Erdal Sağlam

Delineceği belli içki yasağı mı oy getirecek?

29 Nisan 2021 Perşembe

Tam kapanma önlemleri içine alınan alkol satış yasağının, tümüyle ideolojik, daha doğrusu popülist bir karar olduğu açık. İktidar belli ki “alkolden alınan vergilerle maaşını almasına rağmen, bu kararı nedeniyle kendisine oy verecek vatandaşlar” arıyor. 

Bu kararı alan iktidarın, koyduğu yasak nedeniyle alkol tüketiminin azalmayıp aksine artacağını, çünkü içmek isteyen vatandaşın hem stok yapıp hem de gerekirse içki almanın yolunu bulacağını bilmemesine imkân yok. Aynen içkideki vergileri yüksek tutarak insanları öldüren kaçak içkilere neden olduğunu bildiği gibi.

Avusturyalı bir arkadaşım, bozuk Türkçesiyle önceki gün içki yasağını duyunca, “Niye yapıyorlar” diye merakla sordu. Daha ben yanıt vermeden, bir arkadaşını aradığını, içki içtiğini bildiği için “Artık stok yaparsın” dediğinde, arkadaşının “Sen merak etme, burası Türkiye; ne zaman istersem içki alacağım dükkânları ayarladım bile” dediğini aktardı. Tabii ki gülerek...

Akşam belli bir saatten sonra büfelerden içki satışının değişik yöntemlerle yapıldığını herkes biliyor. Yasadışı mı bilmiyorum ama çıkardıkları İçişleri Bakanlığı yönetmeliklerine aykırı biçimde, gece saatlerinde içki satışı devam ediyor. Yönetmeliği uygulamakla görevli memurların bile gece saatlerinde içki aldığına bizzat şahit oldum.

Kısacası; delineceğini bile bile yasak koymanın, “Ey dindar vatandaşım, bakın ramazanda içki satışını da yasakladım” demekten başka ne amacı olabilir ki? İktidarın, halkın sağlığını düşündüğü için bu kararı aldığını, herhalde hitap ettiği vatandaşlar bile söyleyemeyecektir. Peki, o dindar vatandaş, içki içmek isteyenin ne yapıp edip onu içeceğini, bir yolunu bulacağını bilmiyor mu?

İktidardan nemalanmaya devam eden vatandaşlar içinde, yasağın bir işe yaramadığını bile bile iktidarın kararını alkışlayacak olanlar çıkacaktır. Ancak bu karara alkış tutanların çok fazla olacağını sanmıyorum. İktidar şunu unutuyor: Eskiden işler iyi giderken, yüksek büyüme oranları sağlanıp bu büyüme biraz halka dağıtılıyorken bu ideolojik kararları halka kabul ettirmek ve bu söylemle oy devşirmek daha kolay oluyordu. Ama artık o kadar kolay değil. Çünkü hem ekonomiyi yönetemediğiniz için artık eski büyüme oranlarını sağlamanız mümkün değil hem de “seçkin” sınıfa girdiğiniz için geniş kesimleri düşünmüyor, daralan pastayı ancak çok küçük bir ayrıcalıklı kesime vermeyi tercih ediyorsunuz.

Bu kararın da aynen Ayasofya ve İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi, sadece tarikatlara dönük bir popülist karar olduğunu düşünüyorum. Radikal olmayan dindar kesimi kaybeden iktidarın bu tür kararlarla o kesimi geri alması mümkün değil. Çünkü artık sadece tarikatlara ve 5-10 büyük iş insanına giden pastadan geriye bu geniş kesime pay kalmıyor. Çeşitli anket sonuçlarına göre en fazla yüzde 15-20’lik oy potansiyeline inene kadar, mütedeyyin hatta dindar kesimdeki iktidar desteğinin eriyeceği açıkça görülüyor.

Küçülen pastadan pay alamayanlar

Farkında mısınız, 128 milyar dolarlık rezervin eritilmesi kampanyasında savunmaya giren iktidar bürokratları, sürekli olarak “Bu satışlar piyasa ekonomisi kuralları içinde olmuştur” sözünü tekrarlayıp durdular. Çünkü Türkiye’nin piyasa ekonomisinden ayrılmasına ilişkin kaygıların, ekonomide istikrar ve büyüme amaçlarına tümüyle karşı olduğunu biliyorlar.

Halbuki, yaldızlı davetiye ile çağırdıkları yabancı fonları piyasa dışı hareketlerle zor duruma soktukları için kuru durdurma amaçlarını gerçekleştirirken daha fazla döviz satmak zorunda kaldılar. O dönem “Yabancı yatırımcı bunu unutmaz, acısını çıkarır” derken umursamıyorlardı, hâlâ acısını çekiyorlar.

Pastanın küçüldüğünü, küçülen pastadan sadece imtiyazlılara pay dağıtıldığını artık görmeye başlayan geniş halk kesimleri için alkol yasağının eskisi kadar önemli olması beklenmemeli. Ayrıca geniş halk kesimlerinin, böyle dar zamanlarda, yapılan yönetim hataları nedeniyle kendi gelirinin azaldığının daha fazla farkına vardığını düşünüyorum. En azından dolar kurlarındaki artış, vatandaş için ekonominin iyi ya da kötü gittiğinin bir işareti. Bence artık daha fazla insan, piyasa ekonomisiyle ekonomik başarının, kurların ilgisini daha fazla görüyor. Ya da umarım öyledir diyeyim...

Geçen gün yayımlanan rapora göre, IMF’nin salgınla mücadelede ülkelerin harcamalarına ilişkin araştırmasına göre Türkiye, gayri safi yurtiçi hasılaya oranla en az harcama yapan ülkelerden biri oldu. Euronews’un internet sitesinde yer alan habere göre, Çin Halk Cumhuriyeti Makao Özel İdari Bölgesi, yüzde 27.4 ile liste başı olurken, bunu yüzde 25.5 ile ABD takip etti. Yüzde 2.5’in altında kalan ülkeler çoğunlukla gelişmemiş fakir ülkeler. Türkiye bu sıralamada en alt grupta yer alıyor. Vatandaş bence bu rakamı bilmese bile artan yoksulluğuna rağmen, iktidardan yeterince destek alamadığını yaşayarak biliyor.

İçki satan 200 bin civarındaki esnaf, aynı zamanda hukuk dışı olarak iddia ettikleri bu karara, haklı olarak isyan ediyor. Bu yasak hem yaşam tarzına müdahale hem esnafa zulüm hem de uygulanmayacağı bilinen, alkol tüketimini artıracak bir karar. Bu kadar çok sakıncasına rağmen iktidarın bu yasağı koyması anlamsız, istediği amaca ulaşacağı da şüpheli.

Bence kötü yönetimin giderek ivme kazandığının bir kanıtı daha...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları