İktidar, son aylarda muhalefete özellikle CHP’ye her koldan saldırmaya başladı. Muhalefetin elindeki belediyelere terör, kent uzlaşısı, yolsuzluk gerekçeleri ile kayyum atıyor, belediye başkanlarını ve yöneticilerini hapse atıyor. Muhalif gazetecileri sudan gerekçelerle gözaltına alıyor, tutukluyor; elektronik kelepçeli gazeteciler ev hapsinde. İktidar, siyasi parti yöneticilerini, başkanlarını, daha önce cumhurbaşkanı adayı olmuş seçimlere girmiş muhalif liderleri bile hapse attı.
Gelecek seçimde muhtemel cumhurbaşkanı adayları Selahattin Demirtaş ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ve son olarak CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun da diplomasının iptal edilip tutuklanması, seçimlerde kendilerine rakip istemediklerinin göstergesi.
İktidar kendisine karşı ses çıkaran, ekonomi politikalarını eleştiren iş insanları derneği yöneticilerini, üyelerini tehdit ediyor, gözaltına alıyor, yurtdışı yasakları koyuyor. İktidarı protesto eden, sokağa çıkan herkes terörist olarak suçlanıyor, gençler toplu halde tutuklanıp hapse atılıyor.
Sanatçılar muhalefeti destekliyorsa hele boykot paylaşımı yapmışsa kesin terörist(!); sorgulanmaya ve işsiz kalmaya mahkûm.
İKTİDARIN ÇARESİZLİĞİ
Güncel suçunuz yoksa ama muhalifseniz geçmişten de olsa size suç bulunuyor; hiçbir şey bulunamazsa ve yaşınızda tutuyorsa kesin bundan 12 yıl önceki Gezi olaylarında sokağa çıkmışsınızdır, mantıklı olması gerekmez size suç uydurulur. Hapse atılmanın, şafak operasyonları ile gözaltına alınmanın tek kriteri var: Muhalif olmak.
Yargının bağımsızlığından bahsedemiyoruz. Özel görevli savcılarla operasyonlar, yargıçlar tarafından tutuklamalar yapılıyor. Yatarı olmayan suçlardan (tabii siyasi nitelikli) insanlar tutuklanıyor. Aylarca hapse tıkılıyor. Yargı, muhalefeti bastırmak ve şekillendirmek için bir araç gibi kullanıyor. Kendi diploması tartışmalı olanlar, 30 yılık diplomaları üniversitelerden iptal ettirebiliyor. Üniversitede bölüm başkanlığı yapan profesörler bile bir günde lise mezunu haline gelebiliyor. Ama neden? Sözün özü; yönetemiyorlar, çaresizler.
DERİN YOKSULLUK
Ne ekonomiye çözüm bulabiliyor, enflasyonu durdurabiliyorlar ne ödemeler dengesini sağlayabiliyorlar ne açlık ve sefaleti önleyebiliyor ne de emekliye verecek paraları var.
Ülke, derin yoksulluk içinde. İktidar 2018’den beri her sene, “Bir sonraki yıl enflasyonu tek haneli hale getireceğiz” diyerek halkı uyutuyor ama bugün enflasyon 2018 yılındakinden daha yüksek. Ufukta bırakalım tek haneyi değil yüzde 30-40 gibi oranları bile tutturmaları zor.
İktidarın “Türkiye modeli ekonomi uygulayacağız” diye uyguladığı “nas”, enflasyonu, dövizi azdırdı. Döviz artışını durdurmak için buldukları kur korumalı mevduat (KKM) dolarizasyona ve yüksek faiz ödenmesine neden oldu. KKM’den kurtulmak için iki yıldır yüksek faiz uyguluyorlar ama bu faiz sarmalından kurtulmak için ne yapacaklarını bilmiyorlar.
TOPLUM MUTSUZ, TOPLUM SOKAKTA
Hazine’den beş kuruş ödemeden yaptırıyoruz dedikleri geçiş ve müşteri garantili “yap-işlet-devret” (YİD) modeli havaalanları, yollar, köprüler, hastahaneler hatta tren istasyonlar birer kara delik oldular.
Hazine’de toplanan vergiler; faizlere, müşteri ve geçiş garantili YİD modeli havaalanı, yol, köprü ve hastahanelerin ödemelerine gidiyor. Emekliye, vatandaşa hatta yatırıma ayıracak para yok. Artık satacak bir şey de kalmadı.
Sadece ekonomi mi? Seçimde Karadeniz’de doğalgaz, Gabar’da petrol, Akdeniz’de doğalgaz-petrol dediler hayal sattılar. Artık ne satabilecekleri hayal ne satabilecekleri devlet kurumu ne de ülkenin sorunlarına çözüm bulacak planları ve programları kaldı.
“Yaparsa Erdoğan-Ak Parti yapar” diye sattıkları ümidi de bitirdiler. Artık halk da iktidarın ekonomik krizi çözeceğine inanmıyor. Toplumda mutlu olan kesim yok. Köylü, üretici mutsuz, ücretli mutsuz, işçi mutsuz, emekli mutsuz, öğrenci mutsuz, öğretmen mutsuz, gençler mutsuz, gazeteci mutsuz, yazar mutsuz, sanatçı mutsuz, ihracatçı mutsuz, iş insanları mutsuz, şikâyetçi, hatta sokaklarda...
ÖNCELİK VATAN VE YURTTAŞ
Onun için saldırganlar. Mart 2024 yerel seçimleri bu iktidar ve Erdoğan için bir güven oylaması idi. Halk güvenoyu vermedi. Halk, yerel yönetimleri muhalefete, CHP’ye verdi. İktidarın ömrü bu 2024 yerel seçimde verilen güvensizlik oyu ile bitmiştir.
Özgür Özel’in “normalleşme” söylemi ile cesaret bulan iktidar, çözüm için yapacak bir şeyi kalmadığından muhalefete her koldan saldırıya geçti. Ama artık bu iktidar güven oylamasını kaybetmiş, ülke sorunlarını için çözüm üretemeyen, ülkeye vereceği bir şey kalmayan, direksiyon hâkimiyetini kaybetmiş bir iktidardır. Eskiden hükümetler Meclis’te güven oylamasını kaybedince, hatta ara seçimlerde oyları azalırsa istifa eder, düşerdi. Artık hükümet yok; Saray, tek adam iktidarı var.
Ülkede tansiyonu düşürmek ve ekonomik krize çözüm bulmak, halkı rahatlamak için bir an önce ülkeyi seçime götürmek gerekir. Ya güven tazelenmeli ya da halkın ümit bağladığı bir yönetim başa gelmeli. Bindiği atın tökezlediğini, kamçılayarak ata eziyet etmenin, atı öldürmenin yarışı kazandırmayacağını, bunun halka ve ülkeye faydası olmadığını birileri Erdoğan’a söylemeli.
Muhalefeti dinlemediğine göre bunu AKP içindeki aklıselim siyasilerin de Erdoğan’ın kulağına söylemesi gerekiyor. Kendini değil ülkeyi, vatandaşı düşünmek fazilettir.
OSMAN GÖLCÜK
BİLİŞİMCİ