Evin İlyasoğlu
Evin İlyasoğlu evini@boun.edu.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

90 yaşındaki genç kız: Ayla

21 Ağustos 2024 Çarşamba

Ayla imza atacak: A harfini yazıyor sonra oldukça uzak bir noktaya “yla” koyuyor. “Ayla, birleştirsene şu harfleri” diyorum. Öyle kızıyor ki! “Ben doğru dürüst eğitim mi aldım! Üç yaşımdan beri hep keman çalıştım. Ilkokul hocaları eve gelip gitti. Başka yaşıtlarımı da tanımadım.”

Ayla, aslan burcu. Bunun özelliği de kararlı ve yırtıcı olması. Annesinin onu yıllar boyu yönlendirmesiyle hep yaptığı işe daha çok sarılmış.

Ayla’nın annesi başlı başına bir roman. Küçüklüğünden beri bütün hocalarını seçip tanıyan, onunla birlikte dünya üstündeki bütün konserlerine giden; ne giyeceğini, saçını nasıl tarayacağını, ne çalacağını kararlaştıran, hocalarıyla görüşen, kendini kızına adamış bir hanım. “Ben 20 yaşıma kadar yanımda çanta taşımadım. Annem nasıl olsa hep yanımdaydı, onda her istediğim şey bulunurdu.” Babası ise ünlü ürolog Prof. Dr. Behçet Sabit Erduran. Balkan Savaşı’na katılmış. Samsun’u tifodan kurtarmış. Sonra Struma gemisinden gebe bir kadını kurtarıp İstanbul’da doğum yaptırtmış. Gemi de bir gün sonra Karadeniz’de bombalanmış.

Ayla’nın dinlediği ilk konser 3.5 yaşındayken:

“Saray Sineması’nda Jacques Thibaud çalıyordu. Kemanından çıkan sesler havada uçuşup kulağıma ulaşınca beni büyülemişti. Vuruldum ona. Deli gibiydim. İlk kez âşık oluyordum. Sahne arkasına kutlamaya gittik, Thibaud beni kucağına aldı ve öptü. Dört yaşıma geldiğimde onunla evlenmekte kararlıydım. Sonra ona mektuplar yazdım, babama verdim postalasın diye, yolladı mı bilmem! Yedi yaşımdayken birçok kemancı arasından Thibaud’nun kemanının sesini ayırt edebiliyordum. On yaşıma kadar sürmüştü ona tutkum. Ama o arada bir İngiliz subayına da aşık oldum!”

SIRÇA KÖŞKTE YAŞAM

Ve Ayla bir sırça köşkte, arkadaşsızca kendi kendine büyür. Dadısıyla parka gider ama orada gördüğü çocuklardan uzak durmalıdır, zaten hiçbir zaman onlar eve çağırılmaz.

Karl Berger’den ilk keman derslerini almaya başladığında annesiyle tramvaya binip Tünel’e giderler. Narmanlı Han’daki Berger’in evine. Yolda şık kadınları izler Ayla. Şapkalar, eldivenler, valetler, puanlı elbiseler. Pera Palas’ta oturup pasta yemek de bir ayrıcalıktır. “Annem başına kocaman bir şapka takıyordu. Tramvayda herkes onun şapkasına bakıp çok eğleniyordu. Berger’in bana ‘matmazel’ diye hitap etmesi çok sinirime dokunuyordu. Ben küçücük bir çocuktum, ne matmazeli!”

Annesi Ayla’nın kemancılığı ile çok ilgilidir. Adeta onun ruhu olup onunla birlikte kemana ses vermektedir. Ayla nota filan bilmeden bütün müziği kulağından öğrenmektedir. Mozart’ın 3. Keman Konçertosu’nu ezbere çaldığı zaman altı yaşındadır. Deşifraj filan öğrenmemiştir. Eline küçücük bir keman verirler, parmağını oraya koyacaksın, şimdi buraya diye işe başlarlar. “Sağ elimle sol elimi bile ayırt edemiyordum. İki parmak birbirine yapıştığında, bunlar öpüşüyor diye bellemiştim. Sağ elimde bir ben vardı. O bana yol gösterirdi. Demek ki kemanı tuttuğum sol elimdi!”

Ayla sonra dünyaca ünlü, çağa damgasını vurmuş, büyük kemancıların öğrencisi olur. Paris Konservatuvarı’ndan sonra ABD’de Galamian, Francescatti, Moskova Konservatuvarı’nda David Oistrakh gibi 20. yüzyıl müzik dünyasına imzasını atmış büyük kemancılarla çalışma olanağı buldu. Her hocadan bir anı, her birinden bir öğreti barındırdı.

STRADİVARİUS

Stradivarius kemanı Ayla’nın yaşamında en büyük arkadaşı, en önemli tanığı olmuştu. Nice büyük aşkların, büyük hüsranların tanığıydı. Yaşadığı her bir acıklı olaydan sonra yine kemanıyla baş başa kalıyor, onunla dertleşiyordu. Bu arada bir Stradivarius’un sahibi olmuştu. Annesinin New York’ta yaşayan bir dayısından kalan miras ile “The Roederer” adlı 1710 yapımı bu muazzam kemanı satın alabilmişlerdi. 1994’te bu kemanı satıp Guarnerius 1720 yapımı bir çalgıya sahip oldu.

AYLA’YI DİNLER MİSİNİZ?

Ayla Erduran, ikili konçertolarda Menuhin, Scherchen, Navarra, Igor Oistrakh, Valery Oistrakh, Pikaizen, Fallot, Guy, Collins ve Weinberg gibi sanatçılarla birlikte solist olarak ve ikili olarak konserler verdi. Londra Senfoni, Suisse Romande, Berlin RIAS, Çek Filarmoni gibi orkestralarla; Ernest Ansermet, Karel Ancerl, Paul Kletzki, Gennadi Rozhdetsvenski, Jean Fournet, Michel Plasson ve Armin Jordan gibi önemli şeflerle çaldı.

Ayla’nın Kanada, İsviçre, İngiltere, Almanya, Brezilya, Bulgaristan, Rusya, Polonya, Irak, Hollanda ve ABD’deki birçok eyaletin radyolarında kayıtları bulunmakta. Carlos Paita yönetimindeki Londra Filarmoni Orkestrası’yla çaldığı fırtınalı konseri de hiç unutmamış Ayla.

Şimdi Ayazpaşadaki evinde her gün en az iki saat keman çalışıyor. Kendisine vaat edilmiş bir konser programı olmasa da sırt ağrısına karşın onun için yaşamın vazgeçilmez bir parçası keman.  

Benim “Ayla’yı Dinler misiniz?” başlıklı kitabım 2002’de ilk baskısını yapmıştı. Kitabı yazarken o, kahramanım olarak ben de yazar olarak karşılıklı çok duygusal anlar yaşadık. Kimi zaman çok güldük, kimi zaman çok duygulandık.

Yarın 90 yaşına basacak olan bu büyük sanatçımıza bundan sonra sağlıklı ve keman tutkusunu hiç yitirmeyeceği bir yaşam diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları