Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı. Kendisine bir sezon bile verilmeden 29 maç sonra gönderildi. Dolayısıyla Ole ile 3 yıllık yapılanma sözü de rafa kalktı. Bravo yine bildiniz. Beşiktaş, Alanya maçına Ole’siz çıkacak. Eh ne de olsa bu ortamı en iyi bilenlerden, en göbeğinde yaşayanlardansınız. Bağlantılarınız (!) sağlam. Bu ortamın oluşumundaki katkılarınız (!) da yadsınamaz zaten.
GORDON GO HOME!
Bizde ne yazık ki hafızasızlık hastalığı var. Dün yok sadece bugün var. Hep dillerinden düşürmedikleri Süleyman Seba dönemine bir dönelim isterseniz. Gordon Milne geldiğinde alınan bir iki başarısız sonucun ardından atılan “Gordon go home” manşetlerini anımsayalım. Eğer o günlerde büyük başkan Seba onlara pirim verseydi ve Gordon’u evine yollasaydı o şaşaalı Gordon’lu yılları hiç yaşayamayacaktık. Çünkü Seba kimseye prim vermezdi. Özellikle de kulübe akıl hocalığına soyunanlara... Şimdi Seba adını dilinden düşürmeyenleri kulübün uzağından bile geçirmezdi. Çünkü o gerçek bir başkandı. O Gordon’da diretti. Sabrı ve istikrarı seçti. Öyle olmasa belki de bugünlerdeki çöküş ta o zamanlar başlayacaktı.
KUPALAR UNUTULDU
Daha yakına gelelim; şu günlerde yaşadıklarımızın benzerlerini Ahmet Nur Çebi başkan zamanında da yaşadık. Yine sportif başarısızlıklara çözüm olarak, ne yapacağı da ne yapamayacağı da kanıtlanmış Şenol Güneş getirildi. Çünkü bazı çevreler öyle istiyordu. Ben “Bu sizin de sonunuz olacak” dedim durdum. Ama nafile. Ve öyle de oldu. Şimdi Çebi döneminde kazanılan şampiyonluk ve alınan 4 kupa değil sadece son sezonun başarısız sonuçları ve yanlış transferleri konuşuluyor.
UMUTLUYDUK
Üç yıllığına gelmiş olan Serdal Adalı yönetimi de uzun vadeli yapılanma sözü verdi. Transfer hovardalığı yapmayacakları sözü verdi. Geçmişin yanlışlarını tekrarlamayacakları sözü verdi ve seçildi. Sonra çalışmayı seven, mütevazı, Avrupa’da çok saygı duyulan bir hocayla da anlaştı. Hatta 2. Gordon dönemi başlıyor sinyalleri bile verdiler. Zaten Ole Hoca herkesin arazi olduğu bir dönemde bu ağır görevi alma cesaretini göstermişti. Ama sürekli dışarıdan, belki içeriden de sabote edildi. Bu normal çünkü bu tarz kişilerin derdi Beşiktaş ya da ülke futbolu falan değil. Onların dertleri sadece kendi menfaatleri. Tamam da Serdal Başkanın bu kışkırtmalara gelmemesi gerekirdi. En azından bu sezon sağı solu tamamlanmış bir kadro oluştuktan ve takımlaşma süreci tamamlandıktan sonra karar verilmeliydi.
Şu açık ki kısa vadede başarılı olma isteği çok daha uzun süreli başarısızlıkların yolunu açıyor. Fakat bunu bir türlü anlatamıyoruz. Hepsinden daha da önemlisi genel kurulların 3 yıl yetki verdiği Beşiktaş yönetimlerinin onun bunun lafına gelip ipleri ellerinden kaçırmaları. Ve kendi sonlarını hazırlarken Beşiktaş’ı da buna alet etmeleri. İradelerini taraftar adına konuşan tribün provokatörlerine, sosyal medyadaki çıkar çevrelerine ve medyada “o gitsin, bu gelsin” dışında bir fikir geliştirmeyen reytingcilere teslim etmeleri... Kritik soru şu: Beşiktaş’ı bunlar mı yönetiyor, yoksa kongrenin yetki verdiği yönetim mi?
‘I AM SORRY OLE’
Son sözüm Ole Hoca’ya. Maalesef bu kadar nazik, bu kadar insan, bu kadar Beşiktaş’ın gerçek değerleriyle uyumlu efendi bir insanı yüzüstü bıraktık. Hiçbir sözümüzü tutamadık. Gerçekten üzgünüm. Çünkü ona anlatılan değerler ile görüp yaşadıkları farklıydı. Yollanan hocalara bir şey olmaz, olan Beşiktaş’a ve sağlıklı futbol kültürüne olur.