Geçmişi değil geleceği konuşalım
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Geçmişi değil geleceği konuşalım

07.09.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Her devir geçiyor, bu devir de geçecek. Tahribat her alanda, ama çare bulunur. Eldeki kaynakları satmaya, memleketi ranta teslim etmeye dayanan iktidar ekonomisi tökezliyor mu? Program değiştirilir, halktan yana bir düzen için şartlar zorlanır. Dış politika kötü mü? Düzeltilir. Adalete güven sarsıldı mı? Bir çaresi bulunur. Kayırmacılık, yandaşçılık, ailecilik almış başını gidiyor mu? Nesnellik şartları oluşturulur.
Tahribatın, çürümenin, yozlaşmanın, yoksullaşmanın boyutları elbette büyük; ama ülkesini seven her yurttaş elinden gelenle, bilgisiyle, emeğiyle katkı koyar ve birçok sorun çözülür. Umutsuzluğa yer yok bu alanlarda.
Ama bir sorun var ki hepsinin önündedir: Eğitimde yarattıkları tahribat. Her şeyi kısa vadede düzeltebiliriz; ama eğitim sistemini düzeltsek bile, bu iktidarın ideolojik ve ekonomik öncelikleri nedeniyle gelecekleri heba edilen kuşakların kaybını nasıl telafi edeceğiz? Bu kayıp sadece bireysel kayıp da değildir; 20 yıl sonrasının kadrolarından, memleketi yönetecek, çareler üretecek ve çıkışları örgütleyecek kadro birikimlerinden söz ediyoruz. Türkiye, geleceksizleştirildi. Bundan daha ağır bir zarar yoktur. Her çözümü buluruz diğer alanlarda; ama o çözümleri üretecek kadro birikimi dağıtılırsa, diğer çözümler de zorlaşır.
ÖSYM tarafından yayımlanan istatistiklere bakın, matematikte, fende yerlerde sürünüyor sonuçlar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi yaptırdığı ölçümlere bakın. Çocuklar okuduğunu anlamakta, temel dört işlem yeterliği kazanmakta zorlanıyor.
Sürekli eğitim ya da sınav sistemini ve elbette Milli Eğitim bakanlarını değiştiren iktidarın bilimsellikle çok da ilgili olduğunu söyleyemeyiz. Bina yapmaya, tabela asmaya benzemiyor bu işler. Ancak iktidarın değişmeyen, üç ayaklı bir programı var eğitimde: Özelleştirme, işçileştirme, dinselleştirme.
AKP iktidara geldiğinde özel okulların toplam içindeki payı yaklaşık yüzde 2’ydi. Şimdi yüzde 10’u zorluyor. Öğrenci sayısı 1.5 milyona ulaştı. Üstüne de bu okullara yönlendirmek için özel teşvikler verdi iktidar. Kamu kaynaklarıyla.
Resmi tamamlayan gerçekse şu: Giderek imam hatipleşmeyi teşvik eden bir lise yerleştirme sistemi dayatıldı devlet okullarında. En iyi yatırımlar, kaynaklar özellikle bu okullara akıtıldı. Yine de dolmuyor. Dayatma çünkü; insanlar çocuklarına inançlarını öğretmenin yolunu buluyor ama okul, çocukların geleceğiyle ilgili görmesi gereken asli işlevi yerine getiremediğinde bunu aileler kendi başlarına telafi edemiyor. Özellikle de yoksullar, özel okul olanaklarından yoksun olanlar. Buradaki sorun ne mi? Devlet, kendi okulları arasında ayrım yapamaz, ayrıcalıklı okullar yaratamaz; “nitelikli” ve “niteliksiz” ayrımı yapamayacağı gibi. Eşitsizliktir bu.
Diğer yandan devlet okullarının çoğunda belirli bir sendikaya üye olmak, bir görüşe yakın olmak, bir branşın hocası olmak ya da belirli bir okul türünden mezun olmak, okul idareciliği için değişmeyen ölçüye dönüşmüş durumda. Taşrada kısa bir gezinti yapın, durumun ne derece ileri olduğunu anlamak kolaylaşacaktır. Ölçü burada da bilimsellik ya da işin ehli olmak değildir. Adaletsizliktir bu.

Çare özel okul mu?
Devlet okullarındaki tabloyu bu kötü haliyle görünce, durumu görece iyi olan ya da şartları zorlayıp borçlanan ailelerin bir kısmı da kısa vadede çareyi çocuklarını özel okullara yönlendirmekte buluyor. Özelleştirme ve yoksullaştırma programı yıllarca laikliğin kökünü kazıdı; tarikat yapılarına yoksullar içinde örgütlenme alanı açtı. Şimdi özelleştirme ile bol Atatürk posterli, anmalı etkinliklerle “gönlümüze giren” piyasacılıkla çağdaş eğitimi koruyacağımızı düşünüyoruz. Oysa devlet okullarını niteliksizleştirme ile eğitimi özelleştirme saldırısı birbirini tamamlıyor.
Bir yandan da krizde, meslek liselerinde okuyan çocuklar staj eğitimi adı altında hizmet sektöründe, turizmde, sanayide ucuz işgücü olarak “değerlendiriliyor”; çocuk, devlet eliyle işçileştiriliyor. Yok başka şansı, yönlendirilmiş oraya. “İşçisin sen, işçi kal” deniyor. Çünkü bu iktidarın sahip olduğu programla eğitim, sosyal sınıf ayrılıklarını gidermenin değil, sınıflar arasındaki uçurumu derinleştirmenin ve bunu dinsel ideolojiyle normalleştirmenin, kalıcılaştırmanın aracı haline getirildi.
Okullar açılırken tablo böyle. Çare mi? Bulunduğumuz yer neresiyse orada kamusal ve nitelikli bilimsel eğitim için mücadele etmek zorundayız. Kamu kaynakları yandaşa, tarikat yapılarına, özele aktarılmamalı; devlet yurt yapmalı; eğitim kamusal, nitelikli ve bilimsel olmalı. Türkiye’nin acil kurtuluş reçetesi budur.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021