Askeri hastaneler açılmalıdır - Cihangir Dumanlı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Askeri hastaneler açılmalıdır - Cihangir Dumanlı

22.10.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

AKP, iktidara gelir gelmez “askeri vesayeti ortadan kaldırmak” sloganı ile ulusal güvenliğimizin güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) gücünü ve saygınlığını azaltıcı adımlar atmıştır.

Söz konusu adımlar 15 Temmuz hain darbe girişimi fırsata çevrilerek yoğunlaşmış ve TSK’nin komuta yapısı, personel eğitim, sağlık ve adalet sistemlerine büyük darbeler vurulmuştur.

TSK’ye yapılanlar yeni bir darbe girişiminin önlenmesi ya da askeri vesayetin kaldırılması amaçlarını aşmış, doğrudan TSK’nin gücünü ve saygınlığını azaltıcı boyutlara ulaşmıştır.

Bu kapsamda hain darbe girişiminin hemen ardından 25 Temmuz 2016’da çıkartılan 669 sayılı; kanun hükmünde kararname (KHK) ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınarak Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlanmış, tüm askeri hastanelerin askeri niteliği kaldırılmış, bağlı oldukları komutanlıklardan alınarak Sağlık Bakanlığı’na bağlanmış yani “kapatılmıştır”.

Askeri sağlık sisteminin en önemli iki öğesi, askeri hastaneler ve bunlara askeri doktor yetiştiren GATA’dır. İki ögenin TSK’den ayrılması ile askeri sağlık sistemi yok edilmiştir. Böylece Türkiye NATO’da askeri hastaneleri olmayan tek ülke olmuştur. Üstelik bu değişim, içeride terörle mücadelenin devam ettiği; TSK’nin Bosna’dan Libya’ya, Afganistan’dan Irak’a ve Suriye’ye kadar geniş bir coğrafyada çatışma riski altında görev yaptığı ve güvenlik ortamının belirsiz olduğu dönemde yapılmıştır.

ASKERİ SAĞLIK SİSTEMİ: GÜÇ ÇARPANI

Askeri sağlık sistemi barışta ve silahlı çatışmalarda ulusal güvenliğimiz için özveri ile görev yapan TSK personeli ve ailelerinin sağlığını koruyarak ordunun gücünü artıran bir sistemdir.

Savaşın ve silahlı çatışmaların doğasında ölüm çok kez kaçınılmazdır. Ancak yaralılar çoğunlukla tedavi edilebilir. Bu da askeri sağlık sistemi içerisinde deneyimli uzman doktorların yapabileceği bir şeydir.

Askeri sağlık sisteminin varlık nedeni ordunun gücünü korumak amacıyla yaralanma veya hastalık gibi nedenlerle görev yapamayacak durumdaki askerleri tedavi ederek görev başına göndermektir. Bu nedenle, askeri sağlık sistemi ordunun güç çarpanıdır. Her devletin kendine özgü askeri sağlık sistemi bulunmaktadır. Bizde de 2016’da kaldırılıncaya kadar Osmanlı’dan bu yana savaş gereksinimlerinden çıkmış yüzlerce yıllık birikim ve deneyime sahip bir askeri sağlık sistemi bulunmaktaydı.

Askeri sağlık sisteminin ordunun gücünü korumak yanında diğer bir niteliği ulusal güvenliğimiz için özveri ile görev yapan askerlerimize ulusun vefa borcunun gereği olmasıdır.

Askerinin sağlığını korumak öncelikli bir komutanlık sorumluluğudur. Bu nedenle sağlık sisteminin komutanın denetiminde olması gerekir. Bu sorumluluk devam ederken sağlık hizmetlerinin komutanlıklardan alınarak sivil makamlara devredilmesi sistemden beklenen faydayı azaltır.

Yaralılar, Kara Kuvvetleri’nde bölük ilkyardım yerinden, tabur sıhhi yardım istasyonundan seyyar cerrahi hastanelere, mevki hastanesine ve GATA’ya kadar uzanan, diğer kuvvetlerde de benzeri bulunan sıhhi tahliye ve tedavi zinciri içerisinde savaş cerrahisi, ateşli silah yaralanmaları, yanık ve travmatoloj, ortopedi, savaş psikiyatrisi gibi konularda uzman ve deneyimli askeri doktorlarca donanımlı hastanelerde tedavi edilerek görevlerine dönerler.

HASTANELER KAPATILINCA NE OLDU?

Askeri hastaneler kapatılınca yaralılar yurtiçindeki Sağlık Bakanlığı’na bağlı genellikle sınır illerimizdeki en yakın devlet hastanelerine gönderilmekte, buralarda yeterli uzman doktor olmadığı için şehit olmakta veya yaşam boyu sakat kalmaktadır. Bunun en açık kanıtı son zamanlarda verilen şehit haberlerinin “kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak şehit olmuştur.” şeklinde verilmesidir. Hastanelerde şehit olanların sayısı cephede şehit olanları geçmiştir. Askeri sağlık sistemi kaldırılmamış olsa sağlığına kavuşabilecek kahraman askerlerimiz bu sistem kaldırıldığı için şehit olmakta veya yaşam boyu sakat kalmaktadır. Her şehit ve yaralı, ordunun maddi gücünün de azalması demektir.

Silahlı çatışma ortamındaki askerlerin sağlık hizmeti gereksinimi barışta sivil yurttaşların sağlık hizmeti gereksinimlerinden farklıdır ve farklı örgütlenmeleri gerektirir.

Askeri sağlık sistemi ordunun maddi gücü yanında moral gücü (savaşma azim ve iradesi) bakımından da önemlidir. Cephede yararlanan arkadaşlarının şehit haberinin gelmesi o birlikteki diğer askerlerin morali üzerinde olumsuz etki yapar. Yaralanan arkadaşlarının tedavi edilip birliğine dönmesi diğer askerlere güvence verdiği gibi ailesini sevindirir ve orduya güveni artırır.

BİLİMSEL ALTYAPI KORUNMALI

Askeri doktorlar asker olduklarından birlikleri ile beraber yurtiçinde veya dışında TSK’nin bir öğesi olarak görev yaparlar. Kore’de, Kıbrıs’ta ve iç güvenlik harekâtında askeri sağlık personelleri ve doktorlar görev yaparken pek çok şehit ve gazi vermişlerdir. Yeterli askeri eğitim almamış sivil doktorların cepheye gönderilmesi onların güvenliğini tehlikeye attığı gibi gereken hizmetin verilmemesine neden olur. Sivil doktorların ve seyyar hastanelerin yurtdışına gönderilmeleri askeri doktorlar ve hastaneler kadar kolay olmaz.

Askeri sağlık sistemi cephede görev yapan askerlerin geride bıraktıkları ailelerinin de sağlığını koruduğundan askerlerin gözü arkada kalmaz.

GATA’da savaş cerrahisi, ateşli silah yaralanmaları, kimyasal biyolojik radyolojik ve nükleer (KBRN) savaşa karşı savunma, yanık ve travmatoloji, savaş psikiyatrisi, uçucu sağlığı gibi konularda oluşturulan bilimsel altyapı ve birikim korunmalı ve geliştirilmelidir.

Askeri sağlık sisteminin önemi savaşlarda kanıtlanmıştır: Birinci Dünya Savaşı’nda Sarıkamış’ta ve Çanakkale’de büyük yitikler vermemizin nedeni cepheye kadar yeterli askeri sağlık sistemini götürmememizdir. Kurtuluş Savaşı’nda da Yunan ordusu aynı nedenle Sakarya’da yitiklerini tamamlayamamış, gücünü tüketmiş ve yenilmiştir. Tarihin de gösterdiği gibi askeri sağlık sistemi bir ulusal güvenlik konusudur.

VİCDANİ SORUMLULUK

Ulusal güvenliğimiz için özveri ile görev yaparken askeri sağlık sisteminin kaldırılması sonucu şehit olan veya sakat kalan kahraman askerlerimiz başta bu kararı verenler olmak üzere tüm yurttaşlara vicdani bir sorumluluk yüklemektedir. Bunca sakıncaya karşın askeri sağlık sisteminin niçin kaldırıldığı ulusa inandırıcı bir şekilde açıklanmamıştır. Her yurtsever bu soruyu iktidara sormalıdır.

Yukarıdaki gerekçelerle askeri hastanelerin açılarak askeri sağlık sisteminin tüm öğeleri ile en kısa zamanda 2016 öncesindeki duruma getirilmesi için toplumsal duyarlılık artırılmalı, siyasal ve toplumsal muhalefet günlük çekişmelerden ayrılıp bu konuya odaklanmalı ve iktidara demokratik baskı yapmalıdır. Bu vicdani bir görev olduğu gibi acil ve yaşamsal bir ulusal güvenlik sorunudur.

 

DR. CİHANGİR DUMANLI

EM. TUĞGENERAL, HUKUKÇU

 

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025