılarımızı zikretmiyor, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’ın (1881-1959) ağzından bu “gerçeği” yansıtıyor: “Seçtiğimi beğenirim.” (I like my choice.)

Sen önce seç, sonra beğenirsin.

Nikâhta keramet vardır!” sözümüz gibi bir durum!

Sonrası, yıllarca yandım anam!

SONUN BAŞI, BAŞIN SONU

Marksistinden tasavvufçusuna filozoflar asırlar boyunca “Her seçim, hem başlangıç hem sondur” deyip durmuş.

Seçim biri uğruna ötekilerden vazgeçmektir” diyen de çok. Balıkçı tezgâhından istavrit, levrek seçerken de belediye başkanı ve genel başkan seçerken de bu feragat gerçeğini hayat bize yaşatıyor.

Pusulaları zarfa tıkarken bugün yine yaşayacağız. Aslında 34 partili bir seçim yaşıyoruz. 33 partiden vazgeçeceğiz.

Bugün şarkı, türkü de yasak. Yasak çiğnemenin de ciklet gibi ayrı bir keyfi vardır. Google’dan bulup sandığa giderken o nihavent (yoksa rast mı) şarkıyı mırıldanabilirsiniz:

“Dönülmez seçimin ufkundayız, vakit çok geç./ Bu son seçim değildir ey ömrüm,/ Nasıl geçersen, nasıl seçersen seç./ Dört yıl sonra sandığa gitmek hayal edilse bile./ Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle./ Geniş kanatları demokrasiye açılan / Ve arkasında güneş batmayan büyük kapıdan/ Geçince başlayacak gelmek bilmeyen bolluk/ Ya umutsuzluk içinde harap ol/ Ya on mumluk ampul aydınlıklarında kaybol.”

İŞ EŞ AŞ

Sakıp Sabancı merhum, “Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez!” demiş. “Gençlerin üçte biri işsiz, ne işi ne eşi muhterem?” demek de yasaklara girer.

Biz bu sözüne “Partisini hiç seçemez” diye ekleyip geçelim.

Ama hayatımız yaptığımız veya yapamadığımız tercihlerin toplamıdır, gerçeğini de ihmal etmeyelim.

Velakin, “Seçim söz konusu ise seçmemek de bir seçimdir!” diyen densizlere de ittir diye nutuk çekelim.

Yaşamak özünde tercih yapmak, ayıklamak ve seçmektir.

Zor olan seçtiğinle veya seçmediğinle yaşamayı bilmektir. Bu gerçeği bir bölü beş asırdan fazla zamandır ispatlayıp duruyoruz. Bu anlamda dünyanın “en bilgiç” ulusu olmalıyız.

Terörle iltisak sayılmazsa Che Guevara’nın öğüdü de açık ve nettir: “Hayatta öyle seçimler yap ki kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin!”

Varoluşçu bilge Jean Paul Sartre’ın sözü, bugünkü seçime ne kadar uyar, bunu okurun takdirine bırakmak en güvenlisi: “Hayatı insan için yaşanılır kılan da işkenceye dönüştüren de kişinin kendi yaptığı seçimlerdir.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024
Erdoğannâme... 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları