Gülengül Altınsay

Avcı’da umut var

04 Temmuz 2019 Perşembe

Beni hep çok rahatsız etmiştir; rakip takım daha ayağını sahaya atar atmaz yapılan kötü tezahüratlar, yuhalamalar. Sadece ve sadece rakip oldukları için yapılan bu tepkiler sporun ruhuna da uymuyor, insanlığa da. Ayrıca hiçbir motivasyonu olmayan, baştan bu maçı kaybetmiş havasındaki takımları da beklenenin aksine canlandırıyor, hırslandırıyor. Yani hiç akıllıca da değil bu tür rakip takıma, rakip teknik direktör ya da rakip taraftarlara uygulanan kötü muamele.
Uluslararası maçlarda da rakiplere gösterilen muamele aynı. Üstelik işin içine milliyetçilik de katılıyor ki kimse ses çıkaramasın. Sonunda bir futbol maçı oluyor bir düşmanı yurttan atma mücadelesi. Oysa ki sizin ekranlara verdiğiniz olumlu ya da olumsuz imaj o kadar önemli ki. Küfürlerle değil, taraftarın etkili desteğiyle ne kadar iyi izlenimler bırakıldığını Beşiktaş’ın birçok uluslararası maçlarında yaşamıştık mesela. Ama bu yaklaşım içeride dışarıda her maçta her rakibe karşı olmalı. Bırak rakibi sadece kendi takımına odaklan. Üstelik tepki vereceksen böyle ver. Zaten en etkili tepki, tepki vermemek değil midir?

Avcı gelince
Hemen her maçta rahatsız olduğum bu görüntüler Abdullah Avcı’nın Beşiktaş’a transferiyle bir kez daha aklıma düşüverdi. Nedeni de Abdullah Hoca’ya Beşiktaş tribünlerinden yapılan “Yere yatsana, yere yatsana, Abdullah Avcı yere yatsana” aleyhte tezahüratı. Son derece gereksiz. Ve beni çok üzen. Üstelik bir şekilde biliyordum ki kendisi Beşiktaşlı olmayabilir belki ama Beşiktaş’ı seven, iyiliğini isteyen bir kişiydi o. Bir kez bir TV programına katılmıştık birlikte. Hali, tavrı, olaylara yaklaşımı çok hoşuma gitmişti. Bir şeyin sadece bir yüzünü değil arkasını da görebilen, empati yapabilen bir insan izlenimi vermişti. Nitekim teknik direktörlüğündeki başarısı da bunların bir sonucu bence. İnsanı anlayamazsanız yönlendiremezsiniz de. Hele bunlar genç yaşta para ve şöhret sahibi olmuş futbolcularsa.

Futbol adamı
Ayrıca “artık oldum” havasına giren bir insan da değil Abdullah Avcı. Futbolu sürekli araştıran, modern futbolu takip eden biri. Artılarını değil eksilerini gören ve çözmeye çalışan biri. Zaten Beşiktaş’la anlaşır anlaşmaz verdiği demeçler de daha çok futbol üzerineydi. Beşiktaş takımının kaybettiği topu geri alma süresini azaltmak gerektiğinden bahsediyordu mesela. Bir başka iyi özelliği de iyi futbolcudan anlaması. Diyeceksiniz ki kim anlamaz ki. Öyle değil işte. Ben basın tribününde bile Sergen Yalçın’ın iyi futbolcu olduğunu savunmak zorunda kalmış biriyim. Daha çok da yeni ortaya çıktığı ilk yıllarda. Şimdi de tamam bir Sergen değil belki ama Oğuzhan gibi oyuncuların farkını anlatmaya çalışıyorum ha bire. Bıkma derecesinde. Tamam herkesin bir fikri olabilir bunlar doğru da olabilir ama bir futbolcuyu değerlendirmek hele takıma yararı çerçevesinde değerlendirmek öyle kolay bir şey değil.

Başarı için
Gelelim Abdullah Avcı’nın bu tüm olumlu özellikleriyle Beşiktaş’ta neler yapabileceğine. Bunu kimse kestiremez, ben de kestiremiyorum. Olası pek çok değişken nedeniyle. Her şeyden önce Hoca baskısız, rahat bir çalışma ortamı bulabilecek mi? Kendisine illaki oynayacak diye dayatılan menajerleri güçlü oyuncular yine olacak mı? Transferlerde ne kadar söz hakkı olacak, istediği takımı kurabilecek mi? Diyelim tüm bunlar asgari düzeyde de olsa gerçekleşti. En son ve en çarpıcı soru: Bakalım Abdullah Avcı hocalığını Başakşehir düzeyinden ülkede şampiyonluk, uluslararası arenada başarı isteyen milyonlarca taraftarı olan Beşiktaş’a taşıyabilecek mi?
Ve bunu her şeyi çok iyi bildiğini düşünen transfer bağımlısı yönetime rağmen yapabilecek mi? Benim en azından kuvvetle umudum var…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları