Yavuz Önen’in yaşam üçgeni
Şükran Soner
Son Köşe Yazıları

Yavuz Önen’in yaşam üçgeni

22.04.2025 04:00
Güncellenme: 22.04.2025 04:00
Takip Et:

İçinde yaşadığımız, hep birlikte paylaşmakta olduğumuz, sıcak toplumsal gelişmelerin canlı yayınlarının yoğunluğu nedeniyle biraz aksatmak zorunda kalmış olsak da, Cumhuriyet YouTube yayınlarındaki, “Üç Kuşaktan Tanıklıklar” söyleşilerini elimizden geldiğince sürdürmekten vazgeçecek değiliz. Zaman bulabildiğinizde, ilginizi en çok çekenlerden başlayarak geriye dönüp izleyebileceğinizi anımsatmış olalım. Yayına hazırlanmış son söyleşiyi konuğumuz Yavuz Önen üzerinden, en sıcak gündemimiz olan insan hakları ağırlıklı olarak izlemenize sunabilmek, bizim açımızdan şanslı bir tesadüf olabilir. 

Ne de olsa gençlerimizin önderliğinde, yaşamlarını sürdürebilme, nefes alabilmede artık çok zorlanmakta olan tüm toplumsal yapılarımız, çok haklı, çok dinamik bir arayış, eylemlilik, sorumluluk içindeler. Geçmişin toplumcu tanıklıkları, birlikte paylaşımlarını günümüzde kendi yaşamlarına taşıyabilmek üzere çok güçlü dinamiklerle, işbirliğinde yolculuklarını sürdürmek üzere gelen her çağrıya etkin katkıda bulunma kararlılıklarını ortaya koymaktalar. 

Çok uzun yıllar Mimarlar Odası ile TMMOB başkanlığı yapmış, Yavuz Önen’in, yaşam üçgeni içindeki önceliklerinin, kendi kurşun kalemi, el yazısı, kendi karikatürü de içinde çizimi, görsel çok çarpıcı olamasa da,1950’lerden başlanarak, 1960’lar, 1970’ler, 1980’lere geçişlerin, sonrasında yaşatılanlara karşı hak arayışları ittifaklarının, günümüze uzanmasında, kimi yansımaları buluşturabilir. 

***

Yavuz Önen’in şansı, çocukluk yıllarının Midyat’ta uzun yıllar belediye başkanlığı yapan babasının yanında, çok kültürlü bir ortamda büyüme şansını yakalaması ile başlamış olabilir. Çoklu diller, çoklu dinler ortamında, birçok dili, kültürü de paylaşabiliyor olarak büyümek, kültürlerin, inançların birbiriyle kaynaşmasına tanıklık içinde eğitim kapılarının açılması... İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin 5 yıl olduğu döneminin mezunu. Aynı meslekten eşi Rezzan’la birlikte, iş yaşamında ülkenin her yerindeki tarihi eserlerin restorasyonlarında çalışma olanağını yakalamaları... Özetle Yavuz Önen’in yaşam üçgeninde, çocukluk yıllarının yarattığı olanaklara, kültür-sanat ağırlıklı çalışmaların eklemlenmesinin ardından, çok uzun soluklu, uluslararası boyutlar da kazanmış insan hakları savaşımları, İnsan Hakları Vakfı görevleriyle eklemlenecek... 

İnsan Hakları Derneği’nin kuruluşu ile çakışan paylaşımlar, dostluklar bir yana, kişisel gazetecilik koşullarında tümüyle kopuk kaldığım 1970’li yıllarda, Deniz Gezmiş’lerin idamına yürünen yıllarda, ülkemizdeki ayrışmalı sol örgütlenmelerin, sözcüğün tam karşılığı olarak, direnmede çok keskin buluştukları eylemler, hepsinin arkasından gelen tümüne birden ödetilmiş ağır bedeller, cezaevleri buluşmaları, çoklu can kayıpları, operasyonlar... 

Sonraki yıllarda Yavuz Önen’in yaşamında öne görev olarak çıkan ulusal ile uluslararası ölçekte insan hakları savaşımının sorumlulukları... Doğrusu Avrupa solu kolundan Murat Belge ile Yılmaz Güney de içlerinde, sol siyasetlerin çoğunluğunu bir arada sadece cezaevlerinde değil, sokaklarda da birlikte eylemlere yönlendiren gerçekler... En anlamlı, en zorlusu kuşkusuz emperyal tuzaklar adına, dünyanın en kirli çıkar ittifakları adına da insanlığı, insan haklarını yok etmek üzere de benzer sözcükler, kavramlar üzerinden kurulan tuzaklar ile gerçek insan hakları savaşımları arasında sağlıklı ayrımın yapılabilmesinin ilkeleri. 

Kuşkusuz yaşamın günümüze kadar daha çarpıcı olarak yükseltilmiş tuzakları içinde, sağlıklı sonuçları ile değil, ancak arayışların pusulasını duyumsayabilmek adına işlevsel olabilir.