Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

21.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”! Dünün muhalifi, bugünün iktidarı; dünün mağduru, bugünün muktediri, zorbası. Elbette dünün muhalifi, ilkeleriyle güç kazanıp kendisi iktidara gelirse bu cümle onlar adına sevinçle kurulabilir. Ancak sorun şu ki; dünün muhalifi, eleştirdiği iktidarın kullanışlı, aciz aparatı haline geliyor, aparat da dün küfrettiğini bugün övüyor. İşte bu gibi hallerde söz konusu değişimler (!) yeni bir belge ya da mezar bulunca değişen bilgiye, yaş ve deneyimle gelen ideolojik savrulmalara, dünün güneşiyle bugünün kurutulmayan çamaşırlarına benzetilerek açıklanamaz. Ne yazık ki; gerçekte, gözler önünde yolundan sapanların, değişenlerin içlerine ferahlık veren böyle nedenleri yok! Hele ki arkada vatan sevgisi, ideallerden kimseler söz etmesin! Bu ani değişikliklerde, dönüşümlerde açık açık rütbe, makam beklentileri; düpedüz çıkarlar, hesaplar, ‘sadık kalınan’ planlar bulunur genelde. 

Ama tarihte bunlardan çok var. “Bir döneğin anatomisi” dedik, çünkü hepsi aynı. Tıpkı sonları gibi… Dönekliklerindeki motivasyonları gibi…s Birine bakınca diğerlerini de görebiliyorsun. 

Benedict Arnold. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın kahramanlarından. Gelin görün ki her şey Peggy’e kadar… Çok ihtiraslı biri olan Arnold dul kalınca 18 yaşındaki Peggy ile evleniyor. Bozulan işleriyle, borçlarıyla Peggy’nin istekleriyle baş etmesi güç. Bir yanda da yolsuzluk suçlamaları… Bunun için çarpıştığı İngilizlerin safına ve tarihin en ünlü “Hainler” listesine geçiyor. Bu dönekliğinin özetle nedenleri şöyle sıralanıyor: Tabii ki en önce “para, para ve daha çok para”, Washington tarafından ‘askeri vali’ olarak atanmış olsa bile yeterince takdir edilmediğini düşünme ve siyasi çekişmeler. Ne yaptı peki? Komutasına verilen stratejik önemdeki West Point kalesini İngilizlere satmaya çalıştı. Tek istediği rütbe ve paraydı. Kale teslim olmadı ama Arnold savaş sonrası gittiği (kaçtığı) İngiltere ordusunda tuğgeneral oldu. İngilizler; satın alınabilen, ihaneti tescilli biri olarak ona hiçbir zaman güvenmedi, ciddiye alınan hiçbir görev vermedi. Peki, sonuç? Arnold hem vatana ihanet eden biri olarak lanetlendi, Amerikan hafızasında yeri “hain” olarak sabitlendi hem de İngilizlerin hiçbir zaman sevmediği biri olarak yalnız başına Londra’da öldü. 

Wang Jingwei. Başlangıçta ateşli bir milliyetçiydi. Çin Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Sun Yat-sen’in en yakın çalışma arkadaşlarındandı. Japonlar; Mançurya’yı işgal ettiğinde taş üstünde taş bırakmamışlardı. Kimyasal silah, biyolojik silah, tecavüzler, askerler arasında insan öldürme yarışmaları… Hala insanlık tarihinin derin yaralarındandır. Bu yaranın üzerine 1940’ta kukla Nanjing hükümeti kurulduğunda başına geçti ve eskinin milliyetçisi çekinmeden işgalcinin kuklası, sözcüsü, meşruiyet aracı, nefesi hâline geldi. Çin’i fiilen işgalcinin iradesine teslim etti, nasıl idare edilebileceğini Japonlara gösterdi. Savunması sözde “barış”tı. İhanetinin arkasındaki gerçek ise ünvandı, kıdemdi, makamdı. Çin tarihinde ülkesini Japon teslimiyetine götüren “hain” (汉奸, hanjian) olarak anılıyor, adı “ihanet” ile özdeş tutuluyor. Tabii, O da tıpkı Arnold gibi ihanet ettiği ülkesinde değil, kendini sattığı ülkede öldü. 

Philippe Pétain. I. Dünya Savaşı’nın Verdun Savunması kahramanı, namıdiğer “Verdun Aslanı”. Neredeyse direnişin kutup yıldızı. 1940’ta bir başka kukla hükumet de Alman işgali altındaki Fransa’da kuruldu: Vichy hükumeti. Tıpkı Japonların işgal ettiği topraklarda, sanki Çinli bir yönetim varmış görünümü yaratmak için Çinli Jingwei’yi başa getirmesi gibi, Hitler de yaşlı General Pétain’i Fransa’nın başına işbirlikçi bir vitrin olarak yerleştirdi. Nazilerle ateşkes imzalayan bu kukla yönetimin uyguladığı otoriter rejimin adı État Français (Fransız Devleti). Kısa zamanda Fransızların başındaki giyotine dönüştü: Ulusal direnişçileri tutuklattı, onlara ağır cezalar kesti ve ödetti. Onbinlerce Fransız Yahudisini Nazilere teslim etti, onlar da çoğunu ölüm kampı Auschwitz’e gönderdi. Beş yıl sonra, Fransız direnişinin kahraman askeri De Gaulle yönetimindeki Fransa tarafından vatana ihanet suçundan yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Önceki döneklerden farklı olarak yaşından sebep başka ülkeye gidememiş olmalı ki aynı nedenden ölüm cezası ömür boyu hapse çevrildi. Dönekliğinin, omurgasızlığının nedeni yine iktidarını korumaktı, makamdı, unvandı, paraydı. Ve bunun bedeli, bir ulusun hafızasında “hain” olarak mühürlenmek oldu.

Dünya tarihi böylesine hazin sonlu döneklik ve ihanet örnekleriyle doludur. Bizde de Sultan Vahdettin’in İngiliz Malaya gemisiyle kaçışı, San Remo’daki vefatının ardından bakkala, manava borçları nedeniyle 10 gün ortada kalan haciz konmuş cesedinin Suriye’ye nakledilişindeki akış da dikkat çekicidir. 

Tarih, onu doğru okuyanı ödüllendiren bir bilgelik vaadi taşır. Bugünün, yarının; yerinde, doğru, etkili ve en önemlisi gerçekçi çözümlemesi için mutlaka tarihin deneyimlerinde gezinmeli. Ulusların belleklerine hain diye kazınan bu isimlerin hiçbirinin adını doğru, düzgün anımsamıyorsunuz değil mi? Tarihe; silinen adları, silinmeyen ihanetleriyle geçtiler de ondan. Vatan yolundan dönmeyenler ise fiziken olmasalar da hala onuruyla içimizde, aramızda yaşıyorlar. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi! Onun izinden gidenlere selam olsun!

DR. ÇİĞDEM BAYRAKTAR ÖR

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025