Ticaret Yasası, bankaların “basiretli işadamı” gibi davranmasını emrediyor.
Diyanet İşleri Yasası’na göre de Diyanet başkanlarının “basiretli bürokrat” olmaları gerekiyor:
“Başkan, din hizmetlerinin etkin ve verimli sunulması için gerekli tedbirleri alır. Kaynakların etkin kullanımı için strateji, hedef ve performans kriterlerini belirler.” (Madde 3)
Diyanet Başkanımız fazlasıyla basiretli, ziyadesiyle de stratejik.
Elindeki en stratejik kaynak da ülkemizin 90 bin küsur camisini dolduran milyonlarca cemaat-i Müslimin..
Yasa, kitlenin “performans kriterlerine”, “uygun ve etkin kullanımını” öngörüyor.
Bu da onların aynı amaç için eşzamanlı avuç açmalarının ve “amin” demelerinin sağlanmasını gerektiriyor.
Anadolu’da kuraklık dönemlerinde, köy ve kasabalarda köklü bir gelenek olan “yağmur duası” bu kez ülke çapında “dua seferberliği”ne dönüşüyor.
Maksat belki de dilleri ve elleri alıştırmak. Yarın “Covid aşısı” duası için de gerekebilecek, “milyonlarca işsize iş” için de..
*
Dua seferberliği gündem değiştirmek için değil elbet.
Bu iş Reyiz için leblebi çekirdek.
Bir vekilin sözünü, bir üyenin ahlaksızlığını cımbızlayıp CHP’yi şeytanlaştırmak yetip de artıyor.
Bu yıl hacca gidilemedi. Şeytan taşlanamadı.
CHP’yi şeytanlaştırıp taşlaması bundan.
Siyaseti ibadet gibi yapıyor. Sevap işlediğine de inanıyor.
*
Doğrudan Reyiz’e bağlı olan Diyanet Başkanı da artık fiili bir “cumhurbaşkanı muavini”.
Katar’la enseye tokat muhabbetin, hikmetine - rahmetine destek çıkmak istemesi bundan.
Azgınlaşan koronadan bile esirgenen “tek gündemli dua” ve “tek gündemli hutbe” Katar için uygulanıyor.
“Rahmet” zaten “yağmur” demek...
Vaziyetimiz de umumen, Allah’a emanet olduğu için, duayı da yağmuru da gerektiriyor.
Geçenlerde imzalanan “T.C. - Katar Suların Yönetimi Mutabakatı”, Tank Palet Fabrikası’nın “işletilmesinden” de stratejik.
18 yıldır işletilmeye alışmış bir milletin, Tank Palet Fabrikası’nı elin Arap’ı “25 yıl” işletse mesele değil. (Aslında “mesele” diyen, “hain” olacağı için değil!)
Asıl mesele, Diyanet’in “Yağmur Duası Seferberliği” ilan edip Katar’la muhabbeti sulayıp yeşertmek istemesi..
İçecek suya muhtaç, suyu denizden damıtan çöl ülkesi Katar’la “Türkiye’nin akarsularını, yeraltı sularını ortaklaşa yönetmek” ne demek?
Strateji, bir taşla en az iki kuş demek.
Derenizin taşı ile kendi derenizin kuşunun vurulması demek.
*
“Yağmur duası seferberliği”ni meteorolojinin yağmur öngördüğü döneme denk düşürmek ise halkımıza “duanın gücünü” kendi dualarıyla, kanıtlamaya kalkmak demek.
*
Reyiz dahil cemaatin yüzde 99’u camilere şemsiyesiz gitti.
Diyanet’in hutbede öngördüğü dua metni, zaman ayarlı değildi.
Allah muhafaza, “Amin!” denir denmez ortalığı sel götürebilirdi.
Tek istisna bizim Oran’da oldu. İsminin aksine, koçlaşan zamane holdinginin “hayır hasenat ürünü” camiye “yağmur duası” için gelenlerin çoğu şemsiyeli ve tedbirliydi.
Meteorolojinin uyarısı doğruydu. Yağmur sabahtan çiselemeye başlamıştı.
Belki de Ecevit’in mahallesinde ipliğin pazara çıkarıldığı ilahi bir işaretti bu.
*
Diyanet Yasası, başkanın “stratejik” davranmasını öngörüyor. Kuran’da böyle bir işaret yok. Zaten Kuran’da böyle bir makam da yok.
Ama kendisi Kuran’da tek tek belirtilen “haram listesi”ne “sigara”yı da ekliyor.
Zira Reyiz sigaraya karşı. (“Ben”lik şeytanlıktır, benzetmesi ve söylemesi günah ve ayıp sayılmazsa bendeniz de ziyadesiyle karşıyım. TBMM’nin “Meclis” diye sigara çıkartmasını engellemek için imza kampanyasını açmış, kürsüden nutuklar atmıştım: “Hediye vereceğiz diye Meclis sigarasıyla delegeleri partilileri zehirlemeyelim. Meclis çikolatası, Meclis kurabiyesi yaptıralım.” Günde iki paketin tiryakisi rahmetli Mesut Yılmaz’ın bile imzalı desteğini almıştım. Diyanet’ten fetva aklıma gelmedi. Bu onur Reyiz’e kısmet oldu.)
Diyanet Başkanı “faiz”e de “TOKİ şerhi” koyarak “haram listesi”nden çıkardı. “Strateji odaklı” yasaya saygılı bir din adamı olduğunu gösterdi.
“İtibar stoklamak için yapılan her türlü israf haramdır” diye bir fetva vermekten zinhar uzak durması da Kuran yerine yasanın “stratejik davranma” hükmüne harfiyen uymasından belki de.
