Elçin Poyrazlar

Evlilik neye yarar?

08 Temmuz 2019 Pazartesi

 Evliliği sorgulamaya evlendikten ve yere atılan çoraplarla tanıştıktan sonra başladım. İyi günde, kötü günde ve sürekli dağınık bir evde yaşamak mıydı yani evlilik?

Kendimi bir titizlik abidesi olarak tanımlayamam ama vasıfsız işlerin giderek benim cephemde toplanması, bunun aile ve arkadaşlar tarafından doğal karşılanması, hatta kadının görevleri içinde olduğu imaları beni azılı bir evlilik soruşturmacısına dönüştürdü.

Evet. Evlilik bir efsaneydi. Bacak kadarken komşuların, sülalenin, masallar, dergiler ve televizyon dizilerinin sinsi sinsi DNA’nıza yerleştirdiği yüce bir hedef. Kadın için bir başarı simgesi. Bir sosyal statü. Bir aşk masalı sonu. “Sonsuza kadar mutlu yaşadılar” teranesi.

Köle evli kadınlar

Ama bugüne kadar hiç kimse, evlilik hayranları da dahil aslında bunun neden yapıldığını, neye yaradığını, görev dağılımının nasıl oluşacağını, günlük yaşantıda hangi dengelerin oynayacağını tam olarak açıklayamadı.

Bu konuda ahkâm kesenler “Evlenmeyip ne yapacaksın?”, “Böyle gelmiş böyle gider. Sen mi değiştireceksin düzeni?” tarzında kabullenilmiş doğruları ve kendi çaresizliklerini bana aktarmaktan geri durmadılar.

Çoğu, evliliğin aslında en az iki kişi arasında sosyal bir sözleşme olduğu gerçeğini de tam olarak kavramış değil.

Tarihsel sürece bakıldığında pek çok kültür, evli kadına hak tanımaz.

Kocanın malı olarak görülen, mülk sahibi olamayan, miras haklarından yoksun, çocukları üstünde hak iddia edemeyen, kendilerini kocaları olmadan yasal olarak temsil edemeyen, yalnız başına yolculuklara çıkamayan, çalışamayan kadınlar için gelişmiş ülkelerde yasalar 19. yüzyıldan sonra iyileştirildi.

Oysa dünyanın pek çok ülkesinde bugün benzer kölelik koşullarında yaşayan evli kadınlar var.

Kadınların medeni hukuk kapsamındaki hakları ülkelerin gelişmişliğine, dine, kültür yapısına, insan ve kadın hakları hareketlerindeki seviyeye bağlı olarak değişiyor.

Ama benim asıl aklımı kurcalayan ortalamanın üstünde bazı medeni haklara sahip, kariyeri olan, para kazanan, sosyal anlamda kendi ayakları üstünde durabilen bir kadının neden evlendiği.

DAHA AZ ÜCRET

Aile ve toplum baskısı, yalnız kalma korkusu, aşk, seks, sosyal statü, çocuk ve güvence, imza için mutlak bir gereklilik mi?

Kendi işinde 8-10 saat günlük mesainin üstüne evi çekip çeviren, alışveriş yapan, çocuğuna bakan, yemek ve temizlik yapan, temizliği kendisi yapmıyorsa bunu organize eden ve kendi maaşından ödeyen çoğunlukla kadınlar.

Muhafazakâr iktidarların kadınların evde kalması ve çalışmamasını savunmasını da buraya not düşelim.

Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyada kadınlar erkeklere kıyasla evde en az 2.5 kat daha fazla ücretsiz iş yapıyor.

Yerdeki çoraplar

İşin ilginç taraflarından biri kadın hareketinin ileride olduğunu umduğumuz Batılı ülkelerde de durum böyle. “Duygusal işgücü” olarak adlandırılan çocuğun dişçiye götürülmesinden tutun da evin kredisinin ödenmesinin hatırlanmasına kadar çok fonksiyonlu bir müdür gibi çalışanlar yine kadınlar.

O halde neden evlenmeye ya da evli kalmaya devam ediyoruz?

Çünkü evliliğin bir alternatifi yok. Kadınlara evlilik kurumu içinde gerçekçi bir eşitlik sağlayacak bir formülün olmadığı gibi.

Çünkü kurum olarak evlilik devletlerin ve iktidarı elinde tutmak isteyen tüzel ya da özel kişilerin, kısaca erkek sisteminin bir ürünü. Bu yapıyı mevcut dini, kültürel, finansal, sosyal ve hukuki düzenlemeler de besliyor.

Bütün mesele kadınları ikinci cins sınıfına sokmayacak bir evlilik alternatifi yaratabilmek.

Ben evde, yerdeki çoraplara bakarken tam da bunu soruşturuyor olacağım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları