Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim. 36 yıldır öğretmenlik yapıyorum.
34 yıldır evliyim. Maddi güçlükler sebebiyle sadece 1 çocuk dünyaya getirebildim. Yıllarca kiracı olarak 12 farklı konutta ikamet ettim. Şu anda yaşadığım mütevazı evin banka kredi borçları geçen yıl bitti.
10 ay evvel tek evladımı 32 yaşındayken güç bela evlendirebildim. Şu anda 4 ayrı kredi borcumu ödemeye devam ediyorum.
2025 yılı itibarıyla tereyağı, zeytinyağı, kırmızı et, gerçek bal, düzgün zeytin, beyaz peynir, kaşar peyniri, sucuk, üzüm, fındık, kiraz, şeftali, elma, erik, badem gibi ürünleri alamaz olduk. 7 yaşındaki yerli aracıma ilk kez bu yıl kasko yaptıramadım. Periyodik bakımı için servise gidemedim.
Dış mekânlarda 1 çay bile içemez olduk...
EMEKLİYİM, MESAİDEYİM
Soğan, patates, havuç, marul, karpuz, ekmek, salatalık, maydanoz, semizotu, makarna, bulgur, pirinç gibi nispeten ucuz gıdalarla ayakta durmaya çalışıyoruz.
2021 yılında MEB’den emekli olup ayrıldım. 32 yılın çalışmasına karşılık 36 bin lira emekli maaşı alıyorum. Bu az geldiği için yılın 9 ayı Ankara’daki özel bir lisede haftanın 4 günü mesai yapıyorum. Yol, ikamet, yemek parası düşülünce bu işten elimde çok cüzi bir para kalıyor. İlkokulu zor bitirmiş kamu işçileri emekli olunca 65-70 bin TL emekli maaşı alırken memurlara sefalet ücreti ödenmekte.
AFRİKALI TÜRKİYE
Son 30 yılda amatör bir ruhla yazıp yayınevlerine verdiğim 100 farklı kitabın cüzi telif gelirleri de olmasa perişan olacağım.
Web üzerinden ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerdeki ürün fiyatlarına ara sıra bakıyorum. Oralarda et, süt, yumurta, meyve, sebze daha ucuza sunuluyor.
Lüks, şatafat, israf, erken emeklilik, ölü yatırımlar, beton merakı, 2 yılda vekil emekliliği halkı iyice sefil hale soktu. Düzelme yönünde bir umut da görünmüyor. Afrika ülkeleri düzeyine doğru bir ilerleme görmekteyim. Türk olmaktan Türkiyeli olmaya doğru itilmemiz de cabası...*
* Ali Özdemir
BİR CAN KALDI ALACAK
Emekli öğretmen ve eğitim kitapları yazarı Ali Özdemir, yukarıda okuduğunuz iletiyi salt bana değil, bildiği tüm kamuoyu yönderlerine göndermiş. Sadeliğini ve sahiciliğini etkileyici bulup yayımlamaya karar verdiğimde, kendisini iletiye eklediği GSM numarasından aradım. Zaman kötü, ne olur ne olmaz, yazıya adını koymak için izin istedim. 90’lı yıllardan beri yazılarımı hiç kaçırmayan sıkı bir okur çıktı karşıma. “Adımı koyun Mine Hanım” dedi. “Ne yapacaklar? Alacakları bir canım kaldı.”
MUTSUZ VE UMUTSUZ ÜLKE
Türkiye’de böyle bir iletiyle derdini anlatamayan, sessizce acı çeken, yokluk içinde kıvranan ve sefalete düşen milyonlar var.
İster varsıl olsun, ister yoksul “üreten” kimsenin yüzü gülmüyor. Suratlar asık, gözler endişeli, gergin ve umutsuz.
Çünkü geçmişimizi tahrif edenler, gelecek de bırakmadılar. Ülkenin bir gün belini doğrultabileceğine, bolluk, ucuzluk, huzur, özgürlük gelebileceğine, devlete güvenin yeniden tesis edilebileceğine ilişkin umutları da öldürdüler.
AÇLIĞA MAHKÛMİYET
Emekli öğretmen, 36 bin TL emekli maaşının yetmediğini söylüyor. Ya 16 bin TL emekli maaşı alanlar ne yapsın?
Açlığa mahkûmiyetten başka bir şey değildir, bu insafsızlık.
İnsafsızlık diyorum çünkü Türkiye’de üreten ve ürettiği emeklilikle geçinemeyen her yüz kişiden 71’i kıt kanaat geçinmeye çalışır ya da açlıkla boğuşurken sanki babalarından kalan mirasmış gibi ülkenin kaynaklarını ve üretenlerin vergilerini tüketen yüzde 29, sömürmeye, semirmeye doymuyor. Onların neşesine diyecek yok.
İTİBAR KALDI MI Kİ TASARRUFU OLMASIN?
Ekonomi giderek kötüye gidiyor, biliyoruz. Ekonomi kötüleyince tasarrufa gidilir, bunu da anlıyoruz.
Ama Türkiye’yi yönetenler, salt düşük gelirlinin, emeklinin gırtlağından tasarruf ediyor. Din bezirgânlığına en büyük bütçeyi, bezirgânlara devlet desteği, vergi bile ödemeyen yandaş şirketlere ballı ihaleler; işe yaramaz sürü sepet yancısına da üçer beşer maaş veriyor.
Ortalık yangın yeri, kalmayan itibardan bile tasarruf edilmiyor!
Gösteriş düşkünü, gülünç ve görgüsüz bir azınlık; giderek yoksullaşan çoğunluğa açıkça nispet yapıyor.
Nereye kadar?