Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yanlış tasarımın bedeli
Seçime ilişkin önemli bulduğum birkaç hususa değineceğim.
Öncelikle adil olmayan bir seçimdi. Öyle ki artık güvenilir bir seçim yapılabileceğine ilişkin güvenim kalmadı. Bunun bilinen sebepleri arasında, kolaylıkla verilen vatandaşlıklar, yerinde nüfus sayımı yapılmaması, parmak boyası uygulamasının kaldırılması, devletle iktidar partisinin birleşmesini saymak mümkün. Bunları çoğaltabiliriz. Küçük bir kesit aktarayım. İkinci tur öncesinde jandarma genel komutanının Şenoba’yı ziyaret görüntülerini gönderen arkadaşımın sorusuna, çok masumane bir şekilde, ilgilinin o bölgede görev yaptığını, Hazım Babat’ı ziyaretinin de normal olduğunu yazdım ama faaliyet belli ki seçimle bağlantılıydı.
Bilinmeyen sebepleri kanıt gerektirdiği için saymak yersiz olur. Zaten esas yazmak istediğim de iki liderin yaptığı yanlış tasarımdır.
Kılıçdaroğlu’nun toplumun farklı kesimlerini birleştirme ve demokratik bir platform oluşturma ve buradan parlamenter sisteme geçiş arayışını tu kaka edemeyiz. Ancak olmayacak duaya âmin dendiğini belirtmek zorundayız.
Kılıçdaroğlu ile Akşener, en başta konuşup karara bağlamaları gereken adayı, en geç tarihte belirlediler. Üstelik bu köşede eleştirdiğim gibi bunu hatalı bir şekilde yaptılar.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yanlıştı. Seçim sürecinde gösterdiği performansa saygı duymam ayrı bir boyuttur.
Madem aday olacaktı, en başta bunun kararı verilmeliydi. Ama beş yardımcıyla değil, tek yardımcı Akşener olmalıydı. Böyle bir yönetsel yapının kabul edilmesi tuhaftır.
Kurulan masanın kompozisyonu da yanlıştı. İki eski AKP’linin (Babacan-Davutoğlu) varlığı, hükümeti eleştirebilmek için seçim stratejisinin önemli bir parçası olabilecek FETÖ’nün palazlandırılması, Suriye politikası ve sığınmacılar sorunu, TSK’ye kurulan kumpas konularında kendini silahsız bıraktı. Açılım da dahil edildiğinde iktidarın aşil topuğuna basma şansı ortadan kalktı. Aksine Erdoğan bu konulardaki sorumluluğunu altılı masanın kucağına bıraktı. Geçmişte FETÖ bağlantısı olan kimi adayların milletvekili listelerinde yer bulmaları da rakibe hizmet olarak yansıdı...
Hatta öyle ki masayı terör sevici hale getirdi. Şantaj video etkisini gösterdi. Bazı PKK terör örgütü liderlerinin kimi mesajlarıyla belli merkezlerle işbirliği yaptığı zannına kapıldım. Bunlar kesinlikle bilinçliydi.
HDP oylarına talip olunması ve onları küstürmemek kaygısı, kimi abartılı söylemler bunlara eklendi. Bu konuda Mansur Yavaş’ın çıkışları yetersiz kaldı. Kimlik merkezli güvenlik kaygısı egemen oldu. İki tur arasında Kılıçdaroğlu’nun bazı tepkileri de abartılıydı.
FETÖ’nün yurtdışı beslemeleri 15 Mayıs tarihli uçak biletlerinin fotoğraflarını sosyal medyada paylaştıklarında kimse de çıkıp, “Bağımsız Türk yargısı önünde hesap vermek isteyen buyursun” hatırlatması yapmadı.
Sığınmacılar konusunda iki büyük hataya tanıklık ettik. İlki Suriye politikasına başından beri karşı çıkılsa da sığınmacılar konusunda kararlı tutum takınılmadı. İkincisi seçmen niteliği kazanan sığınmacı sayısı konusunda gerçeklerden kopuk açıklamalar yapıldı. Bu, ciddiyet sorununa işaret eder!
Erdoğan kendisine düşmanlık edenleri etrafında toplamayı becerirken Kılıçdaroğlu yakınındaki insanları yanında tutamadı. İki lider Memleket Partisi’ne, Zafer Partisi’ne, Adalet Partisi’ne, Bağımsız Türkiye Partisi’ne, Doğru Parti’ye çok daha erkenden kucak açmalıydı.
İkinci tur öncesi Zafer Partisi’yle yapılan mutabakatta yazılı olanlar zaten devleti kuran CHP’nin varlık sebebiydi. Bu konularda mutabakat yapılması tuhaf bir duruma işaret etti.
Kimse alınan yüzde 48 oyu başarı olarak göstermesin! Ortada açık bir başarısızlık var. 2014 cumhurbaşkanı seçim sonucuna göre Erdoğan yüzde 51.8, muhalefet yüzde 48.2; 2018’e göre Erdoğan yüzde 52.5, muhalefet yüzde 47.5 oy almış. 2023’te de farklı değil. Tek fark seçimin ikinci turda sonuçlanmış olmasıdır. Demek ki özel bir başarı söz konusu değil...
Öte yandan geride kalan bütün seçimlerde sandıkların önemli bir bölümüne sandık görevlisi gönderilememiş! Son seçimde de aynısı oluyorsa, ortada hem bir liderlik hem de bir karargâh sorunu var demektir.
Bu durum başarısızlığın en büyük göstergesidir ve istifayı gerekli kılar. Ordu yaşamında vazgeçilmez ilkedir: Yapılan ve yapılamayan her işten komutan sorumludur. Komutanı siz lider olarak okuyunuz lütfen.
Lider çok çalışan değil, kadroları ve sistemi çalıştırmasını bilendir. İnsanların içindeki enerjiyi çıkaran ve sinerjiye dönüştürendir! Bunu göremedik ve göreceğimize dair bir umut ışığı yoktur!
Karanlık bir geleceğe yelken açılmış oldu! Yanlış tasarımın bedelini ülke olarak ödeyeceğiz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?