Coşkun Özdemir

İnançlar Vesayeti...

05 Nisan 2011 Salı

Bugün ülkemizde iktidarın desteğinde gelişen İslam inancı laiklikle uzlaşmayı kabul etmiyor. Bunun burada sayısız kanıtından ancak birkaçını verebildim. Diyanet İşleri Başkanlığı bu insanlık dışı kör inançlara karşı sesini yükseltmiyor.


Bir süre türlü çeşitli açılımlarla yatıp kalktık. Onun ardından eksen kayması geldi. Acaba kaydı mı kaymadı mı diye tartışıldı? Bir süre de Ortadoğu liderliği açılımı gündemde kaldı. Ama bence en hızlı, en tutarlı gelişen açılım ve kayma ülkede aklı, bilimi değil inançları egemen kılmayı amaçlayan dinci toplum açılımı olmuştur. Ayrıca ülkede hukuk kayması, bilinç kayması, ahlak ve ilke kayması olduğu da yadsınamaz. Bu süreç medya ve yapısal değişime uğrayan sermaye katkısıyla ilerliyor. Neredeyse dışlanan bilimin temsilcisi olmak gereken ve son zamanlarda ağır yaralar alan üniversitelerimiz de ağır ağır inançlara teslim ediliyor. TV’lerde bilimsel düşünceden nasibini almamış akademisyenler dinliyoruz. Demokrasimiz inançlara öncelik veren bir doğrultuda ilerliyor. Bir inançlar vesayeti hızla gelişmektedir. Bu yazıda çok çarpıcı örneklerle bu gelişmeyi kanıtlamayı deneyeceğim:

İnançlı üniversite öğrencileri

Birkaç ay önce İstanbul Tıp Fakültesi’nin Nöroloji Anabilim Dalı’nda 5’inci sınıflar için verilen derse, 7 öğrenci pervasızca 40 dakika gecikerek giriyorlar. Ders anlatan hocanın “Bu saatte nereden geliyorsunuz, bu kadar gecikerek derse girilir mi” sorgulamasına “Biz cuma namazından geliyoruz” diye cevap veriyorlar. Açıkçası “Biz senin dersini takmayız, öncelikli olan cuma namazıdır” demek istiyorlar. Dekanlık ve rektörlüğün bu haber kendilerine ulaştığında nasıl davrandıklarına ait bir bilgi edinemedim. Randevu alarak başvurduğum fakültemiz 1980 mezunu Sayın Rektör Yunus Söylet bana bu olayla ilgileneceğini vaat etti. Sonucu öğrenemedim. Yakın yıllarda ve tarihimizde ilk kez anabilim dalımıza elimi sıkmayı reddeden bir asistan geldiğini yazmıştım. Ak saçlı hocanın elini sıkmak günah olur inancını benimsiyordu bu kızcağız. Bu inanç yaşlı bir hocaya duyulacak saygının çok üstünde idi. Derin bir kaygı duymuştum. Bundan yıllar önce Konya’da Selçuk Üniversitesi’nde yine 5’inci sınıf tıp öğrencilerinin beyin lokalizasyonları dersinde sıra duygu ve heyecanlara gelince hocaya itiraz ettiklerini, “Hocam, bu anlattıklarınız dinimize aykırıdır, duygu ve heyecanların yeri beyin değil kalptir” diyerek dersi kestiklerini de yazmıştım. Bir yıl sonra hekim olan bu gençler şimdi nasıl halk hekimliği yapmaktadırlar merak etmez misiniz?

Bu yakınlarda, TV’lerde sıklıkla din yorumları yapan ilahiyatçıları, ünlü imamları dinliyoruz. Onlara geniş yer veriliyor. Düşünce ve yorumları saygıyla dinleniyor. Cüppeli Ahmet Hoca sık sık görünüyor ekranlarda. Onu ciddiyetle dinleyen Fatih Altaylı hocaya bir soru yöneltti: “Hocam bu dünyadan gelip geçen büyük insanlar oldu. Büyük bilim adamları Einstein gibi, Galile, Newton gibi. Büyük sanatçılar, Michelangelo, Leonardo da Vinci gibi. Bu insanlar cennete giremezler mi?” Cüppeli hoca hemen cevapladı: “Fatih Bey bu insanlar yaşarken Müslümanlık var mıydı? Evet vardı. Peki bu bilim ve sanat insanları Müslümanlığı seçtiler mi? Hayır. O halde elbette cenneti hak etmiyorlar.” Bunu dinleyince “eyvah” dedim, çok yazık, Cüppeli Hoca, bu büyük bilim insanları ve sanatçılarla tanışamayacak.

Dekolte gezen kadınlar

Şu rastlantıya bakın, yukarıda inançlı öğrencilerinden söz ettiğim üniversiteden bir ilahiyat profesörü, “Kadınlar dekolte gezerlerse tecavüz beklemelidirler ve bu takdirde suç yalnız tecavüzcü erkeğe ait olmaz, onu paylaşmış olurlar” diyor. Prof. Orhan Çeker, ifadelerinin ardında olduğunu ve çok sayıda onay mesajı aldığını bildiriyor. İnancını samimiyetle, dürüstçe dile getiren bir insan o. İslam referansı ile erkek denetimi sağlanıyor. Üniversite rektörü Sayın Süleyman Okudan bir açıklamayla bu olaydan duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi ve bu tür yaklaşımların asla Selçuk Üniversitesi’ne yakışmadığını ve bu sözleri kınadıklarını bildirdi. Ne var ki sayın ilahiyat profesörü hakkında herhangi bir kovuşturmaya gerek görülmedi. Sözleri akademik özgürlük sınırları içinde sayıldı. Demek ki o öğrencilerine özgürce zehir saçmaya devam edecektir. İlahiyatçılardan yeni bir inci daha var. “Açık gezen kadın perdesiz ev gibidir. Ya kiralıktır ya satılık.” İşte akılla donatılmayan inanç böyle bir şey. İdil Biret’in konserine, burada içki içilerek günah işleniyor diye saldıranları unutmak mümkün mü? Sivas katliamı belleklerimizden silinebilir mi? Tüm yaşamını bilime, eğitime adamış bir azize diye anılan Türkan Saylan’a yapılan saldırılar nereden kaynaklanıyor?

Emine Erdoğan’dan kadın hakları güvencesi

Türk kadınlığını temsil eden(!) Emine Erdoğan Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, yurdumuzda kadın haklarında büyük ilerlemeler(!) kaydettiğimizi bütün dünyaya ilan etti. Ne mutlu bize değil mi? Çağdışı söylemlerinde hiç de yalnızlık hissetmeyen Orhan Çeker ve benzerleri yaymaya çalıştıkları inançlarıyla görevlerine devam edeceklerdir. Bir başka tarihçi yazar da “Cumhuriyet şeriatı susturmak için kurulmuştur ve İstiklal Harbi’nden 50 kat fazla insan öldürülmüştür” diye buyuruyor.

Şimdi bir de Erzurum’da yayımlanan derginin yayınları açıklandı. Üst düzey bir bürokrata ait bir dergi. Erzurumlu kızları aşağılayan yazılar yayımladı. “Erzurumlu kızlar artist olmak için İstanbul’a gidip kadın olarak dönüyorlar” diyor. Kadın düşmanlığından önce inanç sapıklığıdır bunlar. Dünyaya, insana, kadına bakışları budur. Çok sayıda akademik unvanlı geri kafalara sahibiz bu ülkede. “Kadın eşit haklara sahip bir insan değil, bir cinsel objedir. Erkeğe bağlı ve erkeğe tabi olmalıdır! Evet irtica bir paranoyadır ve icat edilmiştir iddialarına karşın, uzun yıllardır laiklik karşıtı, din ve inanç sömürücüsü iktidarlar desteğiyle din eksenli bir açılım” ülkemizde hızla gelişmiştir. Din kaynaklı muhafazakârlık yaygınlaştırılmıştır. Türbanla birlikte birçok benzer konunun tartışmasında referans olarak dini inançlara başvurulmaktadır.

Bugün ülkemizde iktidarın desteğinde gelişen İslam inancı laiklikle uzlaşmayı kabul etmiyor. Bunun burada sayısız kanıtından ancak birkaçını verebildim. Diyanet İşleri Başkanlığı bu insanlık dışı kör inançlara karşı sesini yükseltmiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları