Arif Kızılyalın

Zafer Bayramı ve Türkiye

29 Ağustos 2022 Pazartesi

“Türkün gerçek kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı ufuktan bütün parlaklığıyla doğacaktır.”

Bu sözler, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e ait.

30 Ağustos’un önemini kahramanlık destanının yazıldığı topraklardaki bir törende böyle özetlemiş Gazi Paşa.

Gerçekten 30 Ağustos, “Zafer benimdir” diyenlerin bayramıdır. 

Peki, kimdir bunlar?

- Kazdığı siperin ertesi sabahki hücumda gömütü olacağını bile bile süngüsünü parlatan Kuvayı Milliye ordusunun kahraman neferleridir.

- Öleceğini bile bile birliğinin yanında, Yunan makineli tüfeğine kılıç çekip hücum eden subaylardır.

- Elbette ki,ordusunun önünde, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” diyen Mustafa Kemal’dir...

Ve bu ekip, bu karakter, bu birliktelik  bu güzel ülkeyi bizlere armağan etmiştir.

O yüzden 30 Ağustos, yazarıyla, çizeriyle, yöneticisiyle ve en çok da okuruyla çok önemlidir Cumhuriyet için.

Evet, Zafer Bayramı haftasındayız ve yarınki gazetemizde 30 Ağustos özel sayfaları var. Özellikle Dr. Alev Coşkun’un kaleme aldığı yazı büyük zaferin şifrelerini vermekle kalmayıp sonrasında yaşanan gerçekleri de yansıtacak nitelikle. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet gazetesi için yazdığı 30 Ağustos yazısı da ilginizi çekecektir.

Bu bağlamda, tüm okurlarımızın, kalbi Atatürk için atanların, daha önemlisi de 30 Ağustos’u, “kurtuluş-kuruluş” güneşi olarak görenlerin Zafer Bayramı kutlu olsun...

***

Geride kalan 7 güne dönersek; Cumhuriyet yine gündemi belirleyen yayın organı kimliğini sürdürdü. Özellikle, ulu önderin kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Büyük Taaruz’un 100. yılında, Atatürk’ün adının geçmediği bir cuma hutbesi yayınladığı haberi haftaya damgasını vurdu. Sefa Uyar’ın yazısı ertesi gün, özgür TV kanallarında, “Cumhuriyet’in haberi” ifadesiyle ses buldu. Elbette bu ilk değildi, AKP iktidarında, özellikle de “araba sevdalısı” Prof. Dr. Ali Erbaş’ın başkanlığı döneminde nedense (!) Atatürk’ün adı hiçbir hutbede yer almadı. Ve fakat emin olun ki genel seçimler sonrası ilk Zafer Bayramı olan 30 Ağustos 2023’teki cuma hutbesinin metninde Atatürk, İnönü ve silah arkadaşları layıkıyla anılacaktır; milletin bu konuda sabrı kalmamıştır!

***

Cumhuriyet’in özel haberlerine dönersek, yazarımız Barış Terkoğlu, hafta başında Ardahan Kız Öğrenci Yurdu’ndaki yıkılma tehlikesini gündeme taşıdı. 850’den fazla öğrencinin canının riske atıldığını belgeyen Terkoğlu, “çalınan beton” iddialarını da yazdı cesurca.

Yine Barış Terkoğlu’nun TCDD’deki rüşvet sarmalı iddialarını gündeme taşıması, araştırmacı gazeteciliğin örneğiydi. TCDD, vasat bir açıklama ile rüşvet iddialarından sıyrılmak istese de Terkoğlu’nun 28 Ağustos tarihli sayımızdaki, “İşte yüksek hızlı rüşvetin belgeleri” haberi, TCDD ile “yandaş” firma Kolin arasındaki anlaşmayı belgeliyordu. Soruşturma raporuna ulaşan Terkoğlu, 10 milyon Avro’luk rüşvetin nasıl paylaşıldığını da yazdı.

***

Haber merkezinden Dilan Ayırkan’ın, “Saray’ın yatı Boğaz’a indi” yazısı Cumhuriyet’in haber takibi konusundaki farkını ortaya koydu. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “lüks” diye kullanmayıp Deniz Kuvvetleri’ne verdiği yatın 2018’de Cumhurbaşkanlığı’na devredildiğini ve yüklüce bir bakım harcaması sonrası kullanılmaya başladığını belgeleyen Cumhuriyet, ‘Yakamoz’un İstanbul Boğazı’ndaki görüntülerine ulaştı. Cumhurbaşkanlığı forsu çekilen yatın Malezya kralını ağırladığı ayrıntısı da Cumhuriyet ekibince ortaya çıkarıldı.

***

Ve Gülşen krizi...

Cumhuriyet, ünlü şarkıcının tutuklanma sürecini, en hassas noktasıyla okurlarına ulaştıran bir iki yayın organından biriydi. “Gerici tutuklama” başlığıyla, bu hukuk garabetini duyuran Cumhuriyet, Selda Bağcan, Tarkan, Fazıl Say gibi sanatçıların tepkilerini gündeme taşıdı. Unutulmasın ki Gülşen, 4 ay önce imam hatipliler için kullandığı esprili ifade için tutuklanmamış, AKP iktidarının kendi felsefesine uymayanlara karşı başlattığı savaşın “son” kurbanı olmuştur. Aması, ancakı, ve fakatı olmadan Gülşen’i savunmazsak, laiklik ve seküler yaşamın “muktedirler” tarafından içten içe kemirilmesini durduramayız. 

Gülşen konusuyla ilgili küçük bir not: İnanın Osmanlı bile, eleştiriye, hicve şimdiki AKP kadar, önyargılı bakmıyordu.

Örneğin Âşık Dertli, şu dörtlüğü nedeniyle cezalandırılmadı:

“Telli sazdır bunun adı / Ne ayet dinler ne kadı / Bunu çalan anlar kendi / Şeytan bunun neresinde.”

Ya da Fuzuli, Şikâyetname’sindeki “Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler” sözü nedeniyle hapse düşmemişti. Şair Eşref’i, Nef’isi, Tevfik Fikret’i örneklersem sütun yetmez; o yüzden buradan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bir öneri: “Şarkıcı, türkücü, yazar, çizerle uğraşırken lütfen 16, 17 ve 18. yüzyıllardaki benzeri olaylara devlet büyükleri nasıl yaklaşmış bir bakın, sonra savcılarınıza ‘talimat’ verin...”

Yeniden görüşmek üzere.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 Nisan! 24 Nisan 2024
Yeni TFF Başkanı! 20 Nisan 2024
Ekmek yoksa ıstakoz ye! 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları