Deniz Yıldırım

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

24 Kasım 2021 Çarşamba

Israr var. Paramızı pul etmeyi ekonomi politikası; geçim şartlarımızı ağırlaştırmayı “ekonomik kurtuluş savaşı” diye sunuyorlar. Bilinçsiz bir siyaset değil bu; aksine, yaptıklarının arkasında duruyorlar; bir şey biliyor da bütün tedbirleri almış da ona göre davranıyormuş gibi açıklamalar yapıyorlar.

Kaç kere denendi, sınandı? Geçmişte, gerçekten bir büyük sırra vâkıfmış gibi, çok kararlı bir tutumla, öngörüleri tutacakmış edasıyla yaptıkları açıklamalar kaç kez hayatın akışı tarafından yalanlandı, unuttuk mu?

Şimdi yine aynı oyun. Bedeli giderek ağırlaşıyor. Yükü halkın sırtında. Günden güne kötüye gidiş var. En kötüsü, umudu kaybetmek. Daha iyi bir geleceği geçtik, günü nasıl kurtaracağız derdine düşürüldü milyonlarca insan.

Böyle bir ortamda ekonomi canlanacakmış. Nasıl olacak? Alım gücü düşerken kim, nasıl tüketime yönelsin; çarşı pazar canlansın? Döviz böyle hızla değerlenirken kim üretime, yatırıma yönelsin? Stokçuluğun önüne böyle bir ortamda nasıl geçilsin? Bu soruları sormak için âlim olmak gerekmiyor.

Her şeyi denetimsizce bir merkeze bağlamanın; ülkenin kaderini Saray siyasetinin eline terk etmenin bedeli bu. Yaşananlara kimse şaşırmasın. Anayasa değişikliğiyle sistemi değiştirecek referandum öncesinde kaç kişi yazdı, çizdi, anlattı bu olasılıkları. Yaşıyoruz işte. Sonuç olarak bu tablo iktidarın eseridir ve iktidar değişmedikçe sürecek, görüntü ortada.

Bu aşamada yapılması gereken iki şey var: İlki, siyasal talep olarak, seçim sandığının bir an önce halkın önüne getirilmesi ve iktidarın halkı yoksullaştırma siyasetinin/sisteminin halkın güvenoyuna sunulması. İktidar savunmada; her açıklamaları “erken seçim yok”, “erken seçim olmayacak” sözüyle başlıyor ya da bitiyor. Bu basıncın farkındalar. Seçimi tüm iktidar gücüne, eşitsiz rekabete ve sahip oldukları baskıcı yetkilere rağmen kaybedebileceklerinin de.

İKİ TALEP 

Bu basıncı tabana yaymak gerekiyor. Bunun için de muhalefet partilerinin yaşadığımız ekonomik buhrana karşı hangi tedbirleri alacaklarını, hangi seçenekleri/çözümleri yaratacaklarını çerçeve bir program olarak sunmaları, açıklamaları şart. Ortak ve en geniş zeminde. Gecikmeden. Toplumu, “İktidar çözemez, peki muhalefet bu derin sorunları bir araya gelip çözebilir mi?” kuşkusundan kurtarmak, soru işaretlerini kaldırmak için bu zorunlu.

İkinci nokta: toplumsal talep olarak zamlara, paramızın değer kaybına, hayat pahalılığına, stokçuluğa karşı durmak; faturanın, acı reçetenin seçim sonrasında, olası bir iktidar değişikliğinde yine halka kesilmemesi için Halkçı-Kamucu bir alternatif programı tabandan tavana doğru yükselen bir talep olarak daha fazla dillendirmek gerek. Emeği daha da ucuzlatıp iyice sözsüz, savunmasız bırakıyor iktidar; “hadi hadi, üret” düzeninde işsizlikle korkutulacak kitlelerin sömürülmesinin önüne geçecek bir programa ihtiyaç var. Bu noktada emek örgütlerine, demokratik meslek kuruluşlarına, ilerici/sosyalist siyasal ve toplumsal örgütlenmelere, alternatif bir programı görünür kılmak, duyurmak adına daha fazla görev düşüyor. Hayat pahalılığına, zamlara, emeğe dönük saldırılara, genç işsizliğine, adaletsiz vergilere itiraz zemininde bir demokratikleşme programı, her türlü birliğin/ittifakın harcıdır.

Evet, ülke kötü yönetiliyor. Evet, iktidar değişikliği gerekiyor. Fakat yetmez; bu derinlikte bir talan ekonomisinin arkasından orta yolcu bir ekonomik programla sorunlar çözülebilir mi? İşte bunun için, alternatifi de bugünden konuşmak gerekiyor.

Ve, Cem Karaca’ya selamla, özlemle: “Yoksulluk Kader Olamaz.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları