Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fanteziye yer yok
Ülke, çevresi ve dünya kaynıyor. Dünya yeni jeopolitik gelişmelerin doğum sancısını çekiyor. Bu, iç politikayı da etkiliyor ve daha çok etkileyecek...
Seçime ilişkin tahminler en önemli gündemi oluşturuyor. Gerçek bir yol ayrımı yaşanacak. Yıllardır ilk defa ülkede iktidar seçimi kaybederse yaşanabilecek olumsuzluklar konuşuluyor. Kaygı verici bir durum. AKP sandıktan çıktığında kimse itiraz etmeden iktidarı teslim etti. Üstelik YSK’ye ilişkin hiçbir kuşku duyulmuyordu. Oysa artık güven duyulan bir organ olmaktan çıktı. İktidarın sandıktan çıkan sonuçlara göre belirlenmesi geleneğinin sürdürülmesi stratejik bir kazanç olacaktır.
Ancak seçimi kim kazanırsa kazansın önümüzdeki dönem koşullar ağırlaşacak. Ekonomi ve dış politika iki önemli sorun alanı ve ikisi de birbirine bağlı. Üstelik dünyadaki jeopolitik gelişmeler bazı tercihleri dayatıyor ki bunlar kolay yönetilebilir değil. Etnik ve mezhepsel temelli özgürlüğü öne çıkaran ve tarikatları meşru yapılar haline getiren yaklaşımlar kaygı uyandırıyor.
Bu kaygılara rağmen şaibesiz bir seçimden sonra iktidarın sandıkta değişmesi, sonrasında doğru adımlar atıldığı takdirde ülkenin istikrarına ve itibarına büyük katkı sağlayacak ve önünü açacaktır.
ÇEVREDE DURUM
Suriye’de Esad savaşı kazandı. Suudi Arabistan, BAE ile ilişkileri düzeldi. Arap Birliği’ne kabul edilmesi durumunu daha güçlendirecektir. Ancak henüz ülkesinin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini sağlayamadı. Cihatçı grupların kontrolü altındaki İdlib, Türk ordusu tarafından kontrol edilen gruplar ve alan, ABD himayesindeki PYD’nin egemen olduğu Fırat’ın kuzey ve doğusunda kalan saha tamamen denetimi dışında. Türkiye ile atılacak adımlar için Esad da seçimi bekliyor. Ülke nüfusunun yarısını kaybetmiş ve harap vaziyette...
Sudan’da iç savaş küresel aktörlerin mücadele arenasına döndüğü koşullarda yaşanıyor. Kıymetli minerallerin varlığı Batı ile Rusya arasında vekâlet savaşının varlığına işaret ediyor.
Rusya-Ukrayna savaşının kızışacağı görülüyor. Batı Ukrayna’yı hem bir bahar taarruzuna hem de NATO üyeliğine hazırlıyor. Bu, ABD’nin Karadeniz’i de içerecek şekilde Avrupa’yı savaş alanı yapması anlamı taşıyor. Büyük tehlike ve tehdit...
Azerbaycan-Ermenistan gerginliği devam ediyor ancak Paşinyan’ın mevcut durumu kabule yönelik tavırları istikrara katkı sağlayabilir. Yine de iyimser olmak için erken...
Suudi Arabistan’daki gelişmeler ilginç... Çin ile ilişkileri, petrolünü satışta ABD Doları tekeline karşı tavrı, İran ile barışma adımları dikkate değer gelişmeler.
DÜNYANIN DURUMU
Çin’in Ortadoğu, Afrika açılımları ve Ukrayna savaşına ilişkin girişimi, Rusya ile rezervli birliktelik görüntüsü, Kuşak-Yol inisiyatifi, yükselen dünya gücü olarak yeni bir dünya düzeni talebi ve buna yönelik attığı adımlar...
Buna karşın ABD’nin AB ile birlikte “Kurallara Dayalı Dünya Düzeni” adı altında karşı koyması; stratejik önceliğini Pasifik Okyanusu’na kaydırması; Japonya, Avusturalya, Güney Kore ve Tayvan eksenli olarak siyasi ve askeri konumlanması... Yeni dönemin rekabet/çatışma potansiyeli/gerginlik karakteristiğini açıklıyor.
TÜRKİYE’NİN DURUMU
Yeni jeopolitik konjonktürde ülkenin stratejik tercihine ilişkin bir yargıda bulunabilmek için belirtmemiz gereken iki olguyu dikkate almak zorundayız.
Birincisi, siyasi ve fiziki coğrafyanın önemi zamanın koşullarına göre artar veya azalır. İki kutuplu dünya düzeni döneminde Yeşil Kuşak projesi gereği Sovyetler Birliği’nin çevrelenmesi gerekiyordu ve Batı’nın gözünde Türkiye oldukça değerliydi. Varşova Paktı dağılınca bu önem oldukça azaldı. Hatta BOP ile birlikte ülke Batı’nın hedefi haline geldi. Çekilen sancıların önemli bir kısmı bu gelişmeyle bağlantılıdır.
İkincisi, büyük güçlerin çöküşlerinin zaman aldığı gerçeğidir. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme başlangıcı genel olarak 1699’da imzaladığı Karlofça Anlaşması’yla açıklanır oysa çöküşü 1920’de imzaladığı Sevr Antlaşması’yla olmuştur. Yaklaşık 200 yıl... Buradan hareketle şunu söylemek yanlış olmaz: ABD geriliyor ancak çöker mi bilinmez ama önünde küresel güç olarak henüz birkaç yüzyıl olacağının bilincinde olunmalıdır.
Bu iki olgu, karar vericiler için öyle kolay bir tercih yapma durumunda olunmadığını ortaya koymaktadır. Dünya coğrafyasının merkezinde ve önemli fay hatları üzerinde bulunan Türkiye’nin her iki tarafın rekabetinden yararlanmaya dayalı bir strateji geliştirmesi mecburiyettir.
Yükselen Çin’in varlığı ve Rusya ile bağı, önümüzdeki dönemde Batı nezdinde Türkiye’nin jeopolitik önem seviyesini çok daha yükseklere çekecektir. Türkiye, eski iki kutuplu düzende sahip olduğu önemden çok daha değerli hale gelebilir. Bunun doğru yönetilmesi, jeopolitik aklın devlet yaşamında egemen kılınmasına bağlıdır ve yetkin kadroları barındıran kurumların hayat bulmasıyla mümkündür...
Esas amaç unutulmamalıdır: Emperyal sistemin kaçınılmazlığı bağlamında güvenlik, refah ve özgürlüğün bileşkesi olan bekayı korumak ve geliştirmektir. Devlet hayatı fantezi kaldırmaz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza