Rejim, toplumsallaşan hukuk ile dizginlenebilir!
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Rejim, toplumsallaşan hukuk ile dizginlenebilir!

27.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kendisinden hesap sorulamayan AKP iktidarı giderek duyarsızlaşıyor. Yıllardır doğaya karşı duyarsızdı; şimdilerde en yaşamsal konularda da topluma bilgi vermeyi tümüyle unuttuğu gibi, giderek artan oranda topluma duyarsız bir özellik kazanıyor.

Başkanlık rejimine geçilmesinin üzerinden tam 14 ay geçti. AKP Genel Başkanlığı’yla birlikte, yasama, yargı ve yürütme güçlerini ve giderek tüm devlet yönetimini tek kişide toplayan rejim, her konuda başarısızdır.
Başarısız iktidar, tıkanıyor; tıkandıkça da hırçınlaşıyor ve hukuk dışına çıkıyor. Partidevlet- sermaye-PDS- üçlüsünün kaynaşmış olmasının oluşturduğu olağanüstü merkezi iktidar gücü, toplumun tepesine bir karabasan gibi çökmüş bulunuyor. Bu yetmiyormuş gibi, daha doğrusu tam da bu nedenle iktidar kazanamadığı yerel yönetimleri de ezmeye girişiyor. Ülkeyi ateşe atmakta olan bu gidişe, hukukun toplumsallaşmasıyla karşı çıkılmalıdır.

Yerel seçim yenilgisinin sersemliği mi?
Toplum, bu karanlık gidişe, 31 Mart yerel ve özellikle de 23 Haziran İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde, elinde kalmış olan son olanağı, sandığı değerlendirerek dur demeye çalıştı. İktidar gücü yerel seçimleri kaybetmemek için yalnız devletin tüm olanaklarını seferber etmekle kalmadı, İstanbul’da bulunan Kürtl kökenli seçmenlerin oylarını almak için, hapisteki terör örgütü PKK’nin lideri ve onun kırmızı bültenle aranan kardeşinden yararlanmak istedi; birincisine bir doçenti gönderdi, ikincine de iktidarın oyuncağı yaptığı kamu kurumu TRT’ye çıkıp görüşlerini açıklama olanağı sağladı. Yine de İstanbul’da tarihi bir yenilgi aldı.
İktidar, yerel seçimlerdeki, özellikle İstanbul’daki başarısızlığının nedenini, kendi niteliğinden doğan başarısızlıklarında arayamıyor. Yenilginin sersemliğiyle iyice bocalıyor. Seçimle gelen belediye başkanlarının görevden alınmaları bunun yeni bir göstergesidir.
İktidar, İstanbul’da alamadığı Kürt kökenli seçmenlerin oylarının hesabını, en ilkel cezalandırma yöntemine başvurarak Güneydoğu’daki üç kentin halkından soruyor. Yıllardır yargıyı avucuna almış olan iktidarın, haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan, Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine valileri kayyım olarak ataması, aslına bakılırsa, iktidarın yaşam suyunun toplumsal sertlik olduğunun yeni bir kanıtıdır. Kuraldır, mutlak iktidar gücü, başarısızlığının intikamını hukukun dışına çıkarak alır. Bu iktidar, hukuk dışılık şiddetinden besleniyor.
Dahası var. Valileri, AKP Genel Başkanı da olan Başkan seçiyor; halkın seçtiği belediye başkanlarının yerine valilerin atanması, aslında merkezi yönetimde geçerli olan başkan-parti bütünleşmesinin yerel yönetimlere de yerleştirilmek istenmesinden başka bir şey değildir. Ek olarak, görevden almalar, AKP’nin elinde yıllardır, 4-5 yılda bir gidilen sandık dışında her şeyini yitirmiş bulunan demokrasiye sıkılan son kurşun anlamına gelir.
Yerel seçim yenilgisinin sarsıcı etkisi o boyuta varmış olmalı ki, AKP iktidarı, kendi mantığı içinde de, artık etkin ve verimli çalışamıyor. Ekonomiyi ve dış politikayı geçtik, baksanıza; orman yangınlarını bile söndüremiyor. Meğer AKP, kuzuyu kurda teslim edercesine, yangın söndürme işini de özelleştirmiş. Cumhuriyet ile birlikte kurulan Türk Hava Kurumu’nun -THK uçakları, Ulaştırma Bakanlığı’nın belgeleriyle kanıtlandığı gibi göreve hazır olmalarına karşın yangın söndürmede kullanılmadı. Pilotluğuyla övünen ya da tarıma havadan bakan Tarım Bakanı ile Ulaştırma Bakanlığı ters düştü; sonuçta, binlerce hektarlık orman yandı. Gerçekte devletin kurumları arasındaki uyumsuzluklar çok daha derin, örneğin, ot ithali konusunda, TÜİK ile Tarım Bakanlığı arasında yaşandığı gibi, biri birini yalanlayan kamu kurumları oluşmuş bulunuyor.
Kendisinden hesap sorulamayan AKP iktidarı giderek duyarsızlaşıyor. Yıllardır doğaya karşı duyarsızdı; şimdilerde en yaşamsal konularda da topluma bilgi vermeyi tümüyle unuttuğu gibi, giderek artan oranda topluma duyarsız bir özellik kazanıyor. İktidar, Kaz Dağları ormanının bir avuç altın için acımasızca kazınmasına gösterilen toplumsal duyarlılığa kulaklarını tıkadı. Tank- Palet fabrikasının özelleştirilmesinde, tam bir toplumsal duyarsızlıkla ısrar eden AKP yine çok vefasız ve duyarsız bir tutumla, geçmişte kendisini desteklemeyi görev bilen Memur-Sen’in bir maaş artışı isteğine sırt çevirdi, görüşme tutanağı düzenleme becerisini bile gösteremedi, sorunu Hakem Kurulu’na gönderdi.
Bir notaya daha değinelim. Son günlerde AKP’nin içinden iki yeni parti çıkacağı ya da bu partinin ikiz doğuracağı neredeyse kesinleşti. Ülkeyi bu duruma getiren AKP’nin içinden, gerçek anneler bağışlasın, ama bu toplumun sorunlarına çözüm üretecek sağlıklı çocuk ya da çocuklar, genetik nedenlerle, doğamaz.

İlk iş hukuk olmalı!
Ülkeyi her bakımdan bir yangın yerine çeviren AKP iktidarının karşısına evrensel hukuk ilkeleriyle çıkılmalıdır. Öncelikle belediye başkanlarının görevden alınmasına, bu ülkede, hukukun üstünlüğü, onunla birlikte özgürlük ve barış savunucularının, ortak bir tutum ve kararlılıkla karşı durmasının sağlanması gerekiyor.
Başkanların görevlerinden alınmaları, her şeyden önce, Prof. Dr. Metin Günday ve konunun uzmanı diğer hukukçuların açıkça belirttiği gibi, OHAL döneminde kabul edilen 674 sayılı KHK ile yapılan bir işlemdir. Bu işlemin hukuken yok sayılması için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne - AİHM uzanan bir hukuk savaşımı ya da mücadelesi, en etkili bir biçimde ve toplumla bir arada verilmelidir.
Bu yıl, Saray’da yapılacak olan adli yıl açılış törenine, toplam 79 baronun, bugüne kadar 51’i katılmayacağını açıklamış bulunuyor. Toplantıya katılmayan baroların, eşgüdüm içinde bu ülkeye hukukun temel evrensel ilkeleriyle yerleşmesi için uğraş vermesi, açılışa katılmama nedenlerini açıklarken, belediye başkanlarının görevden alınmasıyla ilgili hukuksuz işleme, çok açık bir biçimde karşı çıkması büyük önem taşıyor. Belediye başkanlarının görevden alınmalarını yerinde bir tanı koyarak “sivil darbe” diye adlandıran 30 baronun 19 Ağustos tarihli ortak açıklaması bu doğrultuda atılmış çok güçlü bir adımdır. Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler, özgürlük, eşitlik, barış değerlerine dayalı, hukuk devleti, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi temel konularda toplumun donanımı artırılabilir. Sanal iletişim kanalları da yoğun bir biçimde kullanılarak, iktidar gücüne hukuk ile karşı durulmasının yollarının ayrıntılı bir biçimde sergilenmesi gerçekleştirilebilir.
Sonuç olarak, hukuktan kaçan AKP’yi hukuk yoluyla geriletmek gerekiyor. 

Prof. Dr. YAKUP KEPENEK

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025