Bırakın 10 Kasım’dan bir gün önce Diyanet İşleri Başkanı, aklı ve fikri “10 Kasım’larda saat 9’u 5 geçe kenefe gidin” sözüyle çoktan tescillemiş bir dilin, küstahlıktan ve saldırganlıktan beslenen sözcüsünü ziyarete gitsin.
Üzerinde resmi kıyafet, elinde kolunda hediyeler olsun.
Bu ziyaret tepki çekince de bağlı olduğu kurum bir açıklama yapsın.
“Söz konusu ziyaret 9 Kasım 2018 tarihinde saat 14.30 sularında ve tamamen insani duygularla yapılan bir hasta ziyaretidir” desin.
Bırakın, iktidarın gerçek niyeti bir kez daha kayda geçsin.
O Diyanet İşleri Başkanı’nın bundan sonra görevden alınmasının ya da görevde kalmasının hiçbir anlamı yoktur.
Aranan anlam, iktidar bir gün halkın tercihleriyle iktidarını kaybettiğinde bulunacaktır.
10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe kenefe gitmekle;
9 Kasım’da saat 14.30 sularında Mısıroğlu’nu ziyarete girmek arasındaki karanlıkta ölüm kalım savaşı veren bu ülkede...
Sadece ve sadece sizin o tarihte ve zamanda nerede olduğunuz önem taşır.
O yüzden...
10 Kasım’larda saat 9’u 5 geçe kırlara gidin.
Çünkü kırlar insana bağımsızlığı hatırlatır.
Özgürlüğü hatırlatır. Her mevsimde, her koşulda baharı hatırlatır. Yeniden doğuşu ve çoğalışı hatırlatır.
10 Kasım’larda saat 9’u 5 geçe denizlere açılın.
Denizler insana geleceğe bakmayı, ufka odaklanmayı, yeni kıyılara varmayı hatırlatır. Gelecekle ilgili güzel şeyler düşünmeyi hatırlatır. Dünyanın hem büyük hem de küçük, zamanın, hem hızlı hem de yavaş olduğunu hatırlatır. Bir de sınırsızlığı hatırlatır, uçsuz bucaksızlığı hatırlatır.
10 Kasım’larda saat 9’u 5 geçe dağlara tırmanın.
Dağlar insana yeryüzünü ve gökyüzünü hatırlatır. Yükselmeyi, aşmayı, varmayı hatırlatır. Zorlukların üstesinden gelmenin hazzını hatırlatır. Zirveyi hedefleyen ve hedefine erişen bir zihnin mutluluğunu hatırlatır.
Ama eğer 10 Kasım’larda saat 9’u beş iktidarın peşine düşerseniz...
Kırlarda, denizlerde, dağlarda hatırlayacağınız hiçbir şeyi hatırlayamazsınız.
Bu ülkenin mevcut iktidarı insana sadece başına gelen korkunç şeyleri ve başından geçmekte olan korkunç şeyleri hatırlatır.
Büyük bir liderin bu ülke ve bu insanlar için kurduğu hayalleri ve o hayallerin kırılmış hallerini hatırlatır.
O liderin kutsal değil kıymetli, çok ama çok kıymetli olduğunu ve
kalabalıkların ve medyanın ve politikacıların o kıymeti nasıl da bilemediğini hatırlatır.
O yüzden...
10 Kasım’da saat 9’u beş geçe ya da o günün, o saatin öncesinde ve ötesinde nerede olduğunuz, nerede olmayı tercih ettiğiniz, olduğunuz yerde neleri gördüğünüz ve göremediğiniz, gördüklerinizden ne anlayıp ne anlamadığınız, bu ülke kadar kendi tarihiniz için de önemlidir, çok önemlidir.
Şimdi geriye dönüp bakın.
Bugüne kadar 10 Kasım’larda, saat 9’u 5 geçe siz neredeydiniz?
Kırlarda mı? Dağlarda mı? Denizlerde mi?
Bu ülkede miydi aklınız?
Olan bitenlerde?
Yoksa karış karış havalarda mıydı?
Bana nelerde? Bir şey olmazlarda? Bunlar da geçerlerde?
Bir düşünün...
Bir ölümün ardından tutulan yasta eskiden sizin için neler gizli, neler aleniydi?
Bugün neler gizli ve neler aleni?
Bir daha ve bir daha düşünün...
10 Kasım’da nerede olmak ya da olmamak herkes için neden bu kadar önemli?