Cüppenin düğmesi ve cebi... - Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Cüppenin düğmesi ve cebi... - Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş

30.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türk Dil Kurumu güncel sözlüğünde “cübbe” hukukçuların, üniversite öğretim üyelerinin, din adamlarının, mezuniyet törenlerinde öğrencilerin elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi” olarak tanımlanmaktadır. Cübbe neden bu dört gruba layık görülmüş bir giysidir ele alalım.

Avukatlar, hakimler ve savcılardan oluşan hukukçular, halkın haklarını koruyan, savunan ve herhangi bir etki altında kalmadan en doğru kararı hukuki doğrular ve vicdan terazisi ile vermesi gereken meslek grubudur. Din adamları, dini bilgileri ve dinin gereklerini herhangi bir etki altında kalmadan yerine getiren ve halkı doğru dini bilgilerle aydınlatan meslek grubudur. En başta diyanet işleri başkanı olmak üzere, imam ve müftülerden oluşur. Akademisyenler, esas itibari ile özerk yapıda olması gereken akademide görev yapan, ders veren, bilimsel araştırmalar yapıp bu doğrultuda toplumsal katkı sağlayan doktor öğretim üyeleri, doçent ve profesörlerden oluşan meslek grubudur. Öğrenciler ise her branşta ve düzeyde temel akademik eğitimlerini tamamlayarak mezun olma hakkı kazanmış müstakbel meslek sahipleridir.

VİCDANİ SİMGE

Görüldüğü üzere bu dört özel gruptan ilk üçü mesleklerini icra ederken herhangi bir etki altında kalmadan görev yapmakla yükümlüdürler, hiçbir kurum veya kimsenin önünde önlerini iliklemezler, yalnızca mesleki ve bilimsel doğrular ile tarafsız olarak görev yaparlar. Mezun olan öğrenciler ise daha işin başında hangi işi yaparlarsa yapsınlar doğruluktan ve dürüstlükten ayılmadan görevlerini en iyi ve tarafsız şekilde yapacaklarını göstermek için cübbe giyerler. Bütün bu yazılanlara bakıldığında cübbenin esasında vicdani bir simge olduğunu da söyleyebiliriz. 5 Nisan’da kutlanan Dünya Avukatlar günü ve Uluslararası Vicdan Günü’nün aynı güne rast gelmesi bu anlamda hoş ve anlamlı bir tesadüf olsa gerekir.

Kuşkusuz cübbe daha çok düğmesi olmaması ile bir metafordur, kimsenin önünde önünü iliklemeden görev yapılacağını gösteren. Ama cübbelerin cebi de yoktur. Bilindiği üzere cepler özellikle resmi işlerde rüşvetle özdeştir. Hatta bir zamanlar ülkede hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı yapmış merhum Turgut Özal “ benim memurum işini bilir” dillere pelesenk olmuş sözü ile rüşveti mazur görülebilir bir duruma indirgemişti. İşte cübbe giymenin bir diğer anlamı da, giyenlerin maddi veya manevi hak etmedikleri bir şey veya durumu kabul etmeyecekleridir.

Hukukçular ve din mensuplarının vicdanlarının sesi olması gereken cübbelerini her giydiklerinde bunu hatırlamaları gerektiğini belirterek bu konuyu taraflarına bırakalım. Mensubu oluğum akademiye biraz daha yakından bakalım.

Akademi esas işi bilim üretmek ve eğitim olduğu için her türlü etkiden arınmış, bilimsel doğrular ile iş üretmesi gereken kurumdur. Yani özerktir. Yöneticilerini kendi seçer, programını ve projelerini kendisi belirler, devletin görevi ise gerekli finansmanı sağlamaktır. Akademisyenler eğitim, öğretim, araştırma, yayın yapma, her türlü bilgiyi üretme ve toplumla paylaşma konusunda tamamen özgürdür. Kuşkusuz bu görevleri yerine getirirken bir takım kanun ve krallara uyması gerekir. Uyulması gereken kanun ve kurullar da bilimsel ölçekte hazırlanmış olmalı, her istendiğinde kişiye veya kuruma göre değiştirilmemelidir. Akademik yükseltmelerde liyakat olmazsa olmazıdır nitelikli bir akademinin. Akademiden kastettiğimiz esas olarak üniversitelerimizdir. Üniversitenin başkanı rektördür, mutlaka öğretim üyeleri tarafından bilimsel şartları yerine getiren en kıdemli öğretim üyesi olan profesörler arasından seçilmelidir. Rektörler karar almada tek yetkili değildir, üniversitenin tüm fakültelerinin temsil edildiği senatosu ve yönetim kurulu ile birlikte karar alınır ve uygulanır.

BARIŞÇIL GÖSTERİ, HAKSIZ TUTUKLULUK

Günümüzde rektörler cumhurbaşkanı tarafından atanmakta ve ne yazık ki atamanın bedeli olarak, cübbenin önü iliklenerek siyasi erkin isteği doğrultusunda vicdani olmayan kararlar alınabilmektedir. En son yaşadığımız 30 yıl önce alınmış diplomaların bir çırpıda iptal edilmesi olayından bahsediyoruz; aralarında Sorbonne’dan doktoralı ve saygın bir üniversitemizde bölüm başkanlığı yapan bir profesörün de olduğu...

Akademisyenler her konuda öğrencilerine rol model olması gereken kişilerdir. Bunu en iyi şekilde yerine getirirken çocuklarını onlara emanet eden anne ve babaların emanetlerinde de sahip olmakla yükümlülerdir. Üniversite öğrencileri yarınlarımızı emanet edeceğimiz bizim çocuklarımız. Onlar adı üstünde delikanlı ama hem de akıllı. Yıllardır uygulanan haksız ve hukuksuz uygulamalar karşı sabırları taştı. Tepkilerini barışçıl olarak gösteriyorlar, topluma ön ayak oldular. İmamoğlu’nun görevden alınması sonrası başlayan protestolarda yüzlerce kişi ve öğrenci gözaltına alınmıştı. Ne yazık ki hâlâ 71 öğrenci suçsuz yere tutuklu. Onlar için akademiden ses yok. Hani nerede kaldı vicdanın simgesi düğmesiz cübbeler?