Coşkun Özdemir

Memleketimden Utanç Manzaraları

18 Ocak 2010 Pazartesi

5 yaşında işkence gören, şiddete maruz kalan bir çocuğumuz, TV ekranlarında suratımıza tokat gibi çarpıyor... Bedrettin’in hikâyesi hepimiz için yürek yakıcı olduğu kadar utandırıcıdır. Bir sefalet yuvasında onlarca kişi barınıyor; görevleri dilenmektir, dilenerek para getirmek. Ama Bedrettin’in rakipleri var, onların alanına giriyor. Bu yüzden onu öldüresiye dövüyor, köprüye asıyorlar.

Şimdi hastanede yaşam savaşı veriyor. Onu unutacağımızdan ve kısır, düzeysiz politika kavgalarına kilitleneceğimizden şüpheniz var mı?

‘Sıradan olaylar’

116 günden beri Kayseri’de bir aile, kaçırılan ve hâlâ geri getirilmeyen 3 çocuğunun derin acısını yaşıyor. Duyuyor musunuz onların dramını? Tayyip Bey ve Baykal’ın sözlü düellolarının gürültüsü arasında fark ediliyor mu sesleri?

Doğduğum şehirde, canını kurtarmak için kaçan boğayı elektrik direğine bağlayıp eziyet eden, daha sonra vinçe bağlayıp ayağından sürükleyen yaratığı unuttunuz mu yoksa? Ya eve oğlunun arkadaşıyım diye girip annesini bıçaklayıp öldürerek bileziklerini çalıp giden genç çocuğu? Peki soba zehirlenmesinden birbiri ardı sıra ölüp giden masum vatandaşlarımızı?..

Düğünlerde eğlenirken çocukların ellerine de silah verip kurşun sıktırarak çok sayıda hayatı yok edenleri. Kapısının zili çalındığı için aşağı inip ihtarda bulunmak isterken mahalle arkadaşları tarafından bıçaklanıp öldürülen genç çocuğu hatırlıyor musunuz?

Cinsel tacizler, töre cinayetleri bu ülkede vukuatı adiyeden.

Bu noktaya nasıl geldik

Yurdumuzun renkli vatandaşları Romanlar, acaba neden dışlanıyor ve göç etmek zorunda kalıyorlar, niçin bir yerden bir yere sürükleniyorlar? Maçlardaki şiddet, bıçaklı sopalı kavgalar, stadyumlarda yapılan tahribat nasıl bir toplum yapısını yansıtıyor? Hele yakında tanık olduğum bir maçtaki futbol seyircilerinin gösterisi var ki, unutulmazlarım arasında yer alıyor.

Kendi takımları sahaya çıkınca coşkunca alkışlayan seyirci, rakip takım oyuncuları görününce hep bir ağızdan dikkat çeken bir uyum içinde “hepiniz o… çocuğusunuz” diye haykırıyor. Milli maçlarda alkışladığı oyunculara böyle hitap etmekte hiçbir sakınca görmüyor gençlerimiz.

Nasıl, nerede yetiştiriyoruz bu Türk gençlerini, düşünebiliyor musunuz? Kuşkusuz bu örnekleri yüzlerce çoğaltabiliriz. Ben sadece birkaçını sıraladım. Şimdi şu soruyu, elimizi vicdanımıza koyup soralım: Türkiye halkının uygarlıktan, gelişmişlikten uzak ilkel bir toplum oluşturduğunu, buralarda kaldığını inkâr edebilir miyiz? Bedrettinler ve bu dramları yaratan koşullar süregeldikçe, kalkınma, gelişme, demokrasi, insan hakları hikâyelerine filan inanabilir misiniz? Hani tarihimizle yüzleşelim deyip dururken, hadi gelin bu gelişmenin -daha doğrusu gelişememenin- bu ilkelliğin, bu şiddetin sorumlularını tam bir tarafsızlık içinde aramaya koyulalım; bu çok yerinde olmaz mı? 60 yıldan beri nasıl bir yönetim egemendir bu topluma? Darbe ve ordu söylemlerine ara verip gözlerimizi biraz da siyasal iktidarlara çevirebilir miyiz?Bir toplumu biçimlendiren onlar değil midir? Darbelerdeki paylarını da düşünmez misiniz? Birçok kez yineledim; benim kuşağım, biletini alıp maça girip paşa paşa oyun seyrediyordu, alın teri ile kazanılan paraya inanıyordu. Ne oldu bu topluma? Nasıl geldik buralara? Kimlerdir bu değişimin sorumluları? Tüm bu olaylar bizim için Cumhuriyetin 87. yılında utanç verici şeyler değil mi? Allah aşkına, tepeden tırnağa sağlıksız, ağır hasta bir toplum değil mi içinde bocaladığımız? Demokrasimiz de, ortalama 4 yıl eğitim görmüş halkımız, işsizlerimiz, yoksullarımız, açlık sınırındaki yurttaşlarımız ve elbette politikacılarımızın çoğunluğu ile birlikte, yazık ki bu utanç verici olaylarla kıyaslanabilir düzeyde bulunuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları