Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir kanlı Mayıs...

01 Mayıs 2022 Pazar

Kapitalist dünyanın işçileri ve emekçileri ezmekle başlayan tarihinde, 1 Mayıs’lar sık sık kana bulanmıştır. 

1886’da Chicago’da dört sendikacının katliyle başlayan meşum dizin, Fransa’dan Meksika’ya uluslararası işçi haklarının şiddet tarihçesidir. Örneğin Arjantin, 1909 ve 1985’te iki büyük katliamın sahnesidir. 

Türkiye de bu gerçeğin dışında kalmamıştır. 

Osmanlı topraklarında 1 Mayıs İşçi Bayramı, ilk kez 1911 yılında, işçilerin en yoğun örgütlendiği Selanik’te tütün, pamuk ve liman işçileri tarafından barışçıl bir gösteri olarak kutlandı. İstanbul’daki ilk 1 Mayıs kutlaması 1912 yılında yapıldı. Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye, 1 Mayıs gününü 1923’ten öteye yasal anlamda işçi bayramı ilan etti. Ama ertesi yıl, kitlesel kutlamaları yasakladı. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasası’yla da kutlanması uzun süre yasaklı bir bayram olarak atıllaştırıldı. 

SOL KORKUSUNA TATİL 

Atıl matıl, Atatürk’ün sağlığında bile hükümetleri korkutuyordu, işçiler. 

1935’te işçi bayramı olmaktan çıkarılarak “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak tatillendirildi.

Aradan 41 yıl geçti.

İlk kitlesel 1 Mayıs kutlaması, 1976’da Taksim’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) örgütlemesiyle nihayet çağdaş dünyadaki işçi bayramlarına benzedi. 

Ama benzerlik, uzun ömürlü olamadı.

1 Mayıs 1977 sabahının erken saatlerinde Taksim Meydanı’na gelmeye başlayanların sayısı, yüz binleri bulmuştu. Gün boyu süren etkinliklerin sonunda DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşmaya başladığında, saatler 19.00’u gösteriyordu. 

MAAŞLI CANİLER, MEMUR KATİLLER 

Bir silah patladı. Ardından, The Marmara otelinin beşinci ve altıncı katlarından, Sular İdaresi binasının çatısından, Pamuk Eczanesi’nin de ikinci katından meydandaki kalabalığın üzerine seri ateş açıldı. 

Bir katliam organizasyonu yapılmıştı: Binalardan açılan ateşle eşzamanlı olarak Tarlabaşı ve Elmadağ yönünden gelen polis panzerleri meydandan kaçışanların önünü kesip ses bombaları atarak kitleyi Kazancı Yokuşu’na doğru sürüyor; yokuşun altında bekleyen bej renkli Renault’daki sivil polisler de yokuşa sürülenleri makineli tüfek ateşiyle karşılıyordu.

Böylece yokuşa koşan kitlenin durması ve arkadan gelenler tarafından ezilmeleri sağlandı. 

Her şey planlanmıştı. 

Renault’daki sivil polislerden Necati Tınaz, korkunç tuzağı daha sonra “Üstümüze geldiler, havaya ateş açtık!” diye açıklayacaktı.

MÜEBBEDEN SERBEST 

Olaylarda 36 kişi can verdi, 126 kişi yaralandı. Aralarından sadece 5’i silahla vurulmuş, biri panzerle ezilmiş, geri kalanlar Kazancı Yokuşu’nun başında birbirlerini ezmişlerdi...

1977’deki İşçi Bayramı, Kanlı 1 Mayıs diye anıldı.

Olaylarla ilgili 470 kişi gözaltına alındı. Hiçbirinin ilgisi kanıtlanamadı. 1 Mayıs tertip komitesinden, sendikalardan ve sol gruplardan 98 kişi hakkında da dava açıldı. 14 yıl süren yargı sürecinden kimseye ceza çıkmadı. Devlet memuru kimsenin yargılanmadığı dava, zamanaşımına uğratılıp rafa kaldırıldı. 

DİSK’in kurucu ve Maden İş Sendikası Başkanı Kemal Türkler de zaten 1980’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. 

HESABI SORULMAYAN SUÇ DURDURULAMAZ!

Dünyada 1 Mayıs’lar için verilen canlar ve dökülen kanlar karşılığında işçiler daha fazla hak, daha geniş güvenceler kazanırken; Türkiye’nin farkı resmi görevli, maaşlı provokatörler tarafından kana bulanan 1 Mayıs’ların işçi haklarını budamak, sendikacılığı yok etmek için kullanılmış olmasıdır. 

21. yüzyıl Türkiye’sinde yüz binlerce çocuk işçi, zaten bu sayede ve hâlâ 19. yüzyıl Avrupa’sının koşullarında çalıştırılabiliyor. Milyonlarca işçi ve emekçi, bu sayede sigortasız sömürülebiliyor. Taşeron işçilerin, birbiri ardından iş kazasında can veren binlerce emekçinin çalıştırıldığı insanlık dışı koşullar, bu sayede 19. yüzyılda canı pahasına greve giden işçilerden farklı değil. 

Bu yazıda özetlediğim tarihçenin de gösterdiği gibi, aslında Türkiye’de sorumlu ve suçlulardan, onları koruyan muktedirlerden hesap sorulmadığı için hiçbir yamuk düzelmiyor, yolsuzluk ve ihanet önlenemiyor.

Helalleşme” peşindeki muhalefete duyurulur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdolabı sendromu 7 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları