Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gazetecileri hapsedebilir, hatta öldürebilirsiniz... Ama yenemezsiniz!

12 Ocak 2020 Pazar

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bu yıl da buruk kutlandı.

Kutlamalar, “kutlanacak bir şey yok” söylemiyle başladı.

144 gazetecinin hapiste olduğu, binlerce gazetecinin basın kartına el konduğu, yazılı, görsel, dijital bütün yayın organlarının “maddi” para cezalarıyla tehdit edildiği bir ortamda elbet buruk kutlanır gazeteciler günü.

Medyanın yüzde 90’dan fazlasının iktidarın yarı ve tam resmi yayın organı haline geldiği dikkate alınırsa, gazeteciliği gerçekten “halkın haber alma hakkını kullanması için” yapanların sayısı da ayrıca tartışılır.

Ancak ne olursa olsun, gerçek başlıkta vurguladığımızdır. 

***

Bugünkü adıyla medya, geleneksel tanımlamayla basın, gerçek toplum için her şeydir.

O yüzden topluma hükmetmek isteyen yönetimler, toplumun oksijeni olan basını kontrol altında tutmak için her şeyi yaparlar. Tarihte bunun pek çok örneği vardır. Ama bunun ters teptiği çok olmuştur...

1920’lerde, tüm İstanbul medyasını saray adına, mandacılık adına ele geçirdiğinizi düşünürsünüz, bir Yunus Nadi çıkar, Yeni Gün doğar.

Susturmak isterler, o da sırtlar matbaasını Ankara’nın yolunu tutar, Anadolu’da Yeni Gün’ü çıkarır, bütün mürekkebiyle Kurtuluş Savaşı’na omuz verir.

1940’ların karmaşık ortamında tüm gazetecilerin paylaşılmış kampların temsilcisi haline geldiğini sanırsınız, bir Sabahattin Ali çıkar... Tek başına kalsa bile gerçekleri haykırır, emperyalizme meydan okur. Marko Paşa diye bir gazete çıkarır, yayın süresini şöyle ilan eder:

Yazarları hapisten çıktıkça yayımlanır!”

 O günlerin “güçlüleri” unutulur gider, geriye tınısı dinmeyen bir nara kalır:

Başın öne eğilmesin!”

1970’lerin kanlı günlerinde silah sesinin bütün sesleri bastıracağını, gerçekleri susturacağını düşünürsünüz. “Sağ-sol çatışması” adı altında Türkiye’nin istenilen yere sürükleneceği üzerine planlar yaparsınız. Bir Uğur Mumcu çıkar, tüm sağ ve sol örgütlere aynı kaynakların silah sağladığını ortaya çıkarır. 80’li yıllarda, dini ticarete alet edenler halka çaktırmadan bir düzen kurduklarını sanır ama o, “Tarikat-Siyaset-Ticaret” denklemini halkın önüne koyuverir. Baş etmek zor, yok etmek gerek dersiniz. O daha yaşarken ölümünden sonrasını yazmıştır:

Korkak bin kez ölür, cesur bir kez!”

***

Yukarıda “tarihten yapraklar” gibi aktardığımız “susturma” yöntemleri bugün de değişik biçimlerde uygulanıyor.

Hapsetme bir gelenek! Bugün okuma yazma oranının en yüksek olduğu yerlerin başında hapishaneler geliyor.

Silivri’de ilk günlerde koğuşta yalnız kalınca, güler yüzlü, iyimser bir gardiyan akşam yoklamasında, “Allah kurtarsın” dedikten sonra şöyle fısıldamıştı:

Merak etmeyin Mustafa Bey, yakında mutlaka okumuş yazmış biri gelir, yanınıza verirler!”

Kısa bir süre sonra Prof. Erol Manisalı ve Prof. Fatih Hilmioğlu ile “kucaklaşmıştık”...

Şimdi daha başka bir yöntem başladı. Baktılar ki, Cumhuriyet gibi gazetelere hapis-tehdit sökmüyor, “O zaman maddi olarak yüklenelim” dediler. Gelsin milyonluk tazminat davaları!

Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, muhabir arkadaşımız Hazal Ocak, milyonluk tazminat istemiyle yargılanıyor. Cumhuriyet Vakfı Sekreteri Işık Kansu’dan da iki milyon istiyorlar.

Yazı aramızda benden de küçük bir talep var, 50 bin lira kadar!

İktidarın değil, halkın sesi olmak için mücadele veren gazete ve gazetecileri her türlü yöntemle susturmak istiyorlar. Basın İlan Kurumu, BirGün ve Evrensel’e ilan akışını kesmişti. Cumhuriyet’e de 19 günlük ceza kesildi. 

Cumhuriyet muhabirleri Seyhan Avşar, Zehra Özdilek, Alican Uludağ, Mehmet Kızmaz da sabahları adliyeye uğrayıp ifade verdikten sonra gazeteye haber yazmaya geliyorlar.

Son haber Zonguldak’tan. Halkın Sesi gazetesi Yazıişleri Müdürü Cevdet Akgün şöyle bir haber yazdı:


FETÖ’den kapatılan Bank Asya’nın avukatı hâkim yapıldı.”

Akgün bu haber yüzünden 5 ay hapis cezası aldı, önceki gün hapse girdi!

Gazetecileri yenemezsiniz!

Tümünü susturduğunuzu düşünürsünüz...

Tümünü satın aldığınızı düşünürsünüz...

Ama önünde sonunda yanıldığınızı görürsünüz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları