Kazanan halk, kaybeden Saray
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Kazanan halk, kaybeden Saray

26.06.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Onlarca sonuç yazabiliriz. Ama hepsi eninde sonunda tek gerçeğin uzantısı olur: Dayatılan bir yönetim tarzı İstanbul’da hezimete uğramıştır. Seçim tekrar ettirenler, yeni sistemle ilgili gözleri açmıştır.
İktidarın, Yüksek Seçim Kurulu’na baskı yaparak seçim iptal ettirebilmesi, yani kuvvetleri tekelleştirmesi de; İstanbul’un bir ilçesinde (Büyükçekmece) şaibe görüntüsü oluşturmak için vatandaşların evlerine polis göndermesi de; suçla mücadele eden teşkilatlara yön vermesi gereken İçişleri Bakanı’nın siyasi muhalefeti yargısızca suçlu gibi yansıtan bir kampanya yürütmesi de o tek gerçeğin uzantısıdır: Kurumsuzlaşma, keyfilik, devleti şahsileştirme ve günlük siyasi çıkarlara göre yapılandırma gerçeğinin. Seçim yerel olsa da, 31 Mart’tan sonra yaşananlar yeni sistemin iktidara sağladığı bu genel olanakların sonucudur. İstanbul tekrar seçimi, bu nedenle bir yerel seçim olmaktan çıkmıştır.
Kamu kaynaklarının iktidar partisinin çıkarı için heba edilebilmesi, tarafsız olması gereken valilerin iktidar partisi lehine çalışma yapabilmesi, “devletin başı” sıfatını taşıyan partili cumhurbaşkanının, cumhurbaşkanı forsu taşıyan otobüslerle miting yapıp karşıtlarını Sisi’ye benzetmesi de bu gerçeğin uzantısıdır. Kaybeden Binali Yıldırım değil, halkla inatlaşan bu tarzdır. Halkın, “devletin çivisi çıktı” dediğini duymak için farkın kaç kat artması gereklidir?
Ekonominin özellikle son bir yılda gerilemesi, çarkların durması, işsizliğin ve pahalılığın artması, kayırmacılığın doruğa çıkması da bu gerçeğin uzantısıdır.
O gerçek, mühürsüz bir referandumla anayasal hale getirilen, panik halinde gidilen bir erken seçimle 24 Haziran 2018’den bu yana da uygulamada olan, Meclis’i etkisizleştiren, halkın ekmeğini, aşını küçültürken başkalarının lüksünü büyüten; tek kişiye dayalı, otoriter Saray Rejimi’dir. İstanbul seçimini keyfine göre tekrarlatabilen yer burasıdır; halkın tepkisini bu denli büyüten ise, bu “keyfi” ve kibirli yönetim şeklinin halka bir faydasının olmadığının 31 Mart’tan sonra çok daha açık şekilde görülmesidir. Çok açık ki iki ayda değişen ve farkı 60 kat yükselten temel neden budur.
Öne çıkan “Hak, Hukuk, Adalet” sloganı bu gerçeğin uzantısıdır. Halk, “egemenlik sarayın değil, milletindir” mesajını kalın çizgilerle bu sayede vermiştir. Ne kadar teşekkür etsek azdır.

Kazananlar
Öyleyse kazanan mı? Kazanan halkımız ve muhalefet güçlerinin kucaklayıcı yeni siyaset tarzıdır. İstanbul’da seçim günü oluşan dayanışmaya ve arkasından gelişen kutlamalardaki çeşitliliğe, mutluluğa çok dikkatli bakmak gerek. Nedeni ortada: Ekrem İmamoğlu’nun ülke tek adamlık rejimi tarafından bu denli kutuplaştırılmışken, muhaliflere “illet, zillet” sözleri havada uçuşurken “barışma, konuşma, kucaklaşma zamanı” demesi; halkı bölen değil, birleştiren bir rota izlemesi açık farkla destek gördü; iktidarın “halkın iradesini tanımam” mesajıysa halkın bu kez çok daha geniş kesimi tarafından cezalandırıldı. İktidar aynı tarzı sürdürsün, tepki de aynı şekilde büyüyecektir. Değişim artık kaçınılmaz. “Milli irade” kozu, muhalefete geçmiştir.
Başka ne mi oldu? Muhaliflere milliyetçilik dersi veren Milliyetçi Cephe seçime iki gün kala Öcalan’a mektup yazdırıp Kürt seçmeni sandıktan uzaklaştırmaya çalıştı. Bu da tutmadı. Kürt seçmen Öcalan’ın çağrısına uymadı; Türkiye’nin sorunlarının ancak barışma, kucaklaşma ve demokratikleşme yoluyla çözülebileceğine inandığını gösterdi. Seçimin bir olumlu yanı iktidar cephesinin samimiyetsiz millicilik propagandasını tuz buz etmesiyse, diğer güzel yanı da Türk ve Kürt ayrımı olmaksızın halkın yeniden ortak bir sevinçte birleşebilmesidir.
Asıl mücadeleyse şimdi başlıyor: Milli Görüş/Saadet ve belirli ölçüde AKP seçmeninden İYİ Partili ve hatta MHP’li ülkücüye, HDP seçmeninden Türkiye İşçi Partili sosyaliste kadar geniş bir seçmen kitlesi, yani normal şartlarda bir araya gelmeleri imkânsız gibi görünen bir sosyal dinamik, CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun siyaset tarzı etrafında ve iktidarın ülkeyi uçuruma süren siyaseti karşısında güçlü bir mesaj vererek ortaklaştı. Bu, bir milletin uyanışıdır. Şimdi yapılması gereken; hiçbir siyasi mahallenin zaferi kendisine mal etmemesi; her kesimin bu olağanüstü birliği sürdürüp genişletecek bir sorumlulukla davranması ve ülke sorunlarının çözümü için somut program, siyaset ve sistem önerilerini herkesin durduğu yerden seslendirmeye, modellerini uygulamaya başlamasıdır. Aceleye gerek yok; “sırça köşk” sarsıldı. Cumartesi “Yöntem Devrimi” başlığıyla tam da buradan devam.  

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021