En ağır bedeli Türkiye öder!
Enver Aysever
Son Köşe Yazıları

En ağır bedeli Türkiye öder!

26.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

ABD’nin Suriye kini bitmiyor. Bölgeyi mezhepçi çatışmalarla yönetmek isteyen ABD, her fırsatı kullanmakta kararlı görünüyor. AKP öteden beri neo- Osmanlı hayaliyle yanıp tutuştuğu için, her daim hazır kıta müttefik halinde. Hep denir ya, “ülkelerin dostluğu olmaz, çıkarları vardır” diye. Biz de oradan ilerleyelim: “Suriye ile savaşa girecek kadar düşman olmanın kime, ne yararı var?
Tarihin en beceriksiz, kibirli kadroları elinde oyuncak olan Türkiye toplumu, günlük tartışmalardan büyük fotoğrafı ne denli görüyor, emin değilim. Siyasal, iktisadi olarak bunalan AKP hükümeti, Rusya-ABD arasına sıkıştığı için, günübirlik tavır almaya çabalıyor. Bu iki emperyalist devletin güçlü diplomasi geleneğini hesaba katmadan; “gelen ağam giden paşam” taktiğiyle işin yürümeyeceğini aklıselim birileri söylemeli.
İçeride tabular olduğu için doğrudan karşı durma cesareti uzun süre gösterilemedi. AKP’nin “Suriye” siyasetine kim karşı çıksa Esad’çı sayıldı. Teslim alınmış basın propaganda aracı olarak kullanıldı. Ne zaman Davutoğlu sahadan çekildi, AKP çevresinden cılız “Suriye” eleştirisi gelmeye başladı. Ancak görüyoruz ki başa döndük. Türkiye hem sürecin sorumlusu, yani geri çekilmesi söz konusu değil, hem de artık bir çeşit mağduru. İki ucu pis durum!
Geçen hafta Davutoğlu konuştu. Siyaseti yakından izleyen herkes, “7 Haziran Süreci” üstüne açıklama bekliyor kendisinden. Baştan başa kana bulanan ülkenin bu hale gelmesinin sorumlusu kim? Gizli kapaklı ne var bilemem, açık olan cihatçı çetelerin aramızda olduğudur. O süreçte de şımarıkça ağzına geleni söylüyor, halka korku salıyordu çeteler. Onlara bu güveni verenlerin başında Davutoğlu var. Ona göre “öfkeli gençler”, bize göre katillerdi söz konusu olan.
Davutoğlu anlatmaya Suriye hayallerinin sahibi olarak buradan başlamalı. Dahası, herkes biliyor, neden Kılıçdaroğlu ile koalisyon kurulamadı, ayrıntıları açıklamalı. O süreçte hem Davutoğlu, hem Kılıçdaroğlu hükümet kurma konusunda uzlaşmıştı. İşi kimin bozduğunu biliyoruz da, niyesini açıklamak Davutoğlu’na düşüyor. Elbette görevden alınma nedenlerini de söylemeli, o gün niye istifa etmediğini de! Ha bir de, neden şimdi yeniden sahneye çıktığını da anlatsa iyi olur.
Bana sorarsınız bu süreçte “ABD ile AKP’nin arası açılırsa bize rol düşer” diye elini ovuşturanlar var. “RTE gitsin, onunla uyguladığınız ne varsa, biz daha iyisini yaparız” diyenler bir bir çıkıyor vitrine. Bunun boyutunu sezdirmeye çalışıyorum, hayli karmaşık denklem. Örneğin, yakında muhalif basında, güvenilir isimler eliyle Davutoğlu pazarlanacak, göreceksiniz. Babacan’a sıkça yer verilecek. İlk bakışta “AKP’yi bölme” taktiği gibi görünecek bu durum, bir adım sonra “RTE’siz AKP” arayışı olarak çıkacak karşımıza. Söylem de hazır: “Artık başkanlık düzeni var, uzlaşma zorunlu, kimse tek başına iktidar olacak kadar güçlü değil.
Bu tez benimsenirse, ne tarikatlarla/cemaatlerle mücadele edebilirsiniz, ne sağlıklı dış siyaset oluşturursunuz, ne de iktisadi özgürlüğünüz olur. Türkiye komşularıyla imzaladığı (İran, Rusya) “laiklik, toprak bütünlüğü güvenceli” Suriye sözleşmesine bağlı kalmalı. Bunda ısrar etmeli. Cihatçı çetelere “muhalif gruplar” demekten vazgeçmeli. “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” denen ucubeden hemen kurtulmalı.
Meclis işlevini kazanmalı, yeni anayasa eşit yurttaşlık üzerinden yapılmalı. Giderek ülke ile bağı zayıflayan gruplar, başta Kürtler, kazanılmalı. Geleceğin beraber olacağı yönünde inanç yerel yönetimlerin güçlenmesiyle sağlanabilir ancak; bu güvence verilmeli. Birbirinden kuşku duyan, nefret eden insanlar yerine, aynı ülkenin, eşit yurttaşları olduğuna herkesi inandıracak zemin hazırlanmalı. Bunda ısrar etmek gerek. Aksi durumda bölgenin kaygan zemininde en ağır faturayı Türkiye öder.
RTE kendi siyasal serüveninden dolayı ödün vermek zorunda kalıyor ABD’ye, Rusya’ya. Kimse buna ortak olmak zorunda değil. Siyasal yaşama AKP ile katılan kişilerin, bugün olan bitende kusuru yokmuş gibi pazarlanmasına karşı durmak ilk görevdir. Gerekirse yalnız kalmak pahasına!

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet okuruna veda

Ustam Feridun Benden aradı “Altmış yıldır Cumhuriyet okuruyum, gazetenin sahibi sayılırım.

Devamını Oku
05.04.2021
İflas

İflas

Devamını Oku
25.03.2021
İstanbul Sözleşmesi erkekleri de yaşatır!

İstanbul Sözleşmesi erkekleri de yaşatır!

Devamını Oku
22.03.2021
Vicdan terazisine güvenmek

Ahmet Oktay gazeteciliği bırakıp zamanının tamamını edebiyata vermişti; söyleşirken “Günlük meseleler hep yazmaktan çaldı” dedi.

Devamını Oku
18.03.2021
12 Mart’ı doğru okumak

12 Mart’ı doğru okumak

Devamını Oku
15.03.2021
Yeni Türkiye’de makbul vatandaş kimdir?

Yeni Türkiye’de makbul vatandaş kimdir?

Devamını Oku
08.03.2021
‘Ne yapmalı’ sorusuna yanıt!

‘Ne yapmalı’ sorusuna yanıt!

Devamını Oku
04.03.2021
Grev

Grev

Devamını Oku
01.03.2021
İçindeki faşisti sustur!

İçindeki faşisti sustur!

Devamını Oku
18.02.2021
Sürü gururuna kapılmak!

Sürü gururuna kapılmak!

Devamını Oku
15.02.2021
Uzaya gitmek mi zor, anayasa yapmak mı?

Uzaya gitmek mi zor, anayasa yapmak mı?

Devamını Oku
11.02.2021
İstifa istemek demokratik haktır!

12 Eylül faşizminin güler yüzlü kahramanı Özal, ülkenin okuryazarlarını içeri tıkan darbenin ardından meydanı boş bulmuştu.

Devamını Oku
08.02.2021
İnsan olan boyun eğer mi?

İnsan olan boyun eğer mi?

Devamını Oku
04.02.2021
Kılıçdaroğlu haklı mı, haksız mı (!)

Kılıçdaroğlu haklı mı, haksız mı (!)

Devamını Oku
01.02.2021
Yeni Türkiye’nin elçisi!

Yeni Türkiye’nin elçisi!

Devamını Oku
28.01.2021
Hayat damarları kesilmiş ülke

Hayat damarları kesilmiş ülke

Devamını Oku
25.01.2021
Tek kale demokrasi oyunu

Tek kale demokrasi oyunu

Devamını Oku
21.01.2021
Kar, pisliğin üstünü örter mi?

Kar, pisliğin üstünü örter mi?

Devamını Oku
18.01.2021
Her yönüyle düşkünler toplumu!

Her yönüyle düşkünler toplumu!

Devamını Oku
14.01.2021
Kurtarıcılardan kurtulmak lazım!

Kurtarıcılardan kurtulmak lazım!

Devamını Oku
11.01.2021
Boğaziçi rektörsüz de olur!

Boğaziçi rektörsüz de olur!

Devamını Oku
07.01.2021
Neye şaşırdınız ki?

Neye şaşırdınız ki?

Devamını Oku
04.01.2021
Tuz koktuktan sonra!

Tuz koktuktan sonra!

Devamını Oku
31.12.2020
Yobazın duası kabul olur mu?

Yobazın duası kabul olur mu?

Devamını Oku
28.12.2020
Değişim hamaseti!

Değişim hamaseti!

Devamını Oku
24.12.2020
Kullar ve yurttaşlar!

Kullar ve yurttaşlar!

Devamını Oku
21.12.2020
Sınıf bilinci yoksa kuru ekmek bile yok!

Sınıf bilinci yoksa kuru ekmek bile yok!

Devamını Oku
17.12.2020
Modern gericilik!

Modern gericilik!

Devamını Oku
14.12.2020
Paranın dini imanı

Paranın dini imanı

Devamını Oku
03.12.2020
Katar’a devredilen ülke!

Katar’a devredilen ülke!

Devamını Oku
30.11.2020
Cin, cemaat, cehalet!

Cin, cemaat, cehalet!

Devamını Oku
26.11.2020
Ve Arınç yeniden sahnede!

Ve Arınç yeniden sahnede!

Devamını Oku
23.11.2020
Ağzının tadı ne zaman kaçacak kardeşim?

Ağzının tadı ne zaman kaçacak kardeşim?

Devamını Oku
19.11.2020
Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu?

Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu?

Devamını Oku
16.11.2020
Bir kira, bir yuva

Bir kira, bir yuva

Devamını Oku
12.11.2020
Bir ‘ABD’ Doları kaç ‘Türk’ Lirası!

Bir ‘ABD’ Doları kaç ‘Türk’ Lirası!

Devamını Oku
09.11.2020
Kapitalizmin tanrısı!

Kapitalizmin tanrısı!

Devamını Oku
05.11.2020
Enkaz!

İzmir deprem haberi önüme düşünce, pek çok kişi gibi hemen kendi deneyimlerimi anımsadım. İstanbul’da iki kez sallanmıştık, günlerce parkta yatıp, dehşet içinde haberleri gözlemiştik; ilk saatlerin ne denli zor olduğu gün gibi aklımda hâlâ!

Devamını Oku
02.11.2020
Devrimci Cumhuriyet için!

Devrimci Cumhuriyet için!

Devamını Oku
29.10.2020
Popstar dinciler ve Cumhuriyet

Popstar dinciler ve Cumhuriyet

Devamını Oku
26.10.2020