Dansöz, bel kıvırır, saç savurur, göz süzer, göbek titretir, gerdan kırar; işini yapar. Mesleğini ne denli beceriklilik ve ustalıkla yaparsa o denli beğenilir, alkış alır.

İzleyen açısından bakarsanız, görürsünüz ki dansözlüğün arkasında işine saygı yatar. Hemen sezersiniz ki dansözlük, ustalık ister, deneyim ister, beceri, çok çalışma, kendine saygı ister.

Başta siyaset olmak üzere yaşamın her alanında kimilerini betimlemek için onları dansöze benzetirler ve de çok büyük haksızlık yaparlar.

Oysa varsıl Türkçemizde, dansöz diye nitelendirilenlerin kişilik özelliklerini tanımlamak için o denli sözcük vardır ki.

Sözgelimi, bir öyle bir böyle davranana dönek derler, tutarsız derler, gel git akıllı, dengesiz derler.

Sözünde durmayıp kıvırana ikiyüzlü, namert derler.

Bilinen doğruları ve gerçeklikleri eğip bükenlere yalancı, uydurmacı derler.

Bağımsız düşünemeyip başkaları tarafından oynatılanlara, aklını kiraya vermiş derler.

Sömürgeci emperyalizmin yeni masalı küreselleşme, bozuk düzenini bizim ülkemize de resmi ideoloji olarak dayattığından bu yana, ülke yönetiminden tutun günlük yaşamımızda her an rastlayabileceğimiz bireylere değin bu tür kişilik belirtileri giderek artıyor.

Demek ki bozuk düzenin ördüğü toplum yapısının bir sonucu ile karşı karşıyayız. Bir tür yaşam biçimi bu.

Yaratılmış çürük ortama ve kişilik yapılarına alışamamış olanlar, böylesi bir yaşam biçimini içlerine sindiremiyorlar haklı olarak.

Birçok sıkıntının kaynağı, giderek alışılmaya başlanan bu yaşam biçimi ve algısından kaynaklanıyor. 

Bilinç, tutarlılık ve akıl mutlaka bu gidişe dur demek zorundadır.

ADI SALONA KAZINDI

Dua ile açılan yeni Yargıtay binasının konferans salonunda sık sık toplantılar ve çalıştaylar düzenleniyor.

O konferans salonuna İsmail Rüştü Cirit adı verildi.

2003’te Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi başkanıyken, akbil yolsuzluğu davasında 14 yıl hapsi istenen Recep Tayyip Erdoğan’a beraat verdikten sonra Yargıtay Başkanlığı’na değin tırmanan yargıcın adı böylece sonsuzluğa kazınmış oldu!

Saray yargısının simgesi olarak...

NEYİ GEREKTİRİYORSA...

Saray’daki AKP’li, ortalık yangın yerine dönmüşken, yine ilim yaydı. Dedi ki:

“Benden faizleri düşürmeyi beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu.” 

Nas, “Allah ve peygamber sözü” anlamına geldiğinden konuyu emekli müftü ve eski CHP milletvekillerinden Gani Aşık’a sorduk. Kuran’ın haram kıldığı şeyin tefecilik olduğunu, bugün sanayi, ticaret alanında banka işlemlerinin yaşamın kaçınılmazları sayıldığını belirtip soruya soruyla yanıt verdi: 

“O zaman çalmanın, çırpmanın, halkı aldatmanın, soymanın nassa uygun tarafı nedir?”

Bir gecede örtük faiz kararlarıyla malı götürenler var ülkede...

ZIRVA

Zırva tevil götürmezmiş.

Saçma sapan söz, iş, uygulama hiç anlamlandırılabilir mi?

Bizde anlamlandırmakla kalınmıyor, ona inanılıyor üstelik.

“Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin?” derler ya tam da o noktadayız...

Zırva ile zır cahillik arasında kapkaranlık bir kuyuya itildik. Düşüyoruz...