Gerilimli Yıllar / 14
Mustafa Balbay
Son Köşe Yazıları

Gerilimli Yıllar / 14

02.07.2009 10:14
Güncellenme:
Takip Et:

 

‘MİT’olojik görüşmeler

Dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Başbakan Ecevit,
“Öcalan Türkiye’de” açıklamasını yaparken hemen yanında oturdu. O tarihten itibaren meydana gelen gelişmeler MİT’i belli başlı ulusal gazetelerin temsilci ve yazarlarıyla diyalog halinde olmaya itti.

15 Şubat 1999’da terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinde önemli paya sahip devlet kurumlarının başında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) geliyordu.

Dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Başbakan Ecevit “Öcalan Türkiye’de” açıklamasını yaparken hemen yanında oturuyordu. Atasagun, sonradan gazetecilere bu konuda şunu söyleyecekti: “Teşkilatımızın operasyonda büyük payı vardı. Bunun simgesel bir göstergesi olarak benim açıklama sırasında orada bulunmamı Sayın Ecevit de uygun gördü.”

O tarihten itibaren meydana gelen gelişmeler MİT’i belli başlı ulusal gazetelerin temsilci ve yazarlarıyla diyalog halinde olmaya itti.

 

MİT'in medya açılımı

MİT Müsteşarı Atasagun, 1999 - 2005 arasında 4-5 kez gazetecilerle gruplar halinde buluştu. Bu buluşmaların belli başlı nedenleri şunlardı:

1. Öcalan’ın yakalanmasından sonra iç barışın nasıl sağlanacağı sorusuna verilen yanıtlardan biri “Öcalan’ın idam edilmemesi” idi. Ancak bu süreçte medyanın oynayacağı rol önemliydi. Bilgilendirmek gerekiyordu.

2. Terörün tümüyle sıfırlanması için kamuoyunda eve dönüş yasası diye bilinen düzenlemeleri topluma anlatma biçimi önemliydi. Bunun da yine medya aracılığıyla “çok yapıcı” aktarılması gerekiyordu.

3. Kasım 2003’te İstanbul’da meydana gelen sinagog, HSBC ve İngiliz Konsolosluğu patlamalarının ardından Türkiye’nin, daha çok İstanbul’un deyim yerindeyse “terör üssü” olma tehlikesi gündemdeydi.

Medyanın hem çok sağduyulu yayın yapması hem de terör örgütü propagandası yapma noktasına düşmemesi gerekiyordu.

Yukarıdaki üç temel başlık Atasagun ve yardımcılarının medya temsilcileri ile geçmiş dönemde olmayan biçimde buluşmasını beraberinde getirdi.

 

MİT'in iki istemi

Bir kez daha altını çizmek gerekirse, bu görüşmeler sırasında verilen bilgilerin tümü için iki istem vardı.

1. Önemli bir bölümü off the record idi.

2. Yazılabileceklerle ilgili olarak da kaynak belirtilmemesi, en ileri anlatımla “güvenilir kaynaklardan edinilen bilgiye göre” ibaresinin kullanılması isteniyordu.

Biz Cumhuriyet olarak genellikle Hürriyet, Milliyet, Sabah ekibinin hemen sonrasında çağrılıyorduk.

Yukarıda aktardığım gibi görüşmeler yazılmamak üzereydi ama, iddianamede yer aldığı için en azından duruma açıklık getirmek kaçınılmaz hale geldi.

Atasagun ve yardımcıları terörle mücadelede sadece güvenlik güçleriyle yapılabileceklerin yapıldığını, gerekirse bu tür yöntemlerin yine devam edeceğini, ancak bunun yanında başka önlemlerin de şart olduğunu düşünüyorlardı. Bu çok hassas bir durumdu. İyi anlatılması gerekiyordu. Ülkenin yeniden terörle karşı karşıya kalmaması için medyanın da üzerine düşeni yapması gerekiyordu.


‘Çekiçle sinek ezilmez’

Sözünü ettiğim görüşmelerde ana konunun ne olduğu ilk 10-15 dakikada belli olurdu. Bunların tümü yukarıda aktardığım üç şıktan biri oluyordu... Bunun yanında Atasagun’un bir hedefi daha vardı:

“MİT’in imajını, toplumda algılanışını daha olumlu hale getimek.”

İlk 1990’da başlayan bu açılım Atasagun’la bir doz daha genişledi. Atasagun geçmişte bazı yanlış anlamaların, hatalı davranışların olabileceğini, ancak gelinen noktada MİT’in kendisini daha net anlatabilecek hale geldiğini düşünüyordu.

Ana konu terörle ilgili yapılabilecekler konusunda “güvenlik güçlerinin mücadelesinden” sonraki şıklar, deyim yerindeyse, çok da net değildi. MİT yetkilileri, bu konuda üretilen önerilerin “sahibi” olmak gibi bir algıdan da uzak durmak istiyorlardı. Bir görüşmede konuların, atılabilecek adımların etrafında dolaşılırken Atasagun’un bir yardımcısı durumu şöyle özetledi:
“Çekiçle sinek ezilmez.”

Bu değerlendirmenin devamının ne olduğu sorumuz yukarıda aktardığım nedenlerle havada kaldı. Ancak “Terör örgütlerine eleman sağlayan ortam nedir” sorusunu açmadan geçmediler.

 

Magazinleşme rahatsızlığı

MİT yöneticilerine göre “terörist yetiştiren” etmenlerin başında şunlar geliyordu:

1. Ekonomik bozukluk ve gelir dağılımındaki dengesizlik.

2. Gecekondu semtlerinin özel durumu. Birinci şıkkın bu bölgelere yansıması.

3. Televizyon programlarındaki olağanüstü magazinleşme.

Atasagun, üçüncü şıkkın üzerinde çok durdu. Bu konuda bizim eteğimizde taş yoktu. Bunun bilincinde olduğunu söyledi, ancak medya temsilcileriyle bir araya gelme nedenlerinin başında bunun geldiğini söyledi. Sanırım Atasagun bu konuyu ilgili medya temsilcileriyle daha ayrıntılı konuştu. Bu konuşmalardan biri yazılmamak üzere olduğu halde gazetelerde şöyle yer almıştı:

“O programları izlesem ben de komünist olurdum.”

Atasagun off the record olduğu halde bu görüşmenin yazılmasından yakındı, amaçlarını şöyle özetledi:

“Medyaya yakın olmak, ama medyada yer almamak.”

Görüşmeler genellikle ucu belli bir saate kadar açık akşam yemeği biçiminde olduğu için ister istemez gündemdeki başka konulara da giriliyordu.

 

Atasagun'un diyalog önerisi

Bu konulara girilirken “off the record”un altı bir kez daha çiziliyordu. Bunlar şu başlıklar altında sıralanabilir:

- Asker - hükümet ilişkileri.

- Irak’a ABD’nin olası müdahalesi ve sonrası.

- Kıbrıs’taki gelişmeler.

- Hükümetin uygulamaları.

Atasagun, genel bir gerilim olduğunu bize de hissettiriyordu. Askerlerle hükümet arasında dikkati çeken gerilim konularının ise “giderilemez” olmadığı görüşündeydi. Medyada yer alan haberlerin ise gerilimi yansıtmasının yanı sıra özellikle ordunun içinde dışarıda fazla hissedilemeyecek etkiler yarattığı görüşündeydi. Bu görüşünü benim kaleme aldığım “Genç Subaylar Tedirgin” manşetiyle ilgili olarak da dile getirdi. Genelkurmay Karargâhı dışından gelen kimi haberlerden kendisinin de bilgisi olduğunu anlattıktan sonra şunu önerdi:
“Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, bu konularda diyaloğa açık bir kişi. İsterseniz ben de devrede olabilirim.”


Bir gazeteci olarak bu tür, her diyalog kapısı kabulümdü ama, Atasagun’un önerisinin arkası gelmedi.

 

Cumhuriyet'in etkisi

Atasagun’a göre Cumhuriyet’in, tirajıyla ters orantılı bir etkisi vardı. O nedenle Cumhuriyet’te çıkan bir haberin etkisi, öteki gazetelerden çok farklı oluyordu. Bunu ben de yaşayarak görüyordum. Bizim için haberin doğruluğunun elbette çok önemi vardı. Ancak “demek ki Cumhuriyet olayı böyle görüyor” saptamasının yapılması da doğal olarak bizim dışımızdaydı. Bazen Hürriyet’te ya da Milliyet’te çıkan bir haber bizde yer almazdı.

Gazetecilik deyimiyle haberi “atlamış” olurduk. Ne var ki Ankara kulislerinde bu durum şöyle karşılanırdı: “Cumhuriyet bu haberi vermek istemedi.. Anlaşılan işine gelmedi...”

Böyle bir yorumla karşılaşınca öyle olmadığını, haberi atladığımızı söylerdim ama, çoğunlukla yerleşmiş olan önyargıyı aşamazdım. Bunun tam tersi de yaşanıyordu. Verdiğim özel haberin “özel amaçlı” olduğu yorumu yapılıyordu.

 

Özkök'le 'Muhasebe' sohbeti!

O dönem yaşanan asker - hükümet ilişkilerinin en kritik noktasında yer alan, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök 2006 yılında emekli oldu.

Görevi sırasında Org. Özkök’le diyaloglarımızın bir bölümünü önceki satırlarda aktardım. Org. Özkök’le en “yoğunlaşmış” görüşmemiz ise görevi bıraktıktan bir yıl sonra oldu.

30 Temmuz 2007’de; KKTC Silahlı Kuvvetler Günü kokteyli verildi. Kokteyl Türkocağı Caddesi üzerindeki Merkez Orduevi’ndeydi. Ev sahibi, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt idi. Özkök de davetliler arasındaydı.

Kokteylin sonuna doğru Özkök öteki meslektaşlarımızın arasında bana döndü, şöyle dedi:

“Seninle şu köşede oturup biraz konuşalım.”

Salonun bir köşesindeki koltuğa oturup 45 dakika kadar sohbet ettik. Görev süresi için ilginç ve değişik bir özet yaptı. Tabii ilk sözü şuydu:

“Konuşacaklarımız off the record.”

“Tabii ki
” dedim.

 

Acaba anılarını yazıyor mudur?

2007, daha önce aktardığım gibi bu tür notları tutmadığım bir dönemdi. O nedenle bilgisayarımda da yer almıyor. Bu durumda off the record sözünü tutmam gerekiyor. Özkök’le sohbetin ardından ilk aklıma gelen yine gazetecilikle ilgili bir durumdu:
“Acaba anılarını yazıyor mudur?”

Yazarın Son Yazıları

Utanmazlar!

9 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu’nda CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “ayrıcalıklı” işe girenleri sıraladı.

Devamını Oku
20.12.2025
Taht oyunları!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, son günlerde bazen konuşmuyor!

Devamını Oku
18.12.2025
Gülşah Durbay’ın bıraktığı iz...

Ne zaman, zamansız bir ölüm haberi alsam aklıma ilk Yunus Emre’nin dörtlüğü gelir...

Devamını Oku
17.12.2025
Denetim elemanları...

Gündemde asgari ücret var.

Devamını Oku
16.12.2025
Bebeerkil toplum!

TÜİK deyince aklımıza ilk enflasyon rakamları geliyor ama kurumun Türkiye’nin her alandaki verilerini derleyip toparlamak, bunları “bilgi” haline getirmek gibi önemli bir işlevi var.

Devamını Oku
13.12.2025
Trumpizm: Önce Amerika!

ABD’nin yeni strateji belgesi yayımlandı.

Devamını Oku
11.12.2025
Denk bütçe!

2026 yılı bütçesinin TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlamasıyla ekonomi hak ettiği gündem önceliğini bir nebze kazandı.

Devamını Oku
10.12.2025
Suriye’nin bir yılı!

Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçti. 8 Aralık 2024’te Şara ve beraberindekiler Halep’ten çıktıkları engelsiz yolculukla Şam’a vardılar. Havaya sıktıkları zafer kurşunları Esad güçlerine sıktıklarından çok daha fazlaydı.

Devamını Oku
09.12.2025
Mr. Tom Barrack... Bu üslubu bırak!

Sayın Büyükelçi, göreve geldiğiniz günden beri Türkiye ve bölge üzerine tezler ortaya atıp geçmişten geleceğe aklınıza geleni söylüyorsunuz.

Devamını Oku
06.12.2025
İktidar, halkın İMF’si oldu!

Dün sabah saat 10.00’da enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte art arda buna paralel haberler döküldü:

Devamını Oku
04.12.2025
Tarım ‘şap’a otururken!

Uzunca bir süredir tarımdan gelen olumsuz haberler zincirine sonunda iktidarın TÜİK’İ de katıldı.

Devamını Oku
03.12.2025
Papanın ziyareti!

Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyareti sona erdi, tartışmaları devam ediyor.

Devamını Oku
02.12.2025
Yeni siyasal yelpaze ve CHP!

CHP’nin 39. olağan kurultayı Ankara için sık kullandığımız şu tanımın gölgesinde başladı...

Devamını Oku
29.11.2025
İtirafname!

İBB iddianamesi İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi.

Devamını Oku
27.11.2025
Parçalar birleşmiyor!

Uzun süre tartışıldıktan sonra ansızın gerçekleşen İmralı görüşmesinin yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu dün vurgulamıştık.

Devamını Oku
26.11.2025
Süreç yeni başlıyor!

Kritik haftalardan bir hafta daha başladı.

Devamını Oku
25.11.2025
CHP milleti dinledi...

Son birkaç gündür uzun süredir konuşamadığımız, Anadolu’nun pek çok yerinden eski-meyen dostların sesini duyduk.

Devamını Oku
22.11.2025
İşi İmralı’ya sürdüler!

Kamuoyunda “Terörsüz Türkiye” diye bilinen komisyonun tam adı şöyle...

Devamını Oku
20.11.2025
Erdoğan’la Bahçeli’nin Öcalan sorunu!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dün partisinin grup toplantısındaki konuşması bir süredir kulislerde dalgalanan pek çok olasılığın doğruluk payını arttırdı.

Devamını Oku
19.11.2025
Akdeniz’de ABD kuşatması!

Güney yelpazemizde birbirinden farklıymış gibi seyreden gelişmeleri birleştirince ortaya Türkiye’nin etrafını saran bir yay çıkıyor.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianamenin satırları!

Satır sözcüğünün ikinci anlamı şu...

Devamını Oku
15.11.2025
AKP’nin bitmeyen Atatürk zikzakları!

Bir 10 Kasım’da daha Mustafa Kemal Atatürk’ün unutulmaz, unutturulamaz olduğunu yaşadık.

Devamını Oku
13.11.2025
Bana her şey Ergenekon’u hatırlatıyor!

Dün sabah iktidar medyasının haber vermesiyle gündeme düşen İmamoğlu iddianamesi saat 15.00 sıralarında kamuoyuna ulaştı.

Devamını Oku
12.11.2025
45. yıl…

7 Kasım 1980 Cuma günü. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde günün sonuna yaklaşıyoruz.

Devamını Oku
11.11.2025
Hukuksuzluk Tayfun’u!

1293 gündür hapiste olan Tayfun Kahraman’la ilgili Anayasa Mahkemesi’yle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki asimetrik çatışma Türkiye’nin hukuksuzlukta geldiği noktanın yeni bir ivmesi oldu.

Devamını Oku
08.11.2025
New York’ta sosyalizm!

Dünyanın Trump krampına girdiği bir süreçte ABD’nin kalbi New York’ta belediye başkanlığı seçimlerini Müslüman kökenli sosyalist Zohran Mamdani’nin kazanması, içinde büyük umutlar taşıyan önemli bir başlangıç olabilir!

Devamını Oku
06.11.2025
Pazarlık!

Her şeyin pazarlığa tabi olduğu bir dönemdeyiz.

Devamını Oku
05.11.2025
Anayasa oyunları!

Dün AKP iktidarının 23. yılıydı. Çeyrek asra yaklaşan süreci şöyle özetlemek mümkün:

Devamını Oku
04.11.2025
Sürecin şifreleri...

Birinci yılını dolduran, yolda “terörsüz Türkiye” adını alan süreçte şaşırtıcı olmayan bir “deltalaşma” aşamasına gelindi.

Devamını Oku
01.11.2025
Prof. Özer hapiste fikirleri iktidarda!

Bugün Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’e yönelik operasyonun birinci yıldönümü!

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyet yurttaşlık bilincidir!

Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılın ikinci yılına yine en temel değerlerin tartışma konusu olduğu bir ortamda giriyor.

Devamını Oku
29.10.2025
Tükenmişlik saldırısı!

Korkunun gözleri o kadar çoktur ki insanın üzerine çöktü mü, artık her şeyi korku olarak algılar. İmamoğlu, hapiste de olsa... Özgürce siyaset yapamasa da... Ondan korkuyorlar!

Devamını Oku
28.10.2025
Ca-sus!

Dün sabahtan akşama dek sözcüğün tam anlamıyla yargı fırtınası esti!

Devamını Oku
25.10.2025
Kıbrıs dersleri!

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde geçtiğimiz pazar günü yapılan cumhurbaşkanı seçimlerinin yankıları devam ediyor.

Devamını Oku
23.10.2025
İddianame turşusu!

İBB soruşturmasında aylardır beklenen iddianamenin bir bölümü çıktı.

Devamını Oku
22.10.2025
Kışlalı ile haftaya bakış!

Sevgili Kışlalı, Bugün alçakça bir saldırıyla aramızdan koparılışının 26. yılı!

Devamını Oku
21.10.2025
Suriye denklemi!

Suriye Devlet Başkanı Şara’nın Moskova’ya gidişi, İsrail’le Türkiye arasındaki bu ülkenin nasıl bir geleceğe evrileceğine ilişkin soru işaretlerini biraz daha artırdı.

Devamını Oku
18.10.2025
Bitime hazırlık mı?

22 Ekim 2024’te MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik çağrısıyla başlayan, devamında “terörsüz Türkiye” diye adlandırılan süreçte sonbahar havası hissediliyor.

Devamını Oku
16.10.2025
Gazze harap olduktan sonra!

O bilinen “Basra harap olduktan sonra” deyişi ne yazık ki Gazze’ye de uyuyor. Yüzde 85’i harap olmuş, her 20 kişinden biri ölmüş ya da kaybolmuş, bebekleri ölüme doğmuş Gazze’de barışa giden yola ilişkin bir iyi niyet anlaşması yapıldı.

Devamını Oku
15.10.2025
Yavaş’ın en büyük projesi: Huzur-güven!

Seçeneğini aşağı çekmekten başka seçeneği kalmamış bir iktidarın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı da hedef alacağı aşikârdı.

Devamını Oku
14.10.2025