Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ruhun sunumu
Gitan-jali “ruhun sunumu” demek.
Hintli şair Tagore’un ünlü ilahisini mısra mısra Türkçeye döküp kitaplaştırırken henüz 17 yaşında idi. Acaba kendi ruhunun sunumunu mu düşünmüştü?
Ecevit’in kaleminden işte o mısralar:
“bu ayrılış gününde / bana bol şans dileyin, arkadaşlarım!/ beraberimde ne götüreceğimi sormayın/ Seyahatime boş eller /
ve ümit eden bir kalple çıkıyorum.”
Ruh, çok şey.
Sunuluşu ise her şey.
Rüzgârda kıpırdayan yapraktan kanat çırpan kelebeğe, sudaki balıktan nefes alıp veren vermeyen her varlığa, herkesin her şeyin bir ruhu var.
Günü, saati, saniyesi geldiğinde ruhun ait olduğu makama veya sonsuzluğa sunulması kaçınılmaz.
Ecevit, 81 yıllık ömrünün her gününü, gönül adamı ve dava adamı olarak yaşadı, yaşamaya çalıştı.
Onu son 70 yılın siyasi liderlerinden ayıran, farklı ve seçkin kılan da bu denge idi.
(Bunu onun ikizler burcunda doğmasına bağlayanlar da var.)
Ecevit, gönlünün ve aklının sırlarını gerektiğinde kendisi açıklayacak kadar da açık yüreklidir:
“Şiir yazmak, özellikle siyasete girdiğimden beri, benim için bir iletişim aracı, bir düşünce açıklama biçimi değil, bir düşünme yöntemidir. (..) Kimi şiirle sağlayabilir iç özgürlüğünü kimi başka yollardan sağlayabilir. Ne yoldan olursa olsun iç özgürlük sağlanmadan gerçek özgür olunamaz ve toplumun da insanlığın da insanın da özgürlüğüne katkıda bulunulamaz!” (B. Ecevit, Şiirler, 1976)
ŞİİR VE SİYASET
1954 yılında CHP’nin Çankaya ilçesine üye oldu. Tam da o yıl en bilinen şiirlerinden “İnsan”ı yazmıştı:
“elbette senden güzel olacaktı / çizdiğin resim yaptığın heykel/ senden büyük olacaktı / senden yakışıklı / elbette senden doğru söyleyecekti yazdığın şiir.”
Ecevit’in düşünce ve gönül dünyasında şiir ile siyaset birbirinden hiç ayrılmadı. Ama ikisini birbirine karıştırmamaya da çok özen gösterdi.
Şöyle diyordu:
“Topluma bir bildirim mesajım olacaksa bunun için şiirden yararlanmam. Yine de yazdığım şiirlerde bir bildiri bulunabilir. Ama, çoğu kez ben de o bildiriyi şiirden öğrenirim veya çıkarmaya çalışırım.”
Siyasal yaşamındaki temizliğin, duruluğun, arılığın sırrı da belki buradadır.
Mayasında şiir olan, şiir yazan ve şiiri yaşayan bir siyasetçinin başka türlü olması da mümkün değildi.
Bu sözler de Ecevit’in:
“Şiiri özel eylemim saysam bile, bu özel eylemin toplumsal yaşamımdan ve siyasal eylemimden büsbütün kopuk olmadığını da biliyorum. Siyasete girdim diye şiir yazmayı, şiir çevirmeyi bıraksaydım siyasette ben ben olamazdım.”
SOL SİYASET
“Sol”u meşrulaştıran ve seçim meydanlarına taşıyan ilk siyasi liderdir.
Halkımız daha ziyade dinsel, geleneksel nedenlerle “sol”un terslikle, kötülükle hatta günahla bağlantılı olduğunu düşünür.
Aksilik edene “Solundan mı kalktın” diye sorulması bundandır.
İyilik ve kötülükleri yazan meleklerden “günah”ları kaydeden meleğin “sol” omuzda oturması da bundandır.
Sol elin “taharete” tahsis edilmesi de bundan!
Geniş halk kesimlerinin “sol”a yakınlaşmasına uzun yıllar bu “gerçekler” engel oldu.
Ecevit, “ortanın solu” ile bu önyargıları yumuşattı ve giderek sol sözcüğünü gündelik yaşama yerleştirdi.
Sağ siyasal cenah ise “sol”u yani onlara göre “şer ve kötü olanı” siyasete taşıdığı için Ecevit’e hep husumet besledi.
***
60 yaşında ve siyasi yasaklı idi.
Baba mirası Üsküdar Salacak’taki köşkü satıp Demokratik Sol Parti’yi kurdu (1985).
DSP’yi 14 yıl içinde ülkenin 1. partisi yaptı. 75 yaşında yeniden başbakan oldu.
Kırklı yaşlarında iken dağa taşa ismini ve sloganlarını yazdırmıştı: “Toprak işleyenin, su kullananın!”
“Ne ezilen ne ezen / Hakça insanca bir düzen!”
Ama asıl yazılması gereken yere yani seçim sandığına ve oy pusulasına yazdırması pek mümkün olmadı.
Üç kez hapis yattı.
Dört kez başbakan oldu.
Ama bir defalığına bile olsa Meclis’te kendisine yarıdan 1 fazla çoğunluk verilmedi.
Sözünü ettiği “doğa yasaları” doğada kaldı.
Ama yine de şiirlerinde bile “yasa”dan vazgeçmedi:
İşte “Yasa” şiiri:
“(...) MADDE BİR
dünyaya gelmelidir
MADDE İKİ
sevmeli sevilmeli
dünyayı, cennetin
kendisi bilmelidir
MADDE ÜÇ
yaşama sevgisinin
kökleri gönlünde
insanoğlu günün birinde
ölmelidir
dönmelidir dudaklarına
buruk bir elmanın tadı
(DÖRDÜNCÜ MADDE OKUNAMADI)
işbu yasayı
kim yürütür bilinmez
bilinmeyen ellere
karşı gelinmez.”
***
Herkes için “en insafsız ay” bir başka aydır.
Ecevit için en insafsız ay acaba hangi ay?
Siyasete veda ettiği temmuz mu?
Yoksa upuzun koma uykusuna yattığı mayıs mı?
Ya da o uzun uykusunu sonsuzluğa çevirdiği kasım ayı mı?
Yanıtı yine onun mısralarında aramak gerek:
“şimdi oyun vakti sonuna erdi./ bütün hayatımca seni şarkılarımla aradım. / beni onlar kapıdan kapıya götürdüler... / ben onlarla kendi dünyama bakıp / dokunarak kendimi anladım./ öğrendiğim bütün dersleri bana öğreten, şarkılarımdı;/ onlar bana gizli yolları gösterdiler. / onlar gözümün önüne / kalbimin ufkundaki yıldızları getirdiler.”
***
Onu öteki liderlerden farklı kılan sayısız özelliğinden biri de öz ve dolambaçsız konuşmasıydı.
Sağımız solumuz, çok konuşan ama hiçbir şey söylemeyen liderlerle, liderciklerle doludur.
Ecevit bu anlamda da tutumludur.
Açıklamalarında, demeçlerinde ve elbette konuşmalarında da israfı hiç sevmez.
Şiir kitabının önsözü sadece beş mısradır:
“ozan söze değdi mi /
sözün dili çözülür / usun ermediğini/
gözün görmediğini / şiir dili duyurur.”
Dürüstlük, güvenilirlik, vatanseverlik, cesaret, tevazu, nezaket kısacası erdem ve bunların hepsini özetleyen “doğrultu tutarlılığı”.
Son söz elbette yine Ecevit’indir:
“kim bilir / insanda son kalan gözler / görür mü dünyayı uzaktan / kim bilir küçülür mü dünya / büyür mü uzaktan / kim bilir küllenir mi dünya / özlenir mi yoksa uzaktan.”
Türkiye Cumhuriyeti var oldukça Bülent Ecevit adı hiç küllenmeyecek ve hep özlenecektir.
Daha çok da...
Reyizgillerin mevcudiyeti ve halleri sayesinde elbette.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu