İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

28.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor. Bu bağlamlar önemli ancak dikkatten kaçan birkaç noktayı ele alalım. Çünkü iddianame savcısı, hem Ceza Muhakemesi Kanunu’nu(CMK), hem öğreti ve içtihat düzeyinde “örgüt suçları” hukukunu doğrudan reddettiğini söylüyor.

Öncelikle, CMK 175. maddeye göre, iddianamenin kabulüyle, kamu davası açılır ve kovuşturma evresi başlar. Bu da geçen gün gerçekleşti. Öncesinde iddianame mahkemece kabul edilene kadar konu soruşturma evresinde demektir. Soruşturma aşamasında temel usul kuralı gizliliktir; bu kural CMK 157. maddesinde doğrudan yasayla düzenlenmiştir. Buna karşın savcılığın iddianameyi kabul edilmeden önce basına servis etmesiyle, aslında hukuksal prosedürlere değil, algı operasyonuna yönelindiğinin bir başka işaretini görüyoruz.

Savcının hem yasal hem doktrinsel olarak hukuk reddiyesi ise iddianamenin giriş bölümünde yer alıyor. Savcı iddianamede diyor ki “örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.” Ancak CMK 170/3-c tam tersi, mağdur veya suçtan zarar görenin kim olduğunun tespitini koşul koşuyor. Yine aynı maddenin 4. fıkrasında da “yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez” düzenlemesi mevcut. Dolayısıyla yasa gereği, hem suçu oluşturan olayların hem de mağdurun somutlaştırılması zorunlu. Bu durumda iddianamede yasal davranılmayacağı, yasanın aradığı suçun unsurlarını ve iddianamenin istediği usule ve esasa ilişkin kurallarını bir kenara atıldığı söylenmiş oluyor.

FRANK FORMÜLÜ 

Örgüt suçlarında, örgütün amaçladığı suçlar ile örgüt arasındaki ilişkiye araç suçlaramaç suçlar zaviyesinden bakılması ise bir başka zorunluluktur. Hatta Türk Ceza Hukuku’nun 60 yılı aşkın doktrinsel içtihadı, Yargıtay’ın da çokça vurguladığı içtihadı bu konuda “Frank formulü”nü kabul etmektedir. Formüle göre özetle, araç suçlar ya da amaç suça yönelen icrai hareketler amaç suça elverişli olmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin gerekçesinde amaç suça elverişlilik ölçütü ortaya konmuştur. Hukuksallık kaygısı olmayan iddianamenin bu kuraldan da açıkça zikrederek koptuğunu görüyoruz.

Sorunlardan biri de savcının “İmamoğlu örgütü”nün 2015’te kurulduğunu iddia etmesi. Peki neden bu soruşturma için 9 yıl beklendi ya da tespit edilemedi? Bu algısal dezenformasyon bir yana, Beylikdüzü’nde 10 yıl önce kurulduğu iddia edilen organizasyonun örgüt niteliği taşıdığına inanılması isteniyorsa, savcının AİHM’ye göre asgari olarak “inandırıcımakul delil” sunması gerekir.

İddianamedeki delillerin ise rivayet anlatımlarına, cezadan kurtulmak isteyerek aylar sonra itirafçı olan kimi sanıklara ve gizli tanıklara dayandığını görüyoruz. Oysa AİHM adil bir soruşturma da inandırıcı dayanak/makul şüphe konusunda şu ölçütü ortaya koyar: “Makul bir şüphenin olması, objektif bir gözlemciyi ilgili kişinin suçu işlemiş olabileceği hususunda tatmin edecek kanıtların ya da bilginin mevcudiyetini öngörür” (Fox, Cambell ve Hartley/UK kararı).

Dolayısıyla savcı 10 yıllık bir örgütü yeni fark ettiği anlamına gelen yorumuyla hem inandırıcı olmaktan çıkmakta hem örgüt kavramının hukuksal unsurlarında aranan “devamlılık” unsurunun oluşmadığını göstermekte hem de adli teşkilatı bir bütün olarak acz içinde göstermektedir.

GİZLİ TANIK DELİLİ VE CMK 

Gizli tanık müessesesi CMK’de ve Tanık Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir. Ancak uygulamada kötüye kullanılmaktadır. Bu nedenle bir başka inceleme, gizli tanık meselesi ile CMK 100. maddede aranan tutuklama koşulları arasında yapılmalı.

Gizli tanıklığın koşulu, tanığın kimliğinin ortaya çıkmasının ağır tehlike oluşturacak olmasıdır. Öğretiye göre kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Bu bilgiyle tanığın beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenir. Ayrıca, sanığın da savunma hakkını kullanmasına olanak sağlanmış ve çıkarlar arasında denge gözetilmiş olur. Sorularla tanığın beyanının güvenilirliği test edilir. Bu süreç sonunda tanığın beyanına itibar edilip edilmeyeceğine mahkeme karar verir. Taraflara soru sorma hakkı tanındığı için yüzyüzelik ilkesi yerini bulacak ve adalet duygusunu da tatmin edecektir.

AİHM, Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık davasında, gizli tanığın ifadesinin güvenilirliğini başka yollarla da test etmek gereğine işaret etmiştir. Yine Ellis, Simms ve Martin/Birleşik Krallık davasında verdiği karar ile AİHM gizli tanık ifadesinin güvenilirliğinin adil bir şekilde değerlendirilmesi ve tarafların arasında eşitlik sağlayacak yeterli unsurların var olup olmadığının incelenmesi kuralını ortaya koymuştur. Karara göre savunma makamı, gizli tanık ifadesini etkin bir şekilde sorgulayabilmelidir.

DÜŞMAN CEZA HUKUKU 

Savunma makamına bu denetim olanağının verilmemesi silahların eşitliği ilkesine ve adil yargılanma hakkı ilkesine aykırılık teşkil eder. Diğer yandan gizli tanık beyanları, CMK’nin 100. maddesinde tutuklama tedbiri için aranan yasal unsur bakımından da temel bir soruna delalet etmektedir. Çünkü yasadaki düzenleme açık biçimde tutuklama için “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin” varlığının gerektiğini söyler.

Sonuç olarak denetlenmemiş gizli tanık beyanının ne kuvvetli suç şüphesine, ne de ceza adalet sisteminin aradığı somut delil kavramına uygun olmadığı ortadadır. Bir soruşturmaya sebep olabilecek şüphe delili olarak kabul edilebilse dahi, “tutuklamaya elvermeyeceği” açıktır. Bu nedenlerle dosyadaki tutukluluk halleri kanunsuzdur. AİHM prensipleriyle ve ceza usul hukukuyla açıklayamadığımız durumda kalan tek seçenek, siyasi bir kararla bu operasyonun yapılmış olmasıdır. Başa dönerek bitirelim, Düşman Ceza Hukuku’nun karşısına “yurttaş hukuku”nu koymayı sürdüredeceğiz. Unutulmamalıdır ki, düşman ceza hukukuna karşı direnme hakkı kendiliğinden oluşur. Hukuk, sonunda hep direnenlerce inşa edilir. Özgürlük de öyle...

AV. DOĞAN ERKAN

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025