Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim. Ve hemen merakla yorumları izlemeye başladım. Bakalım Başakşehirli futbolcuların maçı izleyenleri inanılmaz sıkan o zaman harcama hareketleri nasıl yorumlanacaktı? Bir de ne göreyim; maçı geciktirme hareketlerinden bahseden neredeyse hiç kimse yoktu. Tam tersine Başakşehirli Ba’nın topu oyuna sokmada gösterdiği lakayıt ve centilmenlik dışı tavır nedeniyle 2. sarıdan kırmızı kart görmesi yorumcular tarafından çok ağır bir karar olarak değerlendirildi. Oysa ki bence hakemin maçta verdiği -çok gecikmiş de olsa- en doğru karardı bu. Tabi biz öylesine sportmenliğe aykırı hareketleri normalleştirdik ki biri çıkıp kırmızı kart gösterince ezberimiz bozuluveriyor. Ama yayıncı kuruluşta Güntekin Onay, eski hakem Deniz Çoban’a hakemin kartını savunmaya kalktı fakat Çoban “Ne olmuş yani 18 saniye top geciktirilse” deyiverdi. İşte futbol kültürümüz bu bizim. Futbola, rakibe, taraftara saygısızlığı savunan yorumcuların olduğu bir ortamda da futbol oynatmanın değil oynatmamanın daha geçerli olması o kadar normal ki. Hakemler de işte bu yüzden zırt pırt düdük çalıyor, avantaj kuralını ihlal ediyor, zaman harcayan futbolcuları hoş görüyor. Oysa ki insanlar futbol maçı izlemek için statlara gidiyor, ekran başına geçiyor. Bir tacı atmak için topu elden ele geçiren, kaplumbağa hızında yürüyerek top kullanan, dokunduğunda kendini yerlere atıp bir türlü kalkmayan futbolcuları izlemek için değil. Maalesef bu tarz sportmenlik dışı hareketler çok yaygınlaştı. Zaten eleştirim sadece bu maç özelinde hiç değil.
Yorumcuların gerçekle alakasız söylemlerinin nedenlerinden biri de çoğunun maçı stattan seyretmemiş olmaları. Örneğin, Trio programı sanki başka bir VAR; bıktırıcı bir şekilde faul ve kart konuşuluyor. Ekranda ne gördülerse maçı bundan ibaret sanıyorlar. Statta maç seyretseler hakemin oyuna karşı genel tavrını görebilecekler. Yoksa böyle ekranda gösterilenlerle yetinir ve ilgisiz sonuçlara varırsınız. Evet karşılaşmada birçok tartışmalı pozisyon vardı. Ama bence asıl önemli olan futbol karşıtı hareketler. Futbola asıl darbe buradan geliyor çünkü. Bakın ta 1990 yılında Güneş gazetesinde ilk yazılarımdan birinin başlığıydı “Maç kaç dakika”. Ben 90 dakika sandığımız futbol maçının gerçekte kaç dakika oynandığına, oynatıldığına dikkat çekmek istemiştim. Ve 35 yıl sonra da hâlâ aynı noktaya dikkat çekmeye çalışmam ne kadar da üzücü.