Depremlerimizle barışık yaşamayı hâlâ öğrenemedik
Şükran Soner
Son Köşe Yazıları

Depremlerimizle barışık yaşamayı hâlâ öğrenemedik

26.04.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Çocuklarımızın, Atatürk’ün kendilerine armağan ettiği, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın keyfini çıkarma şanslarını kısıtladık. Elbette onları korumak adına, güvenemediğimiz binalara sokmak yerine, havanın da güneşli olmasından yararlanarak parklarda dolaştırmayı seçtik. Kimilerimiz araçlarla trafiği kilitleyerek olabildiğince uzaklara kaçırmayı yeğledik. Akşam serinliği bastıktan sonra bile, hiçbir bina yıkılmamış, hiç kimsenin ölmemiş olması sonrasında da güvenli çözümler üretememiş olarak, geçmiş depremlerde yaptığımız üzere geceyi ailece parklarda geçirmeye dönük çözümler ürettik.

Oysa büyük körfez depreminin yaz sıcağı günlerinde değildik. Arabaların yanında gücümüzün yettiği olanaklarla çadırlar yaparak sabahladık. Bir sonraki gece daha da soğuk bir havada sokakta yaşamayı daha güvenli görmüş ailelerin sayısı hiç de az olamadı. Aksilik bu ya, önümüzdeki bir iki günde havalar daha da soğuyacak. Evlere zorunlu dönüş kaçınılmaz olacak.

***

Korkunun resmini yapabilir misiniz?

***

Büyük körfez depremini yaşadığımız günlerde, TMMOB, inşaat mühendisleri başta olmak üzere, deprem oluşumlarında etkili odaların temsilcilerinden oluşan ekiplerin taramalarının peşinde, şaşırdığım tanıklıkları paylaşırken Abidin Dino’ya seslenişin bu başlığını kullanmıştım. Ailelerinden pek çok can kaybı yaşamış, çadırlara sığınmış depremzedelerin, en küçük bir artçı sarsıntıda, ana caddelerin trafiğinin riskine aldırmadan caddelere kaçışları şaşırtıcıydı.

Çok bilindiği üzere, her büyük felaketin ardından toplumsal duyarlılık, sorumlulukların en ucunda sınav verenlerin sayesinde, her büyük deprem travmasının ardından, aylar yıllar süren çabalarda hep başarılıyızdır.

Ayrıntılara girmeden kimi örneklemeleri paylaşmak isterim. Örneğin ilk küçük Adapazarı depremine de gazeteci olarak gitmiştim. Büyük deprem sonrası, kendi anlatımlarıyla yaşadıklarını da paylaşmak gerek. Biliyorsunuz patates tarlasında fabrikalar yapmakla ülkeyi kalkındırdıkları ile övünen işadamlarımız vardı. Sonrası bir daha patates tarlasında fabrika yapmayacakları yolunda kişisel tövbeleri de olmuştu.

Ancak Adapazarı’nda yaşatılan travmalar günümüze kadar uzandı. Onlar bir daha yıkılmasın insanlar ölmesin diye, betonu çok kalın binalar yapmışlardı. Gelin görün ki tarlalar üzerindeki bu binalar yıkılmamış, ancak devrilmişlerdi. Camlarından uçuşan tül perdeleri ile bizlerle, aklımızla alay ediyor gibiydiler. En acısı hâlâ, günümüzde Adapazarı’nda bir büyük olası depremde yıkılacak çok sayıda bina gerçeğimiz var. Meslek odalarının gösterdiği yerlerdeki bu binaların önünde, yakın tarihli seçimler için fotoğraf çektiğimde, yoldan geçen ailelerin çocuklu fotoğraflarının olmamasına özendim. Çaresiz aileleri korkutmamayı, sorumlu yönetimleri sadece bir kez daha uyarmayı seçmek zorunda kaldım.

***

Yakın tarihimizde yaşadığımız dev boyutlu Kuzey Anadolu depremleri üzerinden yaşanmışlıkların içinde olmasam da hep birlikte acılı, buruk, hâlâ ciddi hiçbir iş yapılmaması, önlem alınmamasını seyrettik. Hemen altını çizmek gerek, 1970’ler sonrası meslek örgütlerimizin çatıları altında yapılmış ciddi çalışmalar sonucu alınması zorunlu önlemler söz konusuydu. Meslek örgütlerimizin özetleri gazetemizde yayımlanmış tuğla gibi raporların sonuçlarının altını çizersek, sadece siyasi çıkarlar uğruna o dönemin siyasal erklerinin, yandaş müteahhitlerle çalışmayı seçmeleri, yönetmeliklerinin yürürlüğe girişi, kendi uzmanlıklarına da ihanet etmiş olmaları yüzünden.

Bir tek standart beton üretilmesi yönetmeliğinin uygulanmasını ertelemelerine bağlı, büyük Sakarya depremlerinde ölenler, yıkılan binaların sayılarında en az üçte bir oranında daha az zarar, can, mal, ekonomik kayıplar söz konusu olabilecekti. Sözün özü 1970’lerden günümüze, bile bile siyasal erklerin katlanarak işledikleri suçlar yüzünden yeni suçlar çıkıyor her yerden.

Yazarın Son Yazıları

10. Yıl Marşı’ndan, gençlerden, ödleri kopuyor

10. Yıl Marşı’nı, bayram günlerinde, spor yapacakları salonların çevresinde döne döne, torunlarım arkamda, tempolu yürüyüşle söylemeye bayılırdık. Doğaldır ki sizlere anımsatmaya gerek yok.

Devamını Oku
20.05.2025
11. yüzyılda yazılmış dünyanın ilk romanıyla nefes almak ister misiniz?

Yüreğimizi yakan, yaşamımızı kuşatmış, bizi diplere çekmek isteyen, birbirinden ağır gelişmelerin kıskacında, nefes alabilmek üzere ne yapmak istersiniz?

Devamını Oku
17.05.2025
İnadına, çağdaş yaşama dönük çocuklar yetiştirmek

YouTube’dan, bugün yayına girecek Üç Kuşaktan Söyleşiler dizininin söyleşi konuğu Av. Olcay Ekinci Yezdani, tanıyanlarının hemen anımsayabilecekleri gibi, yazarımız Oktay Ekinci’nin ablası olmanın çok ötesinde, yaşamını bir ömür boyu çağdaş yaşama dönük seferberliğe adamış, son nefesine kadar nokta koymayı düşünmeyecekler arasından. Bir zamanlar Fatih Kız Lisesi, eğitiminin içeriğinde öne çıkmış okullar arasında başı çekenlere giriyordu.

Devamını Oku
13.05.2025
Cumhuriyet ailesinin içinde olmanın ayrıcalığı

Cumhuriyet ailesinin içinde olmanın ayrıcalığı

Devamını Oku
10.05.2025
Her gün yeni bir yıldırma operasyonu

Her gün yeni bir yıldırma operasyonu

Devamını Oku
06.05.2025
Taksim Anıtı-1 Mayıs Meydanı-Gezi Parkı paranoyası

Taksim Anıtı-1 Mayıs Meydanı-Gezi Parkı paranoyası

Devamını Oku
03.05.2025